1976 yapımı Network/Şebeke adlı filmden bir replik: “Millet diye bir şey yok, insan diye bir şey yok. Birbirinin içine girmiş, etkileşim halinde ulus üstü para sistemi var. Holdingler var. Biz varız!” Mesele bu kadar basit!

 

Bakıldığında karşımızda din, ırk, renk ayrımı yapmayan ve 300 yıldır ulus üstü para sisteminin hakimiyeti için savaşları finanse eden ve bundan güç ve nüfuz elde eden milletler üstü bir yapı var. Bu yapı söz konusu küresel finans sistemi olunca, Lincoln, Lula da Silva, Maduro, Abdülhamid, Erdoğan ayrımı yapmıyor!

 

Eğer Türkiye, küresel finans sisteminin yörüngesinde, IMF ile esaret altında yönetilmeyi kabul etmiş olsaydı bugün Batının parmakla örnek göstereceği bir ülke olacaktı. İçimizdeki para imparatorluğunun sadık köpekleri de Erdoğan’ı Yezid, Deccal, diktatör olarak değil, insanlık tarihinin en büyük siyasetçisi olarak takdim edeceklerdi.

 

Lakin Erdoğan, içerdeki karaktersiz, korkak, itaatkâr kesimin tüm çabalarına rağmen zor olanı seçti. Ayakları yere sağlam basan, bağımsız bir ülke olmayı tercih etti. Bugün dolar merkezli bir kriz çıkarmak isteniyorsa bu 15 Temmuz’da üzerimize yağdırılan bombalardan bir netice elde edemeyen küresel çetenin, bu sefer de para üzerinden milleti yıldırmak istemesinden ötürüdür.

 

Evet, istedikleri ülkelerde kriz çıkarabilecek kadar güçlü olan ve dünya halklarını tehdit eden bu yapıyı hafife almıyoruz. Çünkü bu sistem, sıradan birkaç iş adamının gösterdiği olağanüstü gayretin neticesinde tesis edilmedi. Geçmişi yüzyıllara dayanan ve tek hedeflerinin İslam coğrafyasını parçalamak olan derin bir akıldan bahsediyoruz. İşte Erdoğan, Türkiye'yi köle yapmak isteyen bu güçlerle savaşıyor.

 


Eğer kalan son toprak parçamız elli yıldır yıkılmadıysa ekonomisini küresel sisteme emanet edip esaret altında yaşamayı tercih ettiğinden ötürüdür. Bugün büyük, güçlü ve bağımsız bir devlet olmaya karar verdiği için bizden o esaret altında yaşamayı tercih ettiğimiz Türkiye’yi geri istiyorlar.

 

4 Şubat 1863 yılında İstanbul'da kurulan Osmanlı Merkez Bankasının sermaye ortakları arasında bulunan Mayer Amschel Rothschild’in meşhur bir lafı vardır. “Bana bir milletin parasını verin, kanunları kimin yaptığı umurumda olmaz.” Oğlu Nathan da “Britanya’nın tahtında kimin olduğu beni ilgilendirmiyor. Britanya’nın para arzını kontrol eden Britanya İmparatorluğu’nu kontrol eder. Britanya para arzını ben kontrol ediyorum” demişti.

 

Osmanlı’nın en çok borcu olan Bank Of England’ı kuranlar da bu çeteydi. Yirmi yılda Osmanlı Devleti’ni iflas ettirdiler. 1875’te faizlerini bile ödeyemeyen bir devlet durumuna düşürdüler.

 

Bu adam daha 34 yaşındayken 1811 tarihinde Amerika’yı şu sözlerle tehdit etmişti.” Ya bizim arzu ettiğimiz bankacılık tüzüğü geçirilecek ya da ABD kendisini hiç görmediği şekilde kanlı bir savaşın içinde bulacak!” Öyle de oldu. Bir yıl sonra İngiltere'yi de Amerika'yı da aynı bankerlerin finanse ettiği İngiliz- Amerikan savaşı patlak verdi.

 


Prens IX.William'ın parasının üstüne çökerek kısa sürede servet biriktirmeye başlayan bu aile, bugün  ABD Federal Reserve’in (FED) sahibi ve yönetim kurulu üyesidir.

 

1886 da Abdülhamid Han için “Halkın saygısını kaybetti, imparatorluğu sattı, ülkesini zorbalıkla yönetiyor” şeklindeki manşetleri attıran bu finans çeteleri, benzer manşetleri bugün de Erdoğan için attırmıyor mu?  IMF’yi Türkiye’nin başına bela edenler bu çetenin mensupları değil mi? Yine dalga geçer gibi, geçmişte ihanetten idam edilen Tepedelenli Ali Paşa ve Sadrazam Halil Paşa’nın torunu Kemal Derviş’i ülkeyi kurtarsın diye bunlar göndermedi mi? Osmanlı Devleti’ni iflas ettirip 1912’de Turkish Petroleum Company adlı şirket vasıtasıyla Ortadoğu petrollerine doğru ilk adımlarını atmadılar mı?

 

Bu süreç içeriden ne büyük ihanetlerle ilerledi. Bu hainler, Abdülhamid Han'ı devirdikten sonra Hazine-i Hassa'ya ait tüm toprakların işletmesini National Bank of Turkey'in şirketi olan Turkish Petroleum Company'a verdiler. Aynı şeyi bugün yapmayacaklar mı sanıyorsunuz?

 


Servetlerini mali krizlerden ve büyük savaşlardan temin eden şirketlerin hangi aile ve grupların tekelinde olduğunu bilmeden Türkiye'de verilen mücadeleyi anlayamayız.

 

Demem o ki bugün bizler iç siyasette Muharrem İnce ve Kılıçdaroğlu gibi çapsız siyasetçilerle mesai harcarken Erdoğan'ın gerçekte kimlerle mücadele ettiğini kaçırıyoruz. Erdoğan bugün bu acımasız finans oligarşisine ve küresel baronlara karşı çok ciddi bir mücadele yürütüyor. Bu savaşta onun yanında olmalıyız.