“Kent estetiği, çevre ve görüntü kirliliği, karmaşa ve karışıklığa son verme” gibi makul ve makbul gerekçelerle Türkçe dışındaki dillerde yazılan tabela ve levhalara tümden yasak değil de belli bir standart getirilmesini anlayışla karşılarım. Eyvallah!

Ancak Adana, Mersin, Hatay ve en son Kızıltepe gibi Suriyeli sığınmacılarla beraber Arap vatandaşlarımızın da yoğunlukta yaşadıkları bazı yerleşim yerlerinde Arapça tabela ve pankartları “Türkçeyi koruma adına” kaldırdıkları duyumlarını aldık.

İngilizce değil, Rusça değil, neden sadece Arapça? Hem de gayri-insani ve antidemokratik bir gerekçeyle. Dert Türkçeyi koruma değil, daha önce de devrin büyük din adamlarından İskilipli Atıf Hoca’ya ağır hakaretler savurarak haddini aşanların dindarlarla ve dini değerlerle ne derdi var?

Şu husus nettir ki “Arapça düşmanlığı İslam’a karşı düşmanlığın kılıfıdır. İslam’a aleni olarak kusamadıkları kinlerini Arapça düşmanlığı kılıf altında kusuyorlar.”

Bu provokasyonlar, “başörtüsüyle okumak isteyen Arabistan’a gitsin” diyen ve Arapça ezanı yasaklayıp, yıllarca Türkçe ezan okutan, Kur’an-ı Kerimin okunmasını yıllarca yasaklayan ırkçı ve İslam düşmanlığı yapan tek partili zihniyeti hatırlattı bana.

Ancak Başkan Erdoğan’lı Türkiye’de devlet artık eski baskıcı, inkârcı ve asimilasyoncu ceberut devlet değildir. AK Parti hak ve özgürlüklerde çığır açan bir partidir. Kime ve neye hizmet edersiniz?

İngilizce dünya diliyse Arapça da Kur’an-ı Kerimin dilidir! Bu ülkede yaşayan ve vatanı için canını göz kırpmadan vermiş ve vermeye hazır milyonlarca Arap kardeşimizin dilidir!

Bu ülke Türk’ün olduğu kadar Kürdün de Arap’ın da vatanı ve namusudur. Hiç empati kuruyor musunuz? Milyonlarca Arap kardeşlerimizin nasıl da incineceklerini, duygusal yönden bizlerden nasıl kopuşa gideceklerini?

Bu ülkede sadece Türkçe konuşulmuyor. Türkçenin yanında Arapça ve Kürtçe konuşan milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. Farklı dili de konuşan vatandaşlarımız uzaydan gelmediler, ağaç kovuğundan da çıkmadılar. Türkçe de Kürtçe de Arapça da bizim. Bütün dilerimiz çok güzel.

Türkiye bunları hak etmiyor, bütün etnik ve mezhepsel yapıların birlik ve beraberliği lazım gelirken Allah aşkına yüzdüğümüz tehlikeli sulara bakın! Millet uzaya robot gönderiyor biz halen de Arapça, Kürtçe tabelalarla uğraşıyoruz. Artık yazmaktan ve uyarmaktan şahsen utanır oldum.

Kimliği ve dili ret etmek bireyi ret etmektir, bireyin kimliğine saldırırsan tepki gösterir ve toplumsal çatışma riski yaratır. Bir kimlik veya farklılık kendini baskı altında hissederse siyasallaşır, karşıt milliyetçiliği ön planda tutar, sertleşip, anarşiye kayabilir.

Birliğe, dirliğe, kardeşliğe ve terörize edilemeyecek iç barışa en çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda uğraştığımız işlere bakın: “Dil ve tabela”

Bakın Kayyum atanan Siirt belediye Başkanlığı şehrin girişine dahi Türkçe’nin yanında Kürtçe ve Arapça “şehrimize hoş geldiniz” yazılı tabelasını asmıştır. Ne oldu? Ülke mi bölündü? Kaos mu yaşandı? Tam aksine Kürdün de Arabın da aidiyet duygusu gelişiyor, devlete olan bağlılık ve sahiplenme duygusu daha da artıyor. Gönüllü ve mutlu vatandaşlık ruhu perçinleşiyor.

Entegrasyonlarını sağlayalım, Türkçe okuma ve yazmayı öğretelim eyvallah, lazım gelir ve fayda getirir. Ancak bunu dayatmayla, zenginliğimiz olan dillerimizi red ederek ve tabela indirerek değil, içselleştirerek, ötekileştirmeden, dışlamadan, hor görmeden yapalım.

Hiçbir baskıdan, vatanseverlik ve kardeşlik doğmadı ve doğmaz. Geçmiş tarihimiz benzer acı tecrübelerle doludur. Bu vatan her zaman insanlığın yurdu ve ümmetin umudu olmuştur. Irkçılık bu toprakların özüne ihanettir. Çanakkale’de yatan şehitlerimizin ruhuna hürmetsizliktir.