PANDEMİDE ÇOCUKLAR VE ERGENLER

Konu çocuk ve gençlerin psikolojik iyiliği olunca şu saptamayı yapmak lazım. Her çocuğun durumu aynı değil. Açık havada zaman geçirebilecek yerlerde yaşayanlar daha şanslı. Apartmanda yaşayan ve bir mahalle, arkadaş ve oyun ortamından uzak olanlar ise evlere kapanmış ve daha fazla bunalmış durumdalar. Oysa bütün çocukların etkileşime ve oyuna ihtiyacı var. Prof. Dr. Ayşe Bilge SELÇUK/14'te Öğrenciler hiç memnun değil Eve kapatılan çocuklar bu süreçten şikâyetçi. Kimi okulunu özledi, kimiyse arkadaşlarını. Çocuklar oyun oynamayı, okulda olmayı, arkadaşlarıyla zaman geçirmeyi istiyor. Uzaktan eğitimin verimsiz geçtiğini ifade eden çocuklar memnun değil.Öğrenciler süreçten memnun değil Pandemi döneminde eve kapatılan çocuklar bu süreçten şikâyetçi. Öğrenciler oyun oynamayı, okulda olmayı, arkadaşlarıyla zaman geçirmeyi istiyor

PANDEMİDE ÇOCUKLAR VE ERGENLER YARINI

Ayşe Alan'ın değerlendirmeleri Ayşe Bilge SELÇUK* %0 daysebilgselcuk COVID-19 salgınının birinci yılını geride bırakırken, bugün artık psikolojik sağlığımız hakkında daha çok konuşur olduk. Bir sene önce, 2020 baharında fiziksel olarak hayatta kalma mücadelesinin içindeydik; aklımızdakiler daha ziyade temel fiziksel meselelerle ilgiliydi. "Maske takılmalı mı, şart mı?" gibi, bugün artık cevabından emin olduğumuz sorulara cevap arıyorduk. Psikolojik olarak o zaman da bir sarsıntı yaşadık elbette, aniden kapandığımız evlerimizde psikolojik sağlığımızı korumak için neler yapabileceğimizi o zaman da konuştuk. Ama bugünkü gibi değil. Bugün içinde olduğumuz tablo daha farklı. Bugün, aşılanmanın yavaş gittiği, halkın sağlığı için uyulması beklenecek kuralların gevşek tutulduğu bir kış döneminin ardından hem korona vakaları daha yüksek hem de manen yorgunuz. Araştırmalar bunalmışlık, bıkkınlık ve stresin her yaştan insanda daha yüksek olduğunu gösteriyor. Azalmadan süren belirsizlik, geleceğe dair tedirginliğin canlı kalmasına sebep oluyor. Yani kolay bir zamandan geçmiyoruz. Yazımın bu girişi moral bozmayı değil, olanı olduğu gibi görebilmemizi amaçlıyor. Ancak durumu doğru görebildiğimizde doğru davranış şeklini belirleyebiliyoruz.

HER ÇOCUĞUN DURUMU AYNI DEĞİL

Konu çocuk ve gençlerin psikolojik iyiliği olunca şu saptamayı da yapmak lazım. Her çocuğun durumu aynı değil. Açık havada zaman geçirebilecek yerlerde yaşayanlar daha şanslı. Apartmanda yaşayan ve bir mahalle, arkadaş ve oyun ortamından uzak olanlar ise evlere kapanmış ve daha fazla bunalmış durumdalar. Bu dönemde gözlemlediğimiz durumlardan biri: Ekranda geçirilen zaman, bilgisayar veya televizyonda eğitim ve ders için kullanımın çok ötesinde arttı. Bunun iki temel sebebi var. Biri, bilgisayar oyunlarının Her çocuğun durumu aynı değil. Açık havada zaman geçirebilecek yerlerde yaşayanlar daha şanslı. Apartmanda yaşayan ve bir mahalle, arkadaş ve oyun ortamından uzak olanlar ise evlere kapanmış ve daha fazla bunalmış durumdalar kaygıyı azaltmak için kullanılan araçlardan biri olması; her yaştan insan için.

Bir diğeri ise; alternatifi yok veya çok kısıtlı. Herkes evin içinde olsa dahi, aile bireylerinin ortak keyifli zaman geçirme mevhumu birlikte oyundan ziyade birlikte televizyon izleme ile sınırlı. Anne, babaların kendilerine biçtikleri rol daha ziyade "görev yerine getiren" ebeveynler olmak. Oysa çocuğun etkileşime ve oyuna ihtiyacı var. Bilgisayar oyunu veya ekranda zaman geçirmek de diğer pek çok şey gibi ne yasaklanması ne sınırsızca yapılması gereken şeyler. Ama ekranda çok uzun zaman geçirmek, özdenetim dediğimiz ve duygu ve davranışlarımızı kontrol edebilmemizi mümkün kılan becerinin gelişimi için olumlu değil. Bu bakımdan, "Bırakalım çocuk bu dönemi de böyle istediği kadar bilgisayar oynayarak geçirsin, rahatlasın, sonra nasılsa toparlar" deyip kendi haline bırakabileceğimiz bir konu değil. Keza her gün uzun saatler bilgisayar oynamak, çocuğun geliştirmesi gereken baş etme becerilerini kullanmasına elverişli değil, hatta bazen engel. Travmatik bir deneyime dönüşen bu salgın dönemini iyi atlatabilmemizi sağlayacak olan beceri psikolojik sağlamlık.

Çocuklarımızda gelişmesini desteklememiz gereken önemli bir beceri bu. Psikolojik sağlamlık, Covid-19 salgını, ciddi bir kaza veya deprem gibi sarsıcı olaylardan etkilenmemeyi değil, sebep olduğu duyguları fark edip, hissedip baş edebilmeyi ima ediyor.

Duyguların tümü işlevsel, hepsi bizi hayatta tutma ve yaşamla ilgili bir işlev görüyor. Neşeli, mutlu hissetmek kadar, şaşırabilir, heyecanlanabilir, korkabilir, üzülebiliriz, öfkelenebiliriz. Psikolojik sağlamlık, bizi iyi hissettirmeyen duyguyu bastırmak, yadsımak, hissetmez, olaylardan etkilenmez hale gelmek değil. Psikolojik sağlamlığı anlatırken bambu benzetmesini kullanırız. Bambunun sağlamlığı esnekliğinden geliyor. Bambu gibi çok yumuşak görünen bir ağaçtan ağırlıklar taşıyan koltuklar, masalar yapılabilmesi de bu yüzden; gerektiğinde geriliyor, esniyor. Psikolojik sağlamlık da hissetmek fakat sonra toparlanabilmeyi anlatıyor. O zaman psikolojik olarak sağlam olmak, önce farkmdalıkla ilişkili. Farkmdalıkla beraber özdenetim, özdenetimi mümkün kılacak zihinsel esneklik, bilişsel beceriler ve elbette iletişim. "Çocuklarımızda psikolojik sağlamlığı nasıl destekleyebiliriz?" sorusunun cevabında bunlar var.

AİLE İÇİNDE İLETİŞİM HER ZAMANKİNDEN ÖNEMLİ

İletişim temas demek. Çocuğumuzla duygusal olarak temasta olmamız, durumunu doğru anlamamızı mümkün kılıyor. Duygusal temas için aile içinde iletişim kanallarını açık tutmak önemli. Ne yaşıyor veya hissediyor olduğumuzu anlamak, bazen biz yetişkinler için de çok karmaşık ve zor. Ama psikolojik sağlamlığın önemli bileşenlerinden biri bu, farkmdalık. Anne babaların psikolojik sağlamlığı destekleme yollarından biri de duygular hakkında konuşmak. Bu, ebeveynin kendi duyguları hakkında konuşmasını da içeriyor. Farkında olmadığımız bir şeyi yönetemiyoruz. Çocuklarda gördüğümüz öfkeli tepkilerin ve bazen, demin de sözünü ettiğim gibi uzun saatler bilgisayar oyunu oynamanın altında yatan esas duygu kaygı oluyor. Kaygıyı bastırarak, yok sayarak kontrol etmeye çalışmak ise bizi sağlamlaştırmıyor, bilakis sağlamlık için gereken özdenetim becerisinin gelişmesinin önünde büyük bir engel oluşturuyor. 

Bu durum yetişkinler için de çocuklar için de böyle. Buradan çıkan anlamlardan biri de şu: Psikolojik sağlamlığın altında önce kırılgan olduğumuzu kabul etmek yatıyor. Korkuyor olabildiğimizi, endişelendiğimizi kabul etmek, bazen kaygı duymanın, üzülmenin doğal olduğunu kabul etmek kendi iç dünyamızla, duygularımızla temas halinde olmamızı gerektiriyor. Çocuklarımızın kendi duygularıyla temas halinde olabilmeleri ise anne baba desteğine, bazen örneklemesine ihtiyaç duyuyor. Anne babanın kendi duyguları hakkında zaman zaman konuşuyor olması, çocuğun hissettiklerine anlam verebilmesine yardımcı oluyor. Psikolojik sağlamlığın bir diğer bileşeni, olaylara farklı bakış açısı ile bakabilmek, belli bir düşünceye saplanıp kalmamak, geriye çekilip daha geniş bir perspektifle durumu görmeye çalışmak, alternatifleri düşünebilmek. Şu an ihtiyacımız olan şeylerden biri bu: farklı düşünebilmek. Bilmediğimiz öngöremediğimiz bir durumun içindeysek, bu durumla baş edebilmek için daha önce düşünmediğimiz gibi düşünmemiz, daha önce yapmadığımız şeyleri yapmamız gerekiyor.

Pandemi öncesindeki günlük alışkanlıklarımız bugün işlevsel olmayabilir. Bugünün koşullarında neyi önceliklendirmemiz gerekiyor, bugün için ne elzem ne değil, bunları tekrar bir değerlendirmemiz lazım. Bunların tümü psikolojik sağlamlığın altında yatan bilişsel beceriler. Zihinsel esneklik, psikolojik esnekliğin de gerekliliği... Bu dönemde belki aklımızda tutmamız gereken, tüm bu kapasite ve becerilerin çocukluk döneminde henüz olgunlaşmakta olduğu, dolayısıyla çocukların bu olağan dışı dönemi yaşarken bizden daha fazla zorlanabileceği, daha fazla desteğe ihtiyaç duyabileceği. Çocuğun yapmakta zorlandığı her ne varsa, bunu yapması için teşvik edilirken şefkatle desteklenmesi gerekiyor. *Psikoloji Profesörü, Koç Üniversitesi Yaren ÇOLAK Uzaktan eğitim nedeniyle evlere kapanmadan en çok etkilenen hiç şüphesiz ki çocuklar oldu. Okulundan ve arkadaşlarından uzak kalan çocuklar yaşlarından çok daha büyük bir sorumlulukla karşı karşıya kaldı. Hem ilk ve ortaokulda hem de lisede okuyan öğrenciler için bu durum geçerli oldu. Evlere kapanan öğrencilerin kimisinde bilgisayar bağımlılığı arttı, kimisi teknolojik yetersizlikler nedeniyle okuldan ve eğitimden tamamen uzak kaldı. Özellikle okula ve 9. sınıfa bu yıl yeni başlayan çocuklar ne arkadaşlarını tanıyabildiler ne öğretmenlerini. BirGün evlere kapanan çocukların sesine kulak verdi. 4 öğrenci bu süreci ve okula olan özlemlerini dile getirdi.

ENGINCAN: OKULA DÖNMEK İSTİYORUM

7'nci sınıf öğrencisi Arda Engincan, "Okulu, arkadaşlarımı, öğretmenlerimi hepsini özledim. Okula geri dönmek istiyorum. Evde olmaktan sıkıldım. Hayatım kısıtlanmış gibi hissediyorum" dedi. Uzaktan eğitimin yüz yüze eğitim kadar verimli olmadığının altını çizen Engincan, "Online eğitimde bazı konuları anlamakta güçlük çekiyorum. Sabah erkenden derse giriyoruz. 15.30'a kadar dersteyim. Sonra ödevler. Ardından biraz tekrar. Tüm gün tablette geçiyor" diye konuştu. En çok da arkadaşlarıyla okul bahçesinde basketbol oynamayı özlediğini belirten Engincan sözlerine şöyle devam etti: "Önceden arkadaşlarımla sinemaya gidiyordum, basketbol oynuyordum, geziniyordum, kafelere gidiyorum şimdi ise sadece telefondan konuşuyoruz, izinli olduğumuzda bazen görüşüyoruz ama bir şey yapamıyoruz. Mesela önceden okul bahçesinde basketbol oynardık. Basketbol oynamayı o kadar özledik ki bir gün online olarak oynadık. Hepimizin evinde pota vardı biz de kameralarımızı açıp kendi evlerimizde basketbol oynadık."

YENİCE: ODAKLANMA SORUNU YAŞIYORUM

9'uncu sınıfa giden lise öğrencisi Irmak Yenice sınıf ortamını ve arkadaşlarıyla birlikte olmayı özlediğini vurguladı. Yenice, "Arkadaşlarımla voleybol oynuyorduk, beraber ders çalışıyorduk bunların hepsini özledim. Ancak şimdi arkadaşlarımla yalnızca görüntülü konuşabiliyorum ya da yazışıyorum" ifadelerini kullandı. Grupça ders çalışmayı sevdiğini aktaran Yenice, "Pandemi nedeniyle artık arkadaşlarımla ders çalışmak mümkün olmuyor. Evde dersi dinlerken de yalnızım. Aslında bunlar da odaklanma sorunu yaşamama neden oluyor ama mecburen alıştım" dedi. Okula gitmeyi her ne kadar özlese de koronavirüs dolayısıyla çok tedirgin olduğunu kaydeden Yenice şu ifadeleri kullandı: "Herkes gibi ben de virüsten korkuyorum. Pandemi nedeniyle okullar kapalıyken sınavların yüz yüze yapılıyor olması bana çok saçma geliyor."

TOPRAK: UZAKTAN EĞİTİM VERİMSİZ

10'uncu sınıfa giden Mustafa Rohat Toprak uzaktan eğitimin verimli olmadığına dikkat çekerek "1 seneden fazladır okula gitmiyorum. Uzaktan eğitim de okula gittiğim zamanlar gibi verimli olmuyor. Öğretmenlerimiz dersleri elinden geldiğince verimli yapmaya çalışıyor" dedi. Diğer arkadaşları gibi uzaktan eğitim sürecinde evde sıkıldığını ve okulu özlediğini belirten Toprak, "Okulu ve arkadaşlarımı çok özledim. Bir yıldır gitmeyince karantinada çok sıkıldım ben de herkes gibi. Pandemi ise genelde oyun oynayarak ve dersleri takip etmeye çalışarak geçti" diye konuştu.

YALMAN: ARKADAŞLARIMI TANIYAMADIM

5'inci sınıf öğrencisi Atlıhan Yalman ise yeni sınıf arkadaşlarıyla pek de tanışamadığını vurguladı. Okula yalnızca birkaç hafta gittiklerini söyleyen Yalman, "Arkadaşlarımı o zaman görmüştüm. Tabii, çok tanıma fırsatım olmadı. Online derslerde görüyorum" şeklinde konuştu. Yalman, "Eskiden okulda öğle arası oyun oynar, teneffüslerde gezerdik. Simdi korona olduğu için en fazla bisiklet sürebiliyoruz. Eve hapsolmuş gibi hissediyorum. Arkadaşlarımı görebilmek isterdim" ifadelerini kullandı. Uzaktan eğitimde pek çok aksilik yaşandığına vurgu yapan Yalman sözlerini şöyle noktaladı: "Online dersler okuldaki gibi verimli değil. Sürekli internet gidiyor, bir takım aksilikler oluyor."

Prof. Dr. Ayşe Bilge SELÇUK 

Birgün