Darüşşafakalı öğrencilerin eğitimi için bağış talep eden reklâm filminde; “Bazı harcamalar olmasa da olur ama eğitim olmazsa olmaz” deniliyor.

Çünkü yoksul ve yetim çocuklarımızın eğitim-öğretimine destek olmak amacıyla kurulan önemli bir vakıf burası. Hayırsever insanların bağışlarıyla eğitim hizmeti sunuyorlar. 1863 yılına kadar giden bir mazisi var.

23 Nisan’da bir TV kanalında buradan eğitim alan bir yavrumuz, gelecek planı için; “Almanya Köln Üniversitesi’nde tıp okumak istiyorum, ondan sonra da belki Alman vatandaşı olurum” deyiverdi.

Türkiye’de eğitim alan bir yavrumuzun “Alman vatandaşı olurum” demesi bu meseleyi dert edinen insanları biraz üzdü. Öncelikle evladımızda bir problem yok. Allah ömrünü bereketlendirsin. Bahtı açık olsun yavrumuzun. Asıl problem eğitim siteminin içeriğinde.

Genelleme yapmak istemiyorum ancak uzun zamandır gözlemlediğim bir şey var.

Kültüre yabancılaşmak!

Pozitivist, Batıcı eğitim sisteminin tezgâhından geçen insanların vatanına, kültürüne, geçmişine, tarihine ve dahi kendine yabancılaşması gibi bir sorunla karşı karşıyayız.

Batı dünyası karşısında duyduğumuz ezikliği, çaresizliği, imparatorluğu tepemize yıkanların zihniyeti üzerine bina ettiğimiz eğitim sistemine borçluyuz.

Kendinden başkasını yabancı, kendine düşman gören, ülkesine mesafeli, değerlerine kayıtsız, yerini yurdunu idrak edemeyen, bilinç kayması yaşayan bir nesil normalde bizi rahatsız etmeli değil mi?

Görünen o ki etmiyor. Bu daha da büyük bir problem.

Hep şunu derim; “Bizler batının yıllardır önümüze koyduğu metinleri ezberleyen/ezberlettirilen, ezberledikçe ezilen, ezildikçe mensubiyet duygularını yitiren bir eğitim tezgâhından geçtik.”

Ne yazık ki okullarımız hâlâ bu vazifeyi devam ettirmektedir. Bu ülkenin çocukları CHP zihniyetinin dizayn ettiği Batıcı eğitim sisteminde; bu topraklarda üretilen bilimi, sanatı, teknolojiyi, düşünceyi öğrenemedi.

Tarihinden uzak nesil!

Malazgirt fatihi Muhammed'i, İstanbul fatihi Mehmed'i, Kudüs fatihi Selahaddin'i de kavrayamadı.

Birisi de çıkıp “bu çocuklar tarihlerinden, benliklerinden neden uzaklar, neden derinliksiz, heyecansız, ruhsuz mekteplerimiz var” diye sormadı.

Eğitim, 90 yıldır batıcı, seküler, aydınlanmacı, pozitivist bir temelde işlev görüyor. Bu yapı hiç değişmedi. Bugün eğitim alanında adına reform denilen bazı değişiklikler yapıldı ancak eğitimin zihniyeti ve yapısı hiç değişmedi.

Bugün tıp okumak isteyen bir çocuk; İbn-i Sina’yı tanısaydı, onu örnek alsaydı, İbn-i Sina’nın bu toprakların evladı olduğunu bilseydi, bu şuur ve şevk eğitim aracılığıyla kazandırılmış olsaydı, Almanya’ya gidip orada tahsil görüp vatandaşlığına geçmek ister miydi?

Tam da bu noktada eğitim, hem ilim dilinin hem ortak aklın ve vicdanın inşasında hem de millet olma bilincinin aşılanmasında aktif rol oynamalıdır.

Bugün maalesef Türkiye’nin kendine münhasır geliştirdiği bir okul sistemi yok. Oysa bunu başarmak durumundayız. Şahsiyet sahibi gençlerin yetişmesi için buna çok ihtiyaç var.

Bakınız bizler, ahlak, vicdan sahibi, özgürlüğe kıymet veren ve sürekli alışılmışın dışında yeni metotların peşinden koşan köklü bir ilim-irfan kültürünün son halkasıyız. Ne var ki bu zihni melekelerimizi yitirmişçesine alışılmışın dışına bir türlü çıkamıyor ve yeni değer kalıpları üretemiyoruz.

Yazının Devamı İçin TIKLAYINIZ