Türkiye’de uzun bir aradan sonra iki aday, canlı yayına çıkarak kozlarını paylaştı. Mayıs ortalarında sosyal medya hesabımdan böyle bir tartışmanın yapılmasını önerenlerden biriydim.

Çünkü sosyal medyada troller yarışacağına, yazar-çizer tayfası propaganda yapacağına seçimin bizzat muhataplarının halka seslenmesini daha doğru bulmuştum.

Bir kesim de Binali Bey’in canlı yayına çıkıp, CHP Adayı Ekrem İmamoğlu’nu muhatap almasının doğru olmayacağını ifade ediyorlardı.

Nitekim onlar protesto hakkını kullanarak canlı yayını izlemediler.

Binali Yıldırım ise hiçbir çekince ortaya koymadan rakibiyle canlı yayında hesaplaşmaktan kaçmadı. Ve doğru olanı yaptı. Öyle ki sakin, rahat, olgun, kendinden emin ve meseleye vakıf tavırlarıyla rakibinin kimyasını bozmayı başardı.

Sadece rakibinin değil onu izleyen taraftarlarının da bir hayli kimyasını bozdu. Örneğin fazla dozda İmamoğlu yüklenen bir taraftar, mal varlığı ile ilgili bir soru üzerine Binali Yıldırım’ın “hay hay” şeklinde verdiği cevabı “hayır, hayır” olarak takdim etme hünerini sergileyebildi.

CHP’nin Adayı Ekrem Bey, AK Parti Adayı Binali Yıldırım gibi tecrübeli, birikimli ve işinin ehli bir siyasetçinin karşısında tüm tecrübesiziyle sırıtıyordu. İki aday arasındaki kalite farkı hissedilir derecede fazlaydı.

Geceyi  “ben yalan söylemem” ve “1 saniye, 3 saniye vs. alacağım var” diyerek bitiren Ekrem Bey için psikiyatristler ilginç karakter tahlilinde bulunabilir. Ben şu kadarını söyleyeyim. Sürekli, “ben yalan söylemem” diyen bir adam muhtemelen günlük yaşamda da sıklıkla yalan söylüyordur.

Diğer taraftan, zihni sürekli olarak “alacak” üzerine kurgulanan biri, ya küçükken fazla şımartılmıştır ya da fazla açgözlüdür. Kim İmamoğlu’na borçlu olmak ister ki?

Moderatöre gelince, tarafsız olduğu söylenemezdi. Üstelik canlı yayın öncesi yaptığı açıklamada “kimse bana ulaşamaz, telefonda dahi kimse ile konuşmam” demişti.

Ne var ki Binali Yıldırım’ın program sonrası yaptığı açıklamaya göre; moderatör, canlı yayından iki gün önce bir otel odasında CHP adayı ile bir görüşme gerçekleştirmiş.

Eğer iki saatlik bir program için böyle gayrimeşru bir yola tevessül edilmişse varın gerisini siz hesap edin.

Buna rağmen Ekrem Bey’in yayında cevabını veremediği çok sayıda soru oldu. Bunlardan ilki; veri kopyalama meselesi idi. Binali Bey, bunun bir FETÖ yöntemi olduğunu söylemesi üzerine rakibi kaçamak cevaplar vermeyi tercih etti.

Öyle ki yedekleme ile kopyalama arasındaki farkı bilemeyecek kadar da hukuk cahiliolduğunu göstermiş oldu.

Keza, hırsızlık olayını cebinden çıkardığı 20 TL üzerinden izah etmeye çalışması da koskoca İstanbul şehrini yönetmeye talip bir adaya hiç yakışmadı diyebilirim.

Valiye hakaret meselesinde ortada yayınlanmış net görüntüler olmasına rağmen, Binali Bey ona bir şans vererek milletten özür dilemesini teklif etti ama o bu şansı da geri tepti. Neticede geride VIP yüzünden hem valiye hakaret eden bir büyükşehir belediye başkan adayı hem de yalancı bir adam kaldı.

Benim en dikkatimi çeken vaatlerden biri de öğrencilere verilecek burslar oldu. Ekrem Bey, İstanbul’da 75 bin öğrenciye burs vermeyi vaat ediyor. Ne var ki Binali Yıldırım bunun mümkün olmayacağını söyledi. Gerekçesi ise yine bir CHP klasiği.

Çünkü CHP yönetimi daha evvel belediyeler tarafından öğrencilere verilen bursların kaldırılması için Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açmıştı. CHP’nin başvurusunu değerlendiren mahkeme ise bursların iptal edilmesi yönünde karar vermiş ve binlerce öğrenci mağdur olmuştu.

yAZININ dEVAMI iÇİN tıklayınız