Geçtiğimiz yıllarda birçok okulun önünde, sokak aralarında, metruk binalarda, uyuşturucu maddesi gençlerimize peynir-ekmek gibi satılıyordu. Çeteler ve mafyalar, otel ve eğlence mekânlarına çöküp, haraca bağlıyordu. Ancak, son iki yılda rakamlar bir yana “hırsızlık, kapkaç, gasp ve uyuşturucu suçlarında” azımsanmayacak bir azalmanın meydana geldiğini, gündelik yaşam çevremizde bizzat tecrübe edebiliyoruz. Tabi ki suçların azalmasında; “Emniyet ve Jandarmanın başarılı ve etkin mücadele azmi, sonuç alıcı nokta operasyonları, cezaların artması ve suçu meslek edinen azılı suçlular hakkında etkin bir şekilde uygulanan tutuklama koruma tedbiri” çok etkili olmuştur. Suçu meslek edinmiş birçok azılı suçlu halen cezaevinde olduğu için, suç işleme oranı düşmüş, şehirlerimiz daha güvenli hale gelmiştir.

 

28 Şubat, dindarlar üzerinden buldozer gibi geçti

 

Yıllardır adalet mekanizması içerisinde yuvalanmış FETÖ’cü yargıç ve savcılar, adeta adaleti idama götürdüler. Kendilerinden olmayan yapı ve gruplara hayatı zindan ettiler. Rakip ve hasım gördükleri insanları cezaevlerine atarak bir bir tasfiye yoluna gittiler. Özellikle 28 Şubat dönemi yargılamaları, dindarlar üzerinden adeta buldozer gibi geçmişti. Binlerce insan sırf inançlarından ve dünya görüşlerinden dolayı mahkûm edildi, cezaevlerine tıkıldı. “Başta FETÖ’cüler olmak üzere o dönemin vesayetçi yargısı kendinden olmayanı Müslüman dahi görmüyordu, düşman kuvveti muamelesine tabi tutuyordu.” Bir avukat olarak “namaz kılıyor musun, oruç tutuyor musun, eşin çarşaflı mı?” sorularına “Evet” cevabını veren insanların haksız bir şekilde tutuklandıklarına üzülerek bizzat şahitlik ettim.

 

 

Halen de yüzlerce 28 Şubat mağduru insan, 25-30 yıldır cezaevlerinde ömür tüketmekte. Kimisi kanser oldu, kimisi sakat kaldı, kimisi de cezaevinde hayatını kaybetti. Gerçi bu insanlar aftan öte yeniden yargılama talebinde bulunmaktadırlar ancak eğer “Canilere, uyuşturucu baronlarına, dolandırıcı tosuncuklara, fuhuş tellallarına ve çete liderlerine bir af veya ceza indirimi olacaksa mutlaka cezaevlerinde ömür tüketmekte olan 28 Şubat mağdurlarını da kapsamalı. Aksi uygulama büyük bir haksızlık, adaletsizlik ve vebal olur. Bu toplumun vicdanında da asla kabul görmeyecektir.”

 

Af konusu toplumu ikiye bölmüş

 

Af konusu tüpten çıkan macun gibidir, çıktı mı söz veya kalemden geri dönüşü siyasetten çok zor olur. Geniş kapsamlı af beklentisi içerisinde olan, gerçekten suç işlemeyi meslek edinmemiş, ilk defa suç işleyip cezaevine düşmüş, bundan pişmanlık duyan büyük bir kesim ve affı bekleyen ve destekleyen on binlerce mahkûm yakını var. Öte yandan hırsızı, gaspçısı, uyuşturucu satıcısı, çetesi, mafyası, dolandırıcısı dışarıya salındığında gündelik sosyal yaşamımız ve çocuklarımız suç ve suçlulardan nasıl korunacak? Peki ya ıslah olmamış olanlar da dışarıya salındığında, tekrar suç işlenme oranlarında patlama olursa toplumsal düzen nasıl sağlanacak?

 

İllaki kader mahkûmu arıyorsanız  

 

Sonuçta seçim ağzı bu işin faturası muhalefete değil, günahıyla ve sevabıyla iktidarda olan AK Parti’ye kesilecek. Eğer illaki birilerini “kader mahkûmu” diye dışarıya salmak niyetindeyseniz;“tecavüzcüsünü öldüreni, evine giren hırsızı sakatlayanı; haraç almaya çalışan çeteleri vuranı, yoksulluk ve yoksunluk sebepleriyle marketleri hırsızlayanı, baklava çalmış çocukları” kader mahkûmu diye kabul edip ceza indirimine tabi tutabilirsiniz. Sonuç olarak indirim konusunda belli ki bazı adımlar atılacak. Ancak atılacak adımlar, toplumun vicdanını rahatsız etmemeli; kamu düzeni ve kamu güvenliğini de zaafa uğratmamalı. Suç işlemeyi meslek edinmemiş, ilk defa aynı suçu işlemiş,  gerçekten ıslah ve pişman olmuş insanlara, devlet babalık yapabilmeli, şefkat elini uzatabilmeli, topluma kazandırılması noktasında yeni bir şans verebilmeli.Ancak ceza indirimi mutlaka “toplum yararına sosyal çalışma projeleri” ile olmalı. Yani ceza indirimi kadar, çocuk yuvalarında, park ve bahçelerde, okul ve camilerde kamu yararına hizmet etmeliler ki kamu vicdanı yara almasın.