Tam da adalet reformu projesi ile ülkemizin içerde ve dışarıda yaşadığı demokratik ve yargısal sorun ve baş ağrılarını sona erdirmeye yönelik çok ciddi bir çalışmayı yöneten Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e karşı yazılı ve sosyal medya aracılığıyla “Fetöyle yeteri kadar mücadele etmiyor, Fetöcülere alan açıyor” gibi kirli algı ve uydurmalarla eleştiri sınırlarını aşan, doğrudan bir saldırı ve hedef alma operasyonuna geçtiğimiz günlerde hep beraber şahitlik ettik. Bu yayın ve itibar suikastlarının devamı da gelebilir, hazırlıklı olun, başka bakanlar da hedefe konabilir. İktidar içinde iktidar olmaya çalışan, güç gösterisi yapan belli bir güç var. Bu çok açık. Özellikle yazılı ve sosyal medya aracılığıyla istediklerini elde etmeye, güçlerini herkese kabul ettirmeye çalışıyorlar.

15 Temmuz ihanet girişimiyle tüm kurumlarda olduğu gibi yargıda da büyük bir tahribat yaşandı ve büyük bir temizlik operasyonu yapıldı. Dört binden fazla yargı mensubu Fetö iddiasıyla görevlerinden atıldı. Yani yargıç ve savcıların neredeyse dörtte biri mesleklerinden tasfiye edildiler. Dört ayaklı bir masanın bir ayağını yerinden sökerseniz, geriye kalan üç ayakla o masa ne kadar işlevsel olabilir ki? Ta ki sökülen ayağın yerine yenisi takılana kadar. Mevcut Adalet Bakanı Abdülhamit Gül bey de göreve geldiği zaman adeta bir enkaz yargı devraldı. Öyle ya her gün her gün darbe olmuyor! Muhakkak ki eksiklik ve aksaklık yargıda da var. Kimse her şeyin dört dörtlük olduğunu iddia edemez ve etmiyor da. Halen de her gün Fetö soruşturmalarında gözaltına alınan onlarca asker, polis, memur olmuyor mu diğer bakanlıklarda? Muhakkak ki oluyor ve sonuna kadar da olmalı bu mücadele. Ancak buradaki dert üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek, itibar suikastıyla bakan değiştirmek, bakan yıpratmak.

Fetö ihanetiyle büyük darbe yiyen adalet sistemimizin tekrardan ayağa kalkması, onur ve saygınlığını arttırması noktasında imanlı, ihlâslı, erdemli, cesur, ahlaklı ve dürüst kişiliğe sahip olan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül bey, gerçekten adaleti önceleyerek, ehliyet ve liyakate önem vererek, halkı ve hakkı gözeterek çok kısa sürede güzel işler çıkarmayı ekip olarak başarabildiler. Türkiye’de Fetö ile amansız mücadele eden birinci insan Başkan Erdoğan’dır. İkinci insan da şahsımca Bakan Abdulhamit Gül’dür. Biz yıllardır şahitlik ederiz ki Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, hayatını, inancına, davasına, ideallerine ve ülkesine adeta vakfetmiş bir siyasi kimliktir. Önünde, arkasında, sağında, solunda kötü ve kötülük, çıkar ve rant, adam kayırma ve ihanet asla olmamıştır. Yaşamını adeta vatanına ve aziz milletine hizmet etmek için adamıştır. Sebebi ve gerekçesi ne olursa olsun, manşetlerle iktidar ve bakan indirmek, iktidar ve bakanlara yön tayin etmek, aba altında sopa göstermek devirleri çoktan kapandı, geride kaldı. Esas olan Başkan Erdoğan’ın iradesi ve kararıdır, Ak Parti’nin ve ülkenin menfaatidir. 

Sizden gibi görünen ancak aslında üçüncü bir taraf olan, fitneyi yaydıktan sonra hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolan birileri epey çoğalmış. Yüzyıllık bir geçmişi ve tarihsel birikimi olan bu davada ayrılığı kesinleştiren, fitneyi keskinleştiren, her farklı düşünceye ihanet, her farklı düşünene hain diye yaklaşan bir güruh türemiş. Niyet okuyorlar, itibar suikastı yapıyorlar, ilişki ve geçmişleri kurcalıyorlar. Hayatları ve fikirleri ipotek altına almaya çalışıyorlar. Usandırmaya, davadan koparmaya ve yıldırmaya çalışıyorlar. İnsanları bölük bölük ayırıp, etiketliyorlar. Aslında bizim mahallenin kırk yıllık dava adamısınız ancak sizi ihanet mahallesinde gösteriyorlar. “Ana ormanı çınarsız, ana çınarı da dalsız bırakmak istiyorlar.” Güven duygusunu zedeliyorlar.

Tam da böyle bir ortamda yani birliğin, beraberliğin, terörize edilemeyecek iç barışın en çok arandığı bir zamanda, “kim ki siyasette, ticarette, edebiyat ve sanatta sağa sola çok saldırıyorsa, rutinin dışına çıkıyorsa, kelle isteyip, sürekli birilerini hedef gösteriyorsa, sürekli birilerini vatanseverlik ve davaya bağlılık konusunda samimiyet testine tabi tutuyorsa, bilin ki onun bir açığı ve yarası vardır, hedef saptırıp açığını gizlemeye çalışıyor.” Sosyal medyanın, sanal fitnenin yakıcı, yıkıcı, ruhen ve bedenen de yorucu bu dillerine ne öncü kadrolarımızı ne kendimizi ne de bu davaya yıllarca emek ve gönül vermiş samimi dava adamlarımızı asla ama asla teslim etmeyelim. Fetö taktiklerini kullanan “Metodik Fetö’cülerin” de Fetö’cüler kadar tehlikeli olduğunu es geçememek gerekir.