Ne yani el âlem bize “yandaş” diyor diye çalışkan, fedakâr ve mütevazı bakanlarımızı takdir etmeyelim mi? Elbette edeceğiz.

Bu köşeyi takip edenler bunun “yalakalık” türünden bir tebrik olmadığını zaten bilir. Zira oldum olası karayılan gibi parlayan takım elbiseleriyle süzülen, limon dişlemiş gibi ekşi suratlarıyla kibir abidesine dönmüş, halktan kopuk klasik bürokrat ve aydın tiplemesinden haz etmeyen biriyimdir.

Yıllardır milletin yüzüne sırıtarak soytarılık yapan aydınlardan ve yumurta kafalı kâhya tipli eski Türkiye bürokratlarından az çekmedik.

Her ne kadar eleştirsek de eskiden kalma klasik, katı, kaba uygulamaları yaran ve tamamen halkın içinde boy gösteren sıra dışı, mütevazı bürokratlarımız da var.

“Vatandaşa camdan bakmayın, candan bakın" diyordu Rahmetli Recep Yazıcıoğlu. Şahane bir adamdı. Toprağı bol olsun.

Geçenlerde “Kamudan Haber” yazarlarından Cengizhan Türkyılmaz’ın bir yazısına denk geldim. 28 Ocak 2020 tarihinde Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un Antalya’da katıldığı ‘’Antalya Hayırseverler Buluşması’’ programından bir anekdot aktarmış.

93 yaşındaki yaşlı bir teyze; “Oğlum senin görevin ne?” diye soruyor.  Kadının önünde diz çöken Ziya Selçuk; “Teyze bana Milli Eğitim Bakanı diyorlar. Sizi ziyarete geldik, size hürmet edeceğiz, bizim vazifemiz bu” diyerek cevap veriyor.

İki cümlesinden biri “tarikat, yobaz, bilimsel, laik vs” olan ( bu kelimeleri kullanmadan asla cümle kuramıyorlar) Sözcü Gazetesi’nden bir yazar, deprem bölgesindeki çocuklarla ilgilenen Ziya Selçuk’u “kot pantolonlu bakanla top çevirmek” diyerek güya diline doluyor.

Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ise deprem sonrası bölgede bulunan çocuklara “Psikososyal Müdahale Travma Ekibi” ile beraber, “psikososyal” destek çalışmalarını yürütüyordu.

Depremden etkilenen çocuklarla bir araya gelerek, dizleri üzerine çökerek çocuklarla oyunlar oynadı. Halkın içinde onlarla dertleşti, Notlar aldı. Ve eğitim çerçevesinde yapılması gereken her şeyi tüm titizlikle yerine getirdi.

Keza, Süleyman Soylu, cenazesi olmasına rağmen Murat Kurum ve Fahrettin Koca gibi bakanlar da takım elbiselerini çıkarak ilk günden itibaren deprem bölgesinde yaraları sarmakla meşgul oldular.

Sadece deprem bölgesinde değil hemen her yerde mütevazı ve çalışkan kişilikleriyle klasik bürokrat kimliğinden sıyrılan bu insanlara bir teşekkür borcumuz var.

8 yaşındaki kızının çocukluğunu ıskalamak istemediğini ifade ederek deprem ortasında kayak tatili yapan bir siyasetçi olsalardı eğer daha fazla konuşulacak ve belki de itibar göreceklerdi.

Hayatları ıskalanmış, terör örgütünün canlı bomba adayı olan çocukları için 156 gündür eylem yapan anaların olduğu bir ülkede evet, çocuklarımız çok kıymetli.

Peki, 8-12 yaş arasındaki çocuklardan oluşan PKK taburunda bu çocukların hayatları ıskalanmadı mı? Bu çocuklar, ailelerinin en kıymetli hazineleri değil miydi? Hani neredeler? Onlar da babalarıyla birlikte tatil yapmak istemez miydi?

Neyse, söylenecek çok şey var da.

Diyeceksiniz ki; devlet, elbette milletin yanında olacak. Ve teşekkür ettiğin bakanların vazifesi de o. Kayak tatiline gidecek halleri yok ya.

E, zaten gitmedikleri için teşekkürü hak ediyorlar. Vaktiyle başbakanlarının uykusuna kıyamayan bakanlar gibi olmadıklarından ötürü kıymetliler.

Bu ülke, devlet yetkililerinin kot pantolon giyerek milletin içinde onlarla dertlenen, onlarla ağlayan, onlarla gülen, çözüm üreten bürokratlara alışık değil ki.

Köylünün, milletin, fakirin, işçinin, mağdurun yanında yer aldıklarını söyleyen solcu CHP’de böylesi tek bir örnek var mıdır?

Çünkü bu ülkenin burjuvazisini solcular oluşturuyor. Yazın sel felaketinde Bodrum, kışın deprem felaketinde kayak tatili yapan bir CHP’li bize neyi anlatıyor olabilir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte işte bu türden kendini halkın üstünde gören; halka ait değerleri aşağılayan, milletle arasına her açıdan ayrıcalık ve farklılık koyan, elitist tavırlar içerisindeki bürokratik vesayet sistemiyle tam da bu yüzden hesaplaşmadık mı?

Bu yüzden kot pantolon giyerek halkın içinde olan bakanları dillerine doluyorlar. Örneğin İmamoğlu için spor dallarını bile modern ve modern olmayan şeklinde ayıran Ertuğrul Özkök’e göre Ziya Selçuk’un boğazlı kazak ve kot pantolonlu görünümü modern değil mi acaba?