AK Parti, siyasi hayatının en kritik virajında. İstanbul seçimlerine yönelik yapılacak tespitler ve alınacak tedbirler, AK Parti’nin siyasi kaderini tayin edecek. AK Parti’nin en büyük şansı ve kozu, siyasi karizması ve siyasi tecrübesiyle çok güçlü bir liderinin olması. Başkan Erdoğan, bu süreci tersine çevirebilecek bir etkiye ve güce halen de sahip. Bu yüzden Başkan Erdoğan’ın yapacağı hamleleri merakla bekliyoruz.

Belediyelerde yaşanan kayıplar yüzünden başta kabinede ciddi değişimler bekleniyor. Değişimi beklenen 8-10 arası bakanlığa “Genç, dinamik,  birikimli, toplumsal kabul gören, oy potansiyeli olan, geçmişi temiz, kötü ve kötülüklere bulaşmamış,  2002 ruhuna dönüş sinyalleri veren, bölgesel dengeleri ve elde edilen başarıları da gözetecek, umut ve heyecan yaratacak”değişimler bekleniyor. Misal büyükşehri ve 13 ilçe belediyesinden 12’sini kazanan bir Şanlıurfa, muhakkak ki bu başarı karşısında onore edilmeyi, emanetin ehline teslimini haklı olarak bekler.

Tüm sorumlular hesap vermeli

“Parti içi çekişmelere neden olan, kendi dost ve yakınlarını meclis üyesi ve başkan adaylığı listelerine adaletsiz bir şekilde zorlayan, seçim sürecinde performansı düşük, toplumun tepkisini alan, adaylarla sahada ortak çalışma yapmayıp, ters düşen” yirmiden fazla il başkanı ve yüzlerce ilçe başkanıyla yola devam edilmeme kararı gündemde. Elde edilen bu başarısızlıkta sırf teşkilatlar ve adaylar mı sorumlu tutulacak? Peki ya siyasi hırslarını ve politik egolarını kendi seçim bölgelerinin kazanılmasından öncelikli gören, hangi aday bize seçim kazandırırdan ziyade yıllardır küçük olsun benim olsun, ahbap, çavuş dayatmalarıyla seçim bölgelerinin adeta canını okuyan, aday listelerinde büyük ölçüde belirleyici olan, kendi bölgesinde dahi oy alamayan tepe siyasetçiler ve tayin ediciler ne olacak?

Tehlike çok büyük, gereği yapılmalı

Başkan Erdoğan, İstanbul seçimlerinin ardından kapsamlı ilk değerlendirmesini AK Parti grubunda yaptı. O nedenle verdiği mesajlar çok önemliydi. Başkan Erdoğan iki noktaya dikkatleri çekti. Birincisi “milletimizin verdiği mesajları görmezden gelerek kulağımızın üzerine yatma lüksüne sahip değiliz” dedi. İkincisi “gerek 31 Mart’ta gerek 23 Haziran’da milletimize kendimizi niçin anlatamadığımızın muhasebesini yapacağız” diye devam etti.Başkan Erdoğan, milletin sandıkta verdiği mesajın ve ikazın alındığını söyledi. AK Parti’de muhakkak ki bir iç hesap ve muhasebe zamanıdır. Ama bir husus var ki, geçmişte de özellikle 2018 seçimleri sonunda da listelerde yapılan hatalar yüzünden gelen tepkiler ve ortaya çıkan kayıplar yüzünden “mesaj alındı” denilip beklenen değişimin gerçekleşmediği durumlar oldu. Bu kez aynı şeyin olmaması gerekiyor. Başkan Erdoğan’ın konuşmasındaki en kritik nokta,“Atılması gereken adımları kararlılıkla hayata geçireceğiz ama dışarıdan birilerinin yaptığı tanımlara göre değil. Biz kendi çözümlemelerimizi kendi içimizde hep birlikte yapma kudretine sahibiz” ifadesiydi.

Sorun salt kabine değil

Başkan Erdoğan, siyasi tecrübesi ve karizmasıyla ulusal ve uluslararası alanda çok güçlü bir lider. Elbette ki yapılacak değişiklikleri birileri istediği için veya dayattığı için değil, kendisi inandığı ve seçmen istediği için yapacaktır. Başkan Erdoğan, uygun bir zaman, mekân ve ortamda parti yönetiminde ve kabinede değişimi gerçekleştirecektir. AK Parti’nin sandıktan çıkan mesajın gereğini yerine getirdiği umudunu ve heyecanını gönüldaşlarına mutlaka gösterecektir. Başkan Erdoğan, grup toplantısından sonra gazetecilerin kabine değişimiyle ilgili sorularına; “Böyle bir şey yapılması gerekiyorsa biz yaparız. Siparişle bu işler olmaz” dedi.

Başkan Erdoğan şimdiye kadar hep bu yöntemi istikrarlı bir şekilde izledi. Liderliğini ve karar verici iradesini hiç tartışma konusu yaptırmadı. Hatta birçok defa kabine değişikliği çok yoğun bir şekilde yazılıp çizilmeye başlandıysa Başkan Erdoğan, yapacağı değişikliği bile yapmadı veya erteledi. “Zamanı, mekânı ve kapsamı ben tayin ederim, bana değişiklik dayatamazsınız”mesajını hep verdi. AK Parti’deki sorun, salt birkaç bakanın değişiminden öte, AK partinin söyleminden, dilinden, hedef kitlesinden, siyaset tarzından, ülke yönetiminden, ekonomik ve demokratik reformlara kadar değişikliklerin yapılmasına dair duyulan ihtiyaçlardır.