Çok önemli gelişmelerin yaşandığı tarihi süreçlerden geçiyoruz. Dış gelişmeler ve iç gelişmeler adeta iç içe geçmiş ve birbirine paralel yürüyor. Gelinen noktada, yapılan açıklamalarda Fetö’nün siyasi ayağını ve darbe tehlikesi söylentilerini tartışırken İdlib operasyonunu da bu işin dışında tutamayız. Başkan Erdoğan’ın Ak Parti Grup toplantısında yaptığı İdlib ile ilgili açıklamalarını ve yol haritasını hep beraber dinledik.

Onca Tank, Top, Asker Boşuna Sevk edilmedi

Barış Pınarı Harekâtı, öncesinden Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarından bambaşka bir aşamaya geçildi. İlk kez Türkiye, İdlib operasyonuyla Suriye’de hava gücünü kullanmaktan bahsetti. Yine açıklamalara baktığımız zaman bu operasyonun gerekirse rejimi güvenli bölgeden süpürme operasyonu olacağı da çok net. Bir yandan Suriye rejimi, Türk askerlerini şehit ediyor, çadır kentleri, sivil yerleşim alanlarını bombalıyor öte yandan Rusya devleti rejim güçlerine takviye tank taburu yolluyor. Tüm bunlara karşın Türkiye de onca tank, top ve profesyonel askeri oraya boşuna yığmıyor. Aslında bugün Türkiye İdlib bölgesinde kendine yeni bir alan açtı. Bunun altını çizmek zorundayız. Bu şunun için çok önemli; “Bir taraftan Türkiye PKK ve FETÖ terör örgütleriyle mücadelesini sürdürüyor bir yandan da Suriye’den gelecek olası tehlikelerin, olası saldırıların önüne geçmeye çalışıyor.” Hem de ulusal güvenliğinden ve itibarından da hiç taviz vermeden. Daha önce bunlar olmuyordu. Türkiye bunları yapamıyordu. Bu bir milat. Artık hem göç dalgası hem de Türkiye’nin güvenliğinin terörize edilmesi tehlikesi önlenmiş durumda.

Bağbuğ’la Kılıçdaroğlu Anlaşmalı Mı?

Dışarıda bunlar olurken içeride, FETÖ’nün siyasi ayağını ve darbe tehlikesi söylentilerini tartışıyoruz. Geçtiğimiz haftalarda eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ bazı açıklamalar yaptı. Ak Partili vekillere “FETÖ’nün siyasi ayağı” diye suçlamalarda bulundu. Tabi ki Başkan Erdoğan da buna çok sert cevaplar verdi. İlker Basbuğ, bu açıklamaları tam da TSK İdlib harekâtını ve tahkimatını yaparken yaptı. Ardından bir hafta sonrasında sanki anlaşmışlarcasına Kemal Kılıçdaroğlu da “FETÖ’nün siyasi ayağını açıklayacağım” diye ortalığa düştü. Ama grup toplantısında sorduğu 20 soruya kendisi 20 cevap verdi. Bu cevap ve açıklamaları da kamuoyunda resmen hayal kırıklığı yaratı. Çünkü kamuoyu, yapacağı açıklamalarda daha önce defalarca elinde olduğunu iddia ettiği bazı bylockçu vekillerin isim listesini bekliyordu. Tabi ki varsa. Ama bunlar açıklanmadı. Hepsi her zamanki gibi yalan çıktı.

Kılığdaroğlu’na O Belgeleri Hangi Güçler Verdi?

15 Temmuz gecesi Kılıçdaroğlu’nun havaalından CHP Bakırköy ilçe başkanının evine geçip, darbenin sonucunu beklediğini hepimiz gördük. Öte taraftan bakıldığında darbeyle öldürülmek istenen kim? Başkan Erdoğan. Meydanlarda, havaalanında olan kim? Başkan Erdoğan? Kemal Kılıçdaroğlu nerede? Tankların arasından geçip o eve giden, darbenin sonucunu bekleyen ve ona göre hareket eden kişi. Deniz Baykal 2011’de, en güçlü olduğu devirde nasıl devrildi? Bir gecede kaset olayı patlak verdi. Baykal en güçlü olduğu devirde gitti. Onda sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun hükümete karşı kimi bilgi ve belgelerle desteklenmesi ve güçlendirilmesi süreçlerini yaşadık. Yani burada şu soru sorulmalı; “Kılıçdaroğlu’nu kim, hangi güçler parlattı? Kemal Kılıçdaroğlu’nu alternatif genel başkan namzeti olarak hangi güçler çıkardı? O belgeleri ona kimler verdi?”

Bu Karanlık İlişkiler, Mutlaka Araştırılmalı

İlker Başbuğ’un FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili çıkışından sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları bir birine paralel açıklamalar. Bir birinden haberdar olmadan bu paralel açıklamaları yaptıkları düşünülemez.  Ak Parti kapatma davası sürecinde AYM Üyesi Osman Paksüt ile görüşen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’yı ziyaret eden Başbuğun kendisiydi. Anıtkabir’de dahi Cumhuriyet mitinglerine izin veren Başbuğ’un kendisiydi. O dönemlerde Başkan Erdoğan’ın dediği gibi askeri vesayetin tek derdi Ak Parti ve Erdoğan idi. Kesinlikle FETÖ değildi. Ak Parti’yi boğmaya ve FETÖ’ye mahkum etmeye çalıştılar. Geçmiş bu karanlık ilişkilerin de kesinlikle araştırılması ve deşifre edilmesi gerekiyor. Suriye’de askeri hareketlilik varken bu açıklamalar neyin nesi? Ordu içindeki bazı güçler harekete mi geçirilmek isteniyor?