Atatürk bile 24 Kasım’ı “Muallimler Günü” olarak ilan etmemişken, 12 Eylül darbecilerinin bugünü ‘Öğretmenler Günü’ olarak kutlamayı zorunlu hale getirmelerini sorgulamanın artık bir gereği olmadığını düşünüyorum.

Çünkü bu gün, başta MEB olmak üzere öğretmenler, medya, siyaset ve sivil toplum tarafından artık kanıksanmış durumdadır.

1402 sayılı kanunla birçok bilim insanının üniversitelerden atıldığı, YÖK’ün kurulduğu, öğretmenlerin meslekten atılıp sürgün edildiği, sendikacıların tutuklanıp içeri atıldığı bir dönemde darbecilerin öğretmen sevgisini(!) sorgulamak bugün kimsenin işine gelmiyor.

Ne sendikaların umurunda ne de öğretmenlerin…

Ancak bilinmelidir ki; 12 Eylül darbe zihniyeti, resmi ideolojiye kayıtsız-şartsız itaat eden, eleştiri kültüründen yoksun, bilim, sanat ve felsefe alanlarında kaliteli, ahlaklı, tarihini, kültürünü bilen bireyler yetiştirmekten uzak bir öğretmen kitlesi oluşturmayı hedefliyordu.

*

Türkiye’nin bir eğitim ve öğretmen yetiştirme sorunu olduğu aşikâr.

Ve maalesef eğitim hala bireyin zihnine hükmeden bir araç olmaktan çıkarılamadı. Çocuklar, gerek yasalarla, gerek ders kitapları aracılığıyla ve gerekse otoriter, statükocu, dar düşünen, öğretmenlerin elinde itaatkâr, kullanılabilir, zayıf bünyeli, tarihi kültür ve irfan birikiminden habersiz, duyarsız bir şekilde eğitiliyorlar.

Yıllar sonra nihayet işinin ehli bir bakan bu göreve getirildi. Ne var ki o da kendisinden mucize bekleyen sabırsız bir kitleye karşı mücadele ediyor.

1924 yılında temelleri atılan ve anayasa ile korunan, değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen bir eğitim düzeneğini sil baştan tesis etmek elbette bir bakanın omzuna yüklenemez. Bu mesele evvela hükümetin, meclisin ve toplumun meselesidir.

Yazının Devamı İçin TIKLAYIN