NE işimiz var İdlib’de, Suriye’de sorusunu sürekli soranlar var. Kimisi gerçekten ayrıntıları ve arka plânını bilmediği için saf duygularla soruyor, kimisi de Suriye topraklarından ülkemize döşenmek istenen mayın tarlası gibi tehdit ve tehlikeyi bilmesine rağmen sırf şehitler üzerinden halkı hükümete karşı kışkırtmanın derdinde. 4 milyon civarında Suriyeli yıllardır topraklarımızda misafir. Kimisi burayı son durak kimisi de Avrupa’ya gitmek için ara durak belledi. Milyarlarca dolar para harcadık. Aşımızı ve vatanımızı onlarla paylaştık. Ancak bu durum nereye kadar sürdürülebilir? “Suriye artık normalleşmeli, huzur ve demokrasi hâkim kılınmalı, Suriyeli mülteciler de huzur içinde ülkelerine geri dönmeli” beklentisi içerisindeyken 4 milyon nüfuslu İdlib’de Suriye ve destekçisi Rusya büyük katliamlar yapıyorlar. Çocuk, kadın demeden on binleri katlettiler ve katletmeye devam ediyorlar.

***

Türkiye, Artık Mülteci Akınını Kaldıramaz

4 milyonluk İdlib nüfusu bu saldırıların ardından Türkiye topraklarına doğru harekete geçti. Bunun 1,5 milyonu zaten Türkiye sınırlarına dayandı. Ülkemizdeki 4 milyonluk Suriyeli mülteci sorunu karşısında ikinci bir Suriyeli mültecinin yükünü Türkiye’nin kaldırması kesinlikle mümkün değildir. İdlib şehri Esed rejiminin hedef tahtasına oturttuğu muhaliflerin ve silahlı grupların barındığı bir merkez olarak önem arz ediyor. Eli silahlı veya silahsız bütün muhalif gruplar İdlib’e sıkıştırılmış. Bölge aynı zamanda siviller tarafından da büyük göç aldı. Bu yüzden çok sayıda rejim muhalifine ev sahipliği yapıyor İdlib. Kentten geçen M5 kara yolu Türkiye, Suriye ve Ürdün’ü bir birine bağlıyor. Akdeniz’e açılan bir kapı olması sebebiyle de İdlib hem Esed rejimi hem de Rusya için çok önemli bir bölge.

***

İdlib, Birçok Silahlı Gruba Ev Sahipliği Yapıyor

Astana anlaşması neticesinde Türkiye Ekim 2017’de bölgede oluşan fiili durumu izlemek için ateşkes gözetleme noktaları kurmaya başladı. Bu tarihten itibaren Türkiye bölgede varlık göstermeye başladı. Sayısı milyonları bulacak yeni bir mülteci akınını Türkiye kesinlikle kaldıramaz. Avrupa’ya giden kapılar niçin mültecilere açıldı? Artık bıçak kemiğe dayandığı, verilen sözler tutulmadığı, mülteci sorununun sadece Türkiye’nin sorunu olmadığını, tehlike ve tehdidin ciddiyetini göstermek için. Bunun yanında Suriye’de birçok silahlı terör grubu da İdlib ve civarından Türkiye’ye doğru harekete geçebilir. Çünkü İdlib, ılımlı Suriye muhalefeti ile birlikte birçok silahlı gruba da ev sahipliği yapıyor. İdlib’in tamamen Esed rejiminin kontrolüne girmesi demek bu bölgedeki silahlı grupların milyonlarca sivil mülteci ile beraber Türkiye topraklarına geçişi demektir.

***

İdlib’den Çıkış, Suriye’den Çıkış Demektir

İdlib, tüm bunların yanında eğer tamamen Esed ve Rusya’nın kontrolüne girerse Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları ile elde edilen kazanımların tehlikeye girmesi demektir. Türkiye’nin İdlib’de ısrarla bulunmak istemesinin belki de en önemli sebebi budur. İdlib’ten çıkan Türkiye, yarın Suriye’nin tamamından çıkarılacaktır. Türkiye İdlib meselesinde yalnız kalmıştır. Başta ABD ve AB tarafından Türkiye’nin endişeleri ve destek çağrıları uluslararası alanda karşılık bulmamıştır. Sürekli oyalama taktikleri. Dünya İdlib konusunda ve Türkiye’nin haklı itirazlarında oldukça sessiz. Olumlu ve sorumlu bir tablo sergileyen yok. Herkes sağır kulağının üzerine yatmış. Sağıra yatan ülkeleri uyandırmak için Türkiye mültecilere Avrupa’ya giden kapıları açtı. Dileyen kalır, dileyen Avrupa’ya gider. Zorlama yok. Her şey tercihe bırakıldı.

***

Türkiye, Mutlaka Kararlı Duruş Sergilemeli

Türkiye İdlib’den bu şartlarda çıkmamak da çok kararlı. Bu çatışmalar Türkiye’den çok Suriye’yi ve Rusya’yı yormaktadır. Bu nedenle bir zamandan sonra eski inanç ve kararlılıkta olmasa da tekrardan diplomasi masasına dönülmesi ihtimali yüksektir. Çünkü Dünya’da, taraflar hiçbir zaman çözüm masasına isteklerinden dolayı değil; çatışmaların, krizlerin sürdürülemeyeceğine olan inançtan otururlar her zaman. Bu çatışma artıkça ve diplomatik çözüme varma uzadıkça savaşın maliyeti de tüm taraflara artacaktır. Ancak, Türkiye artık geri adım atamaz. Kararlı duruş sergilemelidir. Masayla beraber sahada da güçlü olmayan Türkiye, hem bu krizi hem de önümüzdeki süreçte Suriye kaynaklı muhtemel krizleri engelleme ve yönetme gücünü de kaybedecektir.