Öğretmen açığını bir türlü kapatamayan Türkiye'de, zamanla ücretli öğretmenlik sınıfı oluştu. Bu meslektaşlarımız kadrolu öğretmenlerle aynı işi yaparlar ancak kadrolu öğretmenin yararlandığı hiçbir haktan yararlanamazlar. Öğretim yılı başında göreve başlarlar ama yıl sonuna kadar da iş garantileri yoktur. Kadrolu öğretmen gelir gelmez görevlerine son verilir. Hasta olsalar, izne ihtiyaçları olsa aldıkları ücret kesilir.

Ücretli öğretmenler haftada otuz  saate kadar derse girebilirler. Hepsi de otuz saat derse girecek kadar şanslı değildir. Aynı şekilde kadrolu öğretmen de, meslek dersleri öğretmenleri hariç, 30 saate kadar derse  girerler. Ücretli öğretmene reva görülen ücret, 1000 TL civarındadır. Normalde hu öğretmenlere nöbet görevi verilemez ama kadrolu öğretmenin az olduğu okullarda yöneticilerin hatırını kıramaz, nöbet de tutarlar.

Sigorta primlerinde yaşanan tam bir dramdır. İşçi kabul edilirler, primleri SGK'ya yatar. Ful derse girmenin karşılığı ayda 16 gün sigortadır. Çoğu sigortasını tam yatırmak adına aldığı üç kuruşu da götürür devlete verir.

Adalet bu anlatılanların neresinde? Kadrolu öğretmenin 1/4 maliyetine öğretmen istihdam etmek şark kurnazlığı değil de nedir? Yapılan iş, devlet ciddiyetiyle bağdaşıyor mu?

Taşerona kadro vaadiyle doğru bir adım atan devlet, taşerondan daha beter koşullarda çalışan ücretli öğretmenlik meselesine el atmalıdır. Aslolan tabiki kadrolu öğretmenliktir. Ücretli öğretmenliğin sözleşmeli öğretmenlik gibi bir statü kazanması savunulamaz. Ancak bir kişiye, hele de öğretmene, iş adı altında kölelik reva görülemez.

Devleti yönetenleri empati kurmaya davet ediyoruz. Tartışmaya açık bir öneri getiriyorum: Haftada 21 saat derse giren ücretli öğretmenin sigortası tam yatırılsın. Ocak 2016'dan itibaren 21 saat derse giren öğretmene hiç değilse vaat edilen asgarî ücret kadar maaş verilsin. 21 saatin üzerine de ek ders ücreti ödensin.

Erol Ermiş 
Eğitim-Bir-Sen 
İstanbul 3 No'lu Şube Başkanı