Cezaevlerinden salıverilen bazı suçluların, ıslah olmayıp yeniden suç işleyip cezaevine döndükleri bir gerçektir. Yapılan araştırmalarda salıverilen üç mahkûmdan biri, tekrardan suç işliyor. Bunun önüne geçilmesi için; “cezaların ağırlaştırılması, şartlı tahliye müessesinin doğru uygulanması, cezaevindeki insani koşulların iyileştirilmesi, cezaevi alternatifi yaklaşımlar ve kurumların geliştirilmesi gerektiği” uzmanlarca dile getirilmektedir

Kişiyi suça iten veya salıverilen mahkûmların tekrardan suç işlemelerine neden olan risk faktörlerinin başında; “aile hayatının olmayışı, maddi sorunlar, işsizlik, eğitimsizlik, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı” gelmektedir.

19.Yüzyıla kadar suçlular genelde “idam, zincire vurma, kamçılama, kızgın demirle dağlanma” şeklinde cezalandırılmaktaydı. Hapsetmek yoluyla cezalandırma genel itibarıyla 19.Yüzyılın başlarından sonra uygulanmaya başlanmış. Son dönemde gerçekten kamu vicdanında büyük yaralar açan bazı canileri görünce, vatandaşta 19.Yüzyıl öncesi cezalandırma araçlarına başvurulması isteğinin tavan yaptığını görüyorum.

Bazı araştırmacılar tarafından cezaevi koşullarının mükemmelleştirilmesinin suçlular açısından caydırıcı bir işlev gördüğü ileri sürülmesine karşın, bazı araştırmacılar da mahkûmların cezaevlerinde bazı haklardan mahrum bırakılmalarının veya kısıtlı imkânlara sahip olmalarının cezaevlerinin caydırıcılığının bir unsuru olarak görülmesi gerektiğini dile getiriyorlar.

Cezaevleri, her ne kadar bireyleri suç işlemekten tamamen caydıramasa da çoğu insanları suç işlemeye karşı caydırıcı bir işlevi yerine getirdiği inkâr edilemez. Ancak cezaevlerinin sadece hapsetme işleviyle bireylerin yeniden suç işlemesinin önüne geçmek mümkün değildir. Bu nedenle hapsetme ve ıslah çalışmalarının birlikteliği olmalıdır. Suçlu toplumla yeniden bütünleşmeli.

Özellikle cezaevinde tutuklu veya hükümlü bulunan suçluların tahliye veya salıverilmesi sonrasında suça yönelmelerinin önlenmesine yönelik bazı politikaların geliştirilmesi çabalarını memnuniyetle takip etmekteyiz.

Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu ile Tarım Kredi Kooperatifleri arasında karma hayvan yemleri temini ve bu yemlerin kullanılmasına ilişkin eğitim verilmesi için işbirliği protokolü imzalandı.

İşyurdu faaliyetlerine katılımını sağlayarak meslek edindirmek veya var olan mesleklerini geliştirmek suretiyle onları yeniden topluma kazandırmak amacıyla 16 ceza infaz kurumu işyurdu müdürlüğünde hayvancılık faaliyetleri yapılmaktadır.

İşyurtlarında, binlerce hayvan yetiştiriliyor ve bunların yem ihtiyacı da karşılanıyor. İşyurtları kurumu, 301 işyurdu müdürlüğünce toplamda 6.000 ton et ihtiyacını kendisi üreten bir kurum durumuna gelmiştir.

Bu işyurtlarında 60.000 civarında tutuklu ve hükümlünün çalışmasıyla bu faaliyetler yürütülmektedir. Şimdiye kadar 8500 büyükbaş, 6500 küçükbaş hayvan üretimi ve toplamda 30.000 hayvan kesimi gerçekleştirilmiştir. Bu vesileyle hem hayvancılığa hem de ceza infaz kurumundaki hükümlü ve tutuklulara büyük fayda sağlanmaktadır.

Bu arada Türkiye geneli denetimli serbestlik hükümlerinden faydalanan hükümlülerin tatil arasında okulların boya, badana ve bakımlarını yaparak hem cezalarını çektikleri hem de kamuya yararlı bir faaliyette bulundukları haberi de olumlu bir gelişme olarak basına düştü.

Fetö ihanetiyle büyük darbe yiyen adalet sistemimizin tekrardan ayağa kalkması, onur ve saygınlığını arttırması noktasında imanlı, ihlâslı, erdemli, cesur, ahlaklı ve dürüst kişiliklere sahip olan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Bakan Yardımcısı Selahaddin Menteş beylere büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu güzel insanlar, gerçekten adaleti önceleyerek, ehliyet ve liyakate önem vererek, halkı ve hakkı gözeterek çok kısa sürede güzel işler çıkarmayı ekip olarak başarabildiler.

Son olarak tek suçları Allah’ın emirlerini yerine getirmek olan 28 Şubat mağdurları ile ilgili sevindirici bir gelişmeyi çok yakın bir zamanda beklediğimizi, bu zulme artık bir son verilmesi gerektiğini de dile getirmeyi bir borç bilirim. Vesselam!