ABD, tarihinin hiçbir döneminde Türkiye ile müttefik olmadı. Bizim ABD ile olan ilişkimiz de hep “eyalet” düzeyinde oldu! Türkiye’ye, “güneydeki sevilen ülkenin” güvenliği ve huzuru için tarihinden, karakterinden, özünden ve namusundan taviz verdiği kadar kıymet verildi.

İçeride de İslâmcısından liberaline, medyasından sivil örgütlerine, siyasetçisinden sanatçısına varana kadar Amerika’nın hizmetkârlığını yapabilecek sadık köleler satın aldılar.

Bu Amerikan beslemesi tayfanın nasıl işbirliği yaptığını söylemeye bile gerek yok. Daha geçenlerde FETÖ’den ihraç edilen subaylar ile PKK terör örgütü şüphelisi ve terörden arananlar listesinde mavi kategoride yer alan MLKP terör örgütü üyesi Azimet Ceyhan aynı araçta yakalanmadı mı?

Bugünlerde işte böylesi bir ittifakı gözlerimizin önünde meşru göstermeye çalışmıyorlar mı? Oysa biri belediyenin kapısına “TC tabelası” çakarken diğeri Türk bayrağını indiriyor!

Bir diğeri de PKK’nın şehit ettiği askerimizin yakınlarına “sizin PKK’dan farkınız yok” diyebiliyor.

Derin arka plân

Meselenin arka plânı ise daha derin ve korkunç. Daha evvel yazılarımda sıklıkla vurguladığım gibi, Türkiye ve İslam âlemi, irrasyonel inanç temelinde gerçekleştirilen reel politik uygulamalarla din, siyaset, ekonomi formatlı, nükleer, biyolojik, kimyasal silahlardan oluşan bir küresel hegemonya projesinin tehdidi altındadır.

Çünkü Evangelistler, Yuhanna’nın Vahiy’i ve Eski Ahid’in Daniel bölümüne dayanarak şu üç büyük kehaneti gerçekleştirmek için çaba sarf ediyor. Bunlar; Tek dünya devleti, tek dünya ekonomi yönetimi ve tek dünya din hâkimiyeti.

Peki, neden Türkiye? Çünkü Türkiye bu kehanetlerin tam merkezinde yer alıyor. Anlayacağınız Anadolu, Hristiyan- Kabalist Yahudi ittifakınca çoktan taksim edilmiş bile!

Din eksenli çıkarılacak bir Dünya Savaşı;

Ancak bunun gerçekleşmesi, nükleer, biyolojik ve kimyasal bir savaşın yaşanmasıyla mümkün. Çünkü Rab, Yaremya 4:27-28’de şöyle diyor; “Memleketin hepsi virane olacak ancak bütün bütün bitirmeyeceğim. Bundan ötürü memleket yas tutacak ve gökler yukarıda kararacak çünkü ben söyledim, ben tasarladım ve pişman olmadım ve ondan caymam.”

Kısacası apokaliptik ya da post-apokaliptik kehanetlere bağlı çıkarılmak istenen Armegedon tehdidinin tam merkezindeyiz.

Lakin Tanrı İmparatorluğu’nun tesisi için evvela İsrail’in vaat edilmiş topraklara kavuşması ve eşzamanlı olarak da finansal spekülasyonlar, terör örgütlerinin palazlandırılması/terörizm ve ciddi anlamda zihinsel dönüştürmeye yönelik projelerin hayat bulması gerekmektedir.

Bugünlerde muhtemel hareketliliklere dikkat

Hristiyanlık ve Yahudilik değerlerinden beslenen postmodern, seküler bir din ve bu dine uyumlaştırılmış, içi boşaltılmış bir İslam’ı ikame etmek istiyorlar. Evet, niyetleri tam olarak bu! Yoksa Temel Karamollaoğlu neden Çamlıca’dan rahatsız olsun ki?

Ve neden içerideki tüm terör örgütleri ittifak halinde olsun ki? Ve neden bir araya gelmeleri imkân dâhilinde olmayan kesimler koro halinde aynı nakaratı tekrarlasın ki?

Erdoğan aleyhinde amansız bir kara kampanya yürütüyorlar. Öyle ki, tam on yıldır aralıksız Erdoğan’ı paranoyak, diktatör, meczup, kral; onu destekleyenleri de liyakatsiz, seviyesiz, amigo, fanatik, pelikancı, şarlatan, çıkarcı, amip ilan eden bu tayfanın nihai hedefi; Erdoğansız bir AK Parti/Türkiye projesidir.

Yazının Devamı İçin TIKLAYIN