Demokrasi ve özgürlük kisvesi altında gün geçtikçe insanlar birbirlerinden uzaklaştırılıyor ve tamamen hazcı, kimlik bunalımı yaşayan, duyularının esiri haline gelmiş/getirilmiş bir toplum modeli sunuluyor.

Bu zihin bulanıklığını aşmanın ve aklıselim, kalbiselim, ilim, irfan, ahlak, erdem sahibi kaliteli insanlar yetiştirmenin yegâne yolu; doğru bir maarif sisteminden geçmektedir.

Türkiye, son yüz yıldır ortak akıl, ortak idrak ve ortak bir dil inşa edememenin bedelini ağır ödeyen bir ülkedir. Bu sebeple ihmal edilen ve sürekli üstü örtülen, gözden düşürülen maarif sistemine ciddi manada eğilmemiz icap ediyor.

Derdi vatan olan, bu ülkenin evlatlarını düşünen, ülkesini düşünce, kültür, sanat, mimari, bilim ve teknoloji alanlarında geliştirmek isteyen insanlarla birlikte mutlaka bir araya gelmemiz gerekiyor.

İşçi sınıfı hareketinin bir parçası olarak, Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya çıkan, dolayısıyla 19. yüzyıl zihniyetinin bir ürünü olarak varlıklarını devam ettirmeye çalışan ve artık miadını dolduran sendikaların biraz da yozlaşarak temel hak ve özgürlükler konusunda faaliyet yürütmek yerine siyasi partilerin arka bahçesi konumuna gelerek / getirilerek yönetime ortak olma emelleri maalesef işimizi zorlaştırıyor.

Bu sebeple epeydir eğitim alanında faaliyet yürütecek bir düşünce kuruluşunun elzem olduğunu söylemekteyim. Çünkü bugün eğitime en çok zararı eğitim sendikalarının verdiğini düşünüyorum.

Geçenlerde Prof. Dr. Mustafa Gündüz ve Memiş Okuyucu gibi maarif meselesine ehemmiyet veren insanlarla hasbıhal ederken aynı şeyi düşündüğümüzü fark ettik. Tamamen bu alanda faaliyet yürütecek, düşünce ve proje üretecek özgün bir kuruluşun artık hayat bulması gerektiğini düşündük.

Peki, “Maarif Araştırmaları Vakfı” ne yapmalı?

Bilmeyi, bilgiyi ve bilgeliği sosyolojimizin temeli kabul edip, ârif insan yetiştirecek bir talim-terbiye ve tedrisat sistemi için; eğitim kültür mirasımızı, çağı ve geleceği düşünerek araştırmalar yaparak, neslimizin, gençliğimizin temellerinin atıldığı bir maarif sistemi için çalışmalar yürütmelidir.

Dilimizin, kültürümüzün ve kimliğimizin temel alanlarında, yetişmekte olan neslimizin niteliklerini ölçümleyecek, dilimizin yaş ve sınıflara göre öğrenme hedef ve yeterliliklerini araştırarak, tüm maarif kademelerinde müfredat çalışmaları yapmalıdır.

Bugün dilimiz, kelimelerimiz maalesef anlam ve muhtevasını yitirdi. Kelimelerimizi ilim-irfan birikimimizle ve duygu dünyamızla yeniden anlamlandırıp kültür uzayımızı yeniden kurmamız icap etmektedir.

Şiir, edebiyat, halk hikâyeleri, müzik tarihimiz, mimari, sanat, estetik ve antropoloji alanındaki mirasımızın araştırılarak tüm eğitim kademelerinde gençliğimize, neslimize kazandırılmasına dönük çalışmalar yapmalıdır.

Boşanmaların arttığı, evlenmelerin azaldığı bir dönemde, aile değerleri ve aile birliğinin korunmasına dair çalışmalar yapmalıdır. Aile kavramı ve aile mefhumunun yerli ve kendi değerlerimiz üzerinden araştırılması ve ailenin korunması gerekmektedir.

Türkiye nüfusunun gerçekçi bir meslekler envanterini çıkarıp, teknoloji ve büyüme hedefleri ile uyumlu bir meslek/okul/nüfus çalışması ve projeksiyonu sunmalıdır. Meslek, mesleki eğitim ve geleceğin mesleklerinde ihtiyaç ve mevcut ile dünyadaki gelişmelere göre araştırma, hedef planlama ve perspektifler üretilmelidir.

Klasik sistemdeki adı “ilm-i terbiye” olan pedagoji alanındaki kültür ve maarif mirasımızın araştırılması, ortaya çıkarılması üzerine çalışmalar yapılmalıdır.

Yazının Devamı İçin TIKLAYINIZ