Mersin Eğitim Sen Şube Başkanı Sosyolog Mahmut Sümbül devlet ve özel okullardaki, küfür ve argonun yaygın olduğu tespitini yaptıklarını açıkladı. Sümbül, medya aracılığı ile okullardaki küfür ve argoya karşı kampanya yapılması önerisinde bulundu.

Mersin Eğitim Sen Şube Başkanı Sosyolog Mahmut Sümbül,  psikolojik şiddetin bir türü olan küfür ve hakaretin toplumsallaştığında, toplumsal şiddet olarak adlandırıldığına dikkat çekti. Sümbül, “Bu nedenle öncelikle bu konuda öğrencilerimizin hassasiyet edinmelerini sağlamak gerekmektedir.” dedi.

Mahmut Sümbül, öğrenciler arasında yaşanan küfür ve argo kelimelerin ciddi bir problem olduğunu açıkladı. Pandemi ile başlayan uzaktan eğitim ve ekonomik sıkıntılar ile devam eden öğrenciler arasındaki küfür ve argo rahatlığını açıkladı.

Öğrencilerin küfür ve şiddeti kullanmada ki iki ana faktör üzerinde duran Mahmut Sümbül “Bunlardan bir tanesi pandemidir. Pandemide uzaktan eğitimle birlikte öğrenciler okuldan oldu. Ve okul dönüşü sendika olarak gözlemlediğimiz temel davranış şuydu. Özellikle ilkokul ve ortaokullarda öğrencilerin temel disiplin kurallarına uyum konusunda büyük problemler yaşadıklarını ve birbirleriyle sosyal ilişkilerinde buna küfür kavga ve benzeri şeyleri de dahil edebiliriz.” diye belirtti.

“PANDEMİDE ÖĞRENCİLERİN PROBLEMLERİ ARTTI”

Pandemide öğrencilerin ilişkilerinde problemlerin normale göre oldukça fazla olduğuna değinen Mahmut Sümbül “Normal düzene göre aynı sınıfın, aynı öğrencilerin, aynı okulların normal düzenlerine göre çok daha artış olduğunu gördük. Bunu da yüz yüze eğitimin olmamasına bağladık. Özellikle evlerde bir kısım öğrencilerin kendileriyle baş başa kalarak yalnız olması. Kendi akranlarıyla sosyal ortamlarda bulunamamasını bu davranışlara sevk ettiğini düşünüyoruz. Bunu bir rapor halinde de Milli Eğitim Müdürlüğü'ne verip öncelikle eğer yüz yüze eğitim başlayacaksa ve direkt sınav odaklı bir yaklaşımla değil, bu davranışları düzelten, bu uyum sürecini güçlendiren bir çalışmayı da önerdik ama önermemize rağmen bunlar kulak ardı edildi.” dedi.

“KRİZ DÖNEMLERİNDE KADINA ŞİDDET, ÇOCUĞA ŞİDDET VE ÇOCUK İSTİSMARI ARTAR”

Bu konuda üzerinde durulması gereken bir diğer faktörün ise ekonomik sebepler olduğunu söyleyen Sümbül “Biz şunu biliyoruz. Ekonomik sıkıntılar arttıkça kriz dönemlerinde kadına şiddet, çocuğa şiddet ve çocuk istismarı artar. Çocuğa şiddet, çocuk istismarının arttığı, aile içi şiddetinin arttığı dönemlerde de bu çocukları tarafından gözlemlenerek küfür, kavga, çığlık ya da içe kapanma şeklinde çevreye yansır. Bunun da bu süreçte büyük bir rolü olduğunu düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.

“TOPLUMSAL PROBLEMLER ARTTI”

Ekonomik kriz dönemlerinde aile için durumların değiştiğini ifade eden Sümbül “Pandemide aile içi şiddetin, kadına şiddetin, çocuk istismarının arttığını biliyorduk. Bilimsel bulgular da bu yöndeydi. Ekonomik kriz için de ben hem bir şube başkanıyım, hem bir sosyoloğum. Ekonomik kriz dönemlerinde de yine gerçekten toplumsal problemlerin arttığını, farklı kültürlere, ötekilere tahammülsüzlüğün arttığını, bunun aile içinde de şiddet, kadına şiddet, çocuk istismarını arttırdığını biliyoruz. Bu iki sebebin bu konuda en tetikleyici etkenler olduğunu düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

Pandemi döneminde alınması gereken önlemlerin kaçırıldığını söyleyen Başkan Sümbül “Öğrenciler hangi dersten eksik kaldı bir an önce sınav yapalım.  Yani şu anda eğitim sisteminin gerçeklerinden bir tanesi. Gerçekten çok kötü gerçeklerinden bir tanesi. Çünkü sınav odaklı bir eğitim sistemi var. Ve öğrenciler yarış atına dönüştürdü. Öğrencilerin bunun dışındaki eksikleri gelişmişlik düzeyde çok önemsenmiyor.” ifadelerini kullandı.

“YÜZ YÜZE EĞİTİM OLMAZSA OLMAZ”

Konuyu ilgili makama bildirdiklerini belirten Sümbül “Biz bu konuda Milli Eğitim Müdürlüğü üzerinden Milli Eğitim Bakanlığına şunu söyledik. Bunu hem genel merkez düzeyinde hem de Mersin şube düzeyinde. Dedik ki okullar açılırken yüz yüze eğitim çok çok önemli. Yüz yüze eğitim olmazsa olmaz. Ama burada da birkaç haftalık öğrenciler, öğretmenler, veriler ve idareciler için bir uyum sürecinin olması çok önemli. Çünkü bir buçuk iki yıla yakın yani en az üç dönem yüz yüze eğitim olmadı.” dedi.

“BÖYLE BİR ENFLASYONLA İNSANLARIN RUH HALİNİN DÜZGÜN OLMASI MÜMKÜN MÜ?  “

Uzaktan eğitimin önemli sorunlara yol açtığının altını çizen Sümbül “Bu konuda zararın neresinden dönülürse kardır. Şu anda da yapılabilir bu. Bir diğeri de ekonomik faktörler. Yani ekonomik faktörleri ekonomik politikaları belirleyen durumlar ortaya koyuyor. İşte bugün enflasyon açıklandı. TÜİK'in rakamlarına göre gerçekten hiçbirimiz artık güvenmiyoruz bu rakama. Ona rağmen yüzde 70’ti enflasyon.  Şimdi böyle bir enflasyonla insanların ruh halinin düzgün olması mümkün mü?  Bu konuda bir şey yapamayacaksa bunu hükümet yapacak. Ve bütçeyi adil paylaştırarak bu konuda dezavantajlı tırnak içinde “dezavantajlı gruplar” dediğimiz insanların işçilerin, emekçilerin, asgari ücretli, asgari ücretin daha altında çalışanların, biz eğitim ve bilim ölçülerinin ücretlerini yaşanabilir bir seviyeye çıkararak bu sorunları çözebiliriz.” diyerek çözüm önerisinde bulundu.

“TOPLUMUN YANSIMASIYLA ORTAYA ÇIKAN BİR SONUÇ”

Bu şiddeti toplumla beraber çözülebileceğini vurgulayan Sümbül, “Çünkü burada küfürü şiddeti sadece çocuğa mal edip çocuğun bir sorunuymuş gibi algılarsak çok eksik algılanmış oluruz. Bu toplumun yansımasıyla ortaya çıkan bir sonuç. Bu sadece çocukta da ortaya çıkmıyor. Çocuk bunu ailen aileden, çevresinden gözlemliyor. Ve bu sorunları hep birlikte çözebiliriz. Bu açıdan da yaklaşımımızın da bu yönünün kazanımcı olması gerekiyor. Sınav odaklı sistem bu konuda bizi çok geriye düşürüyor.”diye belirtti.

“BASININ GÜCÜÖNEMLİ”

Bu konuyla ilgili kampanya başlatma konusuna değinen Sümbül “Bu konuda basının, medya organlarının önayak olması, sesimizi duyurması bizim açımızdan çok daha kolaylaştırıcı olur. Çünkü gerçekten toplumsal bir travma yaşıyoruz. Hep öteki gördüğümüz insanlara baskı yaparak, zorlayarak, onları daha çok ötekileştirerek kendimizi rahatlatmaya çalışıyoruz ama şunu bilelim ki biz hep birlikte bu coğrafyada yaşayan tüm renkler olarak kendi renklerimizle, kendi varlığımızla yaşayamazsak olmaz.  Yani baharı güzelleştiren her çiçeğin rengidir. Renklerden bir tanesi olmadığını da diğer renklerin bir anlamı, bir önemi yok. O bakımdan sizin desteğiniz önemli olacaktır.” diyerek sözlerini sonlandırdı.