Ahmet Davutoğlu hakkında vaktiyle çok yazdık. 2015 Haziran seçimlerinden önce ve sonra, eleştirmenin zor olduğu o dönemlerde, güttüğü siyaseti, sergilediği tavrı çekinmeden açıkça ortaya koyarak eleştirdik.

İştahlı istikşafi görüşmelerinin nedenini biliyorduk. Çünkü Haziran seçimlerinden sonra ülke koalisyona mahkûm edilmek isteniyordu.

Neticede olmadı.

MHP bunun bedelini İYİ Parti ile ödedi. Hürriyet ile Zaman’ın eş zamanlı olarak yürüttüğü “Yeni bir lider doğuyor” algısıyla birlikte Woodrow Wilson ödüllü Davutoğlu da Erdoğan’ın karşısına alternatif olarak konuluyordu.

Esasen benim itirazım buna idi. O yüzdendir ki bugün hemen her gün Davutoğlu’nu yerden yere vuran kişiler tarafından fitne çıkarmakla suçlanmıştım. Gerçeği görenlere karşı kırgın olmadığımı da ifade edeyim.

Ömrü boyunca göremeyeceği makamı Erdoğan’a borçlu olan Davutoğlu, içeride bir netice elde edemeyince çareyi parti kurmakta buldu.

“Umudunu AK Parti’ye bağlayan milyonlar merak etmesin. Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk edemeyeceği düşünülen her makamı elimin tersine iterim (evliya gibi adam) ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam” diyordu.

Bunu söylerken açıkçası partililere” beni satmayın, kalbimi kırmayın gelin bu partiyi ele geçirelim” mesajı veriyordu.

Ele geçiremeyince bölmeyi denediler.

Üstelik klasik propaganda tekniklerinden biri olan “gelecek” kavramı parti ismi olarak belirlenmiş. Bu başlık altında sunulan vaatlerin bana göre bir anlamı yok.

Nerede bir gelecek vurgusu görsem aklıma Evangelistlerin gelecek Mesih üzerine bina ettiği teo-siyaset, ekonomi ve kaos gelir.

Nasıl ki MHP bir operasyonla İYİ hale getirildi. AK Parti de “Gelecek” ile ya da Babacan’ın kuracağı parti ile hizaya getirilmek isteniyor.

Babacan ile liberal ve seküler kesimler, Davutoğlu ile de İslamcı, muhafazakâr kesimler CHP koalisyonuna eklemlenmek isteniyor. Kısacası Erdoğan, zayıflatılmış bir AK Parti MHP ittifakına doğru itiliyor.

Yazının Devamı İçin TIKLAYIN