Birkan BULUT
Ankara

Belediyelerin ardından kamu kurumlarında 696 Sayılı KHK ile sürekli işçi kadrosuna geçirilenler için asıl iş koluna geçiş dönemi 1 Kasım itibariyle başladı. 2 yılı aşkın süredir Yüksek Hakem Kurulunun belirlediği yüzde 4 zamma mahkum edilen yaklaşık 400 bin işçi, asıl iş koluna geçmeleri nedeniyle toplu sözleşme haklarına kavuşacak. Konuya ilişkin merak edilen soruları yanıtlayan Sendika Uzmanı Engin Sezgin, kadroya geçen işçilerin eğer işyerinde yürürlükte bulunan bir toplu sözleşme varsa ondan yararlanabileceğini, yoksa yetkili sendika tarafından yeni bir sözleşme yapılacağını söyledi. Ancak bazı belediyelerdeki gibi işverenin SGK iş kolu değişiklik bildirimleri konusunda uyarıda bulunan Sezgin, sendikaların ve işçilerin iş kolu değişimini takip etmesi, işçilerin toplu sözleşmeden yararlanmak için yetkili sendikaya üye olması veya dayanışma aidatı ödemesi gerektiğini vurguladı. Sezgin, yüz binlerce işçi açısından eşit işe eşit ücret ve eşit haklar talebinin sendikal hareketin gündemine güçlü bir şekilde geleceğini söyledi.

Taşerondan kadroya geçen işçilerin sendikal hakları ne durumda?

Taşerondan sürekli işçilik kadrosuna geçişi düzenleyen 696 sayılı KHK ile iki önemli konuda geçiş düzenlemesi yapıldı. Bunlardan birincisi, kadroya ve belediye şirketlerine geçişleri yapılan işçilerin mali ve sosyal haklarını sınırlandırmak oldu. Bu işçilerin mali ve sosyal hakları, Yüksek Hakem Kurulunun taşeron işçilerle ilgili belirlemiş olduğu toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre belirlendi. İşçilerin anayasal bir hakkı olan özgür toplu iş sözleşme hakkı ortadan kaldırıldı. Yerel yönetimlerde bu kapsamda çalışan işçilerin 30 Haziran 2020 tarihine kadar, merkezi idarelere bağlı kamu kurumlarına geçiş yapan işçilerin ise 31 Ekim 2020 tarihine kadar en temel sendikal hakları askıya alındı ve işçiler yüzde 4 ücret zamlarına mahkum edildi.

Diğer önemli düzenleme ise işçilerin iş kolları ve sendika üyelikleri ile ilgili yapıldı. 696 sayılı KHK hükümleri ve sonradan 6356 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 7. maddesindeki düzenlemeye göre denildi ki; taşeronda çalışıp geçişleri yapılan işçiler, taşeronda iken hangi iş kolunda ise yerel yönetimler için 30 Haziran 2020’ye, merkezi idareler için ise 31 Ekim 2020 tarihine kadar aynı iş kolunda devam edecekler. Bu düzenleme yapılırken amacın, geçiş dönemi sona erene kadar mevcut sendika üyeliklerinin korunması olduğu ileri sürülmüştü. Oysa esas amaç; işçilerin toplu iş sözleşmesi haklarını sınırlandırmak ve taşerondan geçiş yapan işçileri, kamudaki mevcut toplu iş sözleşmesi düzeninin dışında tutmaktı. Arka plandaki diğer önemli gerekçe ise, taşeronda çalışan işçilerin çok büyük bölümünün Hak-İş’e bağlı sendikalara üye olması ve iş kolu değişikliği gerçekleştiğinde bu üyelerin önemli bir kısmının başka sendikalara üye olabileceği endişesiydi. Şimdi asıl işe bağlı yardımcı işlerin de asıl işin iş kolundan sayılması ile beraber gerek işçiler açısından gerekse sendikalar açısından önemli değişiklikler olacak.

İşçilerin asıl iş koluna geçmesiyle haklarında ne gibi değişiklikler olacak?

Durumun daha net anlaşılması için mevzuatımızdaki iş kolları ve toplu sözleşme yetki konusuna değinmekte fayda var. Sendikalar iş kolları esasına göre örgütlenebiliyor. Buna göre ülkemizde 20 ayrı iş kolu belirlenmiş durumda. Yapılan işler esas olmak üzere sektörlere göre belirlenen iş kollarında faaliyet gösteren işçi sendikaları bu işyerlerinde çalışan işçileri üye yapabilmekte, yine SGK işveren bildirimleri esas alınmak suretiyle de işyeri ya da işletme ölçeğinde toplu iş sözleşmesi yetkisi alabilmektedir. Toplu iş sözleşmesi yetkisi alabilmesi için bir sendikanın öncelikle yüzde 1 iş kolu barajını geçmesi sonrasında ise örgütlendiği işyerinde yüzde 50+1 çoğunluğu sağlaması gerekiyor. Eğer bu işyeri, işletme ise yani birden fazla SGK numarasına sahip işyerleri var ise bu sefer bu işletmede yüzde 40 çoğunluğu geçmesi gerekiyor.

Yine 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 4. maddesinde “Bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı işler, asıl işin girdiği iş kolundan sayılır” düzenlemesi bulunuyor. Yani bir işyerinin asıl işi ne ise bu işi yürütürken gerekli her türlü yardımcı işler de asıl işin iş kolundan sayılmak zorunda. Örneğin hastaneler sağlık iş kolunda bulunduğu için bu sağlık hizmetini yürütmek bakımından gerekli olan temizlik, büro, güvenlik vb. işler de sağlık iş kolundan sayılmak zorunda. İşte Kanun’un bu amir hükmüne 696 sayılı KHK ile geçici bir düzenleme yapıldı ve yalnızca taşerondan geçiş yapan işçilerle sınırlı olmak üzere yardımcı işlerde çalışan işçilerin asıl işin iş kolundan sayılması engellendi. Geçici olarak yapılan bu düzenleme yerel yönetimler için 30 Haziran’da, merkezi idareler için ise 31 Ekim tarihinde sona erdi. Bu tarihlerden sonra yardımcı işlerde çalışan tüm işçilerin çalıştıkları işyerlerinin asıl iş kolunda sayılması artık kanuni bir zorunluluk durumuna geldi. Bu durum kamudaki sendikal örgütlenmeyi doğrudan etkileyecektir. Bazı iş kollarında işçi sayılarında artış ve azalışlar yaşanırken bu durum sendika üye sayılarına da yansıyacaktır. Toplam sendikalı işçi sayısı bakımından fazla bir değişiklik yaşanmasa da sendikalar arasında üyelik geçişleri hızlanacaktır. Kamuda 180 binlerin altına düşen toplu sözleşme düzenine tabii işçi sayısı artık yeniden 500 binleri aşacaktır. Bu durum sendikal hareket dinamikleri bakımından kamunun yeniden öne çıkmasına da sebep olacaktır. Toplu iş sözleşmesi hakkına ilk kez kavuşan yüz binlerce işçi açısından eşit işe eşit ücret ve eşit haklar talebi de çok önemli bir talep olarak sendikal hareketin gündemine güçlü bir biçimde yerleşecektir.

İŞÇİLER TOPLU SÖZLEŞMEDEN YARARLANAMIYORDU

Peki iş kolu değişimi nedeniyle işçiler zorla mı başka sendikaya geçiriliyor?

Bu soruya iki şekilde yanıt verebiliriz. Birincisi şu andaki mevcut duruma bakacak olursak kanuni bir zorunlulukla evet, işçiler iş kolları değişeceği için mevcut sendika üyelikleri otomatik olarak sona erecek ve asıl işin iş kolundaki bir sendikaya üye olmak durumunda kalacaklar.

Ancak bu durumu tersten şu şekilde de ifade etmek mümkün. 696 sayılı KHK’ye göre geçişleri yapılan işçiler yaklaşık 2.5 yıl asıl işverenin iş kolundaki sendikalara üye olamayıp ilgili kamu işyerindeki toplu iş sözleşmesinden yasa zoru ile yararlandırılmıyordu. Dolayısıyla bir zorunluktan söz etmek elbette mümkün ancak sonradan getirilen ve kanuna ayrıksı yapılan bu düzenlemenin sona ermesinin toplu sözleşme düzeni ve işçiler açısından daha olumlu sonuçları olacağı kanaatindeyim. Ancak şunu da söylemek gerekir ki; yalnız başına bir yetki modeli işçilerin haklarının olumlu ya da olumsuz olmasını doğrudan sağlamaz. Burada esas belirleyici olan, sendikal örgütlenmenin yapısı, işçilerin haklarına ne kadar sahip çıkıp çıkmadığı, sözleşme sürecine ne kadar dahil olup olmadığıdır.

Ayrıca taşeron ihale sisteminin devam ettiği dönemlerde kamuda çalışan taşeron işçiler idarelerin türlü baskı ve zorlamaları ile Hak-İş’e bağlı sendikalara üye olmaya zorlanmıştı. Zaten son yıllarda Hak-İş ve bağlı sendikalardaki anormal üye artışlarına baktığımızda da durum çok açık gözükmektedir. Bu nedenle özellikle Hak-İş’in “İşçilere zorla sendika değiştirme baskısı yapılıyor” iddiasının ise hiçbir inandırıcılığı bulunmuyor.

Kamuda sürekli işçi kadrosuna geçenler toplu sözleşme masasına nasıl oturacak?

Şimdi kamuoyunda yanlış bir algıyı düzelterek başlayalım. 696 sayılı KHK ile geçiş yapan yaklaşık 400 bin işçi için ayrı bir toplu iş sözleşmesi yapılmayacak. Birçok internet sitesinde sanki böyle olacakmış gibi yazı ve değerlendirmeler var ama bu tamamen yanlış. Her işyerinde toplu iş sözleşmesi süreci ayrı ayrı yürüyecek.

YÜRÜRLÜKTE TİS VARSA İŞÇİLER 1 KASIM'DAN İTİBAREN SÖZLEŞMEDEKİ HAKLARDAN YARARLANABİLİR

İşçinin çalıştığı kamu işyerinde asıl işverenin iş kolunda yürürlükte bir toplu iş sözleşmesi var ise, geçiş yapan işçiler de 1 Kasım’dan itibaren yürürlükteki bu toplu iş sözleşmesindeki haklardan yararlanmaya başlayacaktır. Ancak burada önemli bir husus var. Bir toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmek için işçilerin yetkili sendikaya üye olması ya da yetkili sendikaya dayanışma aidatı ödemesi gerekiyor. İşçi bu ikisinden birini yapmamışsa kendiliğinden mevcut bir toplu iş sözleşmesinden yararlanamaz. İşkolu değişikliği işlemlerinin gecikmeli olarak gerçekleşme ihtimallerine karşı tavsiyem, bütün işçilerin işverenlerine yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinden dayanışma aidatı ödeyerek yararlanmak istediklerine dair bir dilekçe vermeleridir.

YÜRÜRLÜKTE TİS YOKSA YENİ TİS GEREKİYOR

Şayet işyerinde yürürlükte bir toplu iş sözleşmesi yok ise; bu durumda o işyeri için yeni bir toplu iş sözleşmesi imzalanması gereklidir. Bu toplu iş sözleşmesi imzalanmadan işçilerin mali ve sosyal haklarında herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Yetki konusunu da daha önce anlatmıştım. Aynı iş kolunda bir işyerinde yalnızca bir toplu iş sözleşmesi yapılabileceğinden, işçiler özgür iradeleri ile yetkili olmasını istedikleri sendikalara üyeliklerini yapıp sendikanın yetki almasını ve toplu iş sözleşmesinin imzalanmasını bekleyeceklerdir.

Örneğin bir hastanede, yürürlükte bir sağlık iş kolunda imzalı bir sözleşme var ise tüm işçiler bu sözleşme kapsamına dahil olacaktır. Yok ise yine aynı şekilde yetki işlemleri yapılacaktır. Ancak hastaneler açısından önemli bir ayrıntı var. Şayet hastane üniversite hastanesi ise her bir üniversite hastanesi için ayrı ayrı yetki belgesi alınmaktadır. Eğer hastane Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir hastane ise, toplu iş sözleşme yetkisi hastane ölçeğinde değil ülke genelindeki Sağlık Bakanlığı hastanelerinde çalışan toplam işçi sayısı üzerinden alınmakta ve ülke genelinde tek bir toplu iş sözleşmesi imzalanmaktadır. Mesela buna göre Sağlık Bakanlığında şu anda mevcut bir toplu iş sözleşmesi bulunduğundan burada çalışan tüm işçiler 1 Kasım itibariyle bu toplu iş sözleşmesinden yararlanabilirler. Ancak dayanışma aidatı dilekçelerini vermek ya da üyelik koşullarını yerine getirmek koşuluyla.

İŞLEMLERİ İŞVEREN YAPABİLİYOR

İş kolu değişiklik bildirimini kim yapacak?

Geçiş yapan taşeron işçiler 1 Kasım itibariyle; yasa gereği asıl işverenin iş koluna geçmek zorunda. Ancak SGK bildirimini işveren yapacak. İşçilerin SGK bildirimlerini 1 Kasım’dan itibaren idareler asıl işverenin iş kolu olarak SGK’ye bildirmek zorunda. İdareler bunu iki şekilde yapabilir. Mevcut işyeri numarasının iş kolu nace kodu değişikliği için SGK’ye yazı yazabilir ya da işyeri bünyesinde halihazırda var olan asıl işin iş kolunda bulunan başka bir işyeri numarasına işçileri nakil edebilir. Her iki işlemi de yalnızca işveren yapabiliyor ve Bakanlık resen bu düzeltmeleri yapmıyor. Bu nedenle öncelikle örgütlü sendikaların ve işçilerin iş kolları değişikliği işlemlerini yapmaları için idarelerini takip etmesi ve görüşmesi önemlidir. Bu işlemler yapıldıktan sonra işçi e-devlet üzerinden iş koluna uygun olarak bir sendikaya üyeliğini yapabilir. İşçinin öncesinde başka bir sendikaya üyeliği var ve iş kolu değişikliği gerçekleşmiş ise bu üyeliği otomatik olarak düşmüş olacaktır.


SGK İŞ KOLU DEĞİŞİKLİK BİLDİRİMİ YAPMAYAN BELEDİYELER KAOSA YOL AÇTI

Belediyelerde süreç daha önce başladı. Belki oradan da örnek verilebilir. Orada süreç nasıl ilerliyor?

Belediyelerde bu süreç 1 Temmuz itibariyle başladı. Birçok belediye şirketi, zamanında SGK yazışmalarını yaparak farklı iş kollarında bulunan işçilerin iş kollarını genel işler iş kolu olarak değiştirdi. İşçiler bu değişiklikle beraber genel işler iş kolundaki sendikalara üye oldular. Yürürlükte bir sözleşme var ise sözleşme hükümlerinden yararlanmaya başladılar. Yok ise de yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin sonuçlanmasını bekliyorlar. Şu anda genel işler iş kolunda yüzlerce belediye şirketinde ilk defa toplu iş sözleşmesi imzalanmak için görüşmeler devam ediyor.

Ancak SGK iş kolu değişikliklerini bildirmeyen ya da geç bildiren belediyeler de oldu. Buralarda yasa işverenlerin bu değişikliği yapmasını öngörmesine rağmen bazı idareler yasaya aykırı olarak bu değişiklikleri yapmadı. Bu nedenle de işveren SGK bildirimlerini yapmadığı için bazı işyerlerinde örneğin güvenlik iş kolunda gözüken işçiler genel işler iş koluna geçemediler. Bunun devamında Bakanlık 1 Temmuz sonrası güvenlik iş kolunda bulunan sendikaların yetki taleplerini de karşılayarak bazı belediye şirketlerinde genel işler için ayrı güvenlik iş kolu için ayrı yetki belgeleri verdi. Bu durum işyerlerinde ciddi bir kaosa da yol açtı. Özellikle yürürlükte bir sözleşme olan işyerlerinde iş kolu değişikliği yapılmayan işçilere işverenler toplu iş sözleşmelerini uygulamadılar. Şimdi bu konularla ilgili de dava süreçleri başladı. Benzer durum merkezi idarelerde nasıl gelişecek onu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Ancak önümüzdeki süreçte birçok kamu işyerinde toplu iş sözleşme yetki süreçlerinin davalık olacağını şimdiden öngörebiliriz.

Birkan BULUT

EVRENSEL