Başlıyor başlamasına ama okullar artık eski halleriyle ve eski düzenleriyle yola devam edemezler. Bu, artık bir ütopya... Yani mevcut durumun ve şartların sürekliliği...

Bu şuur ve idrak ile bir ufuk icap ediyor. İcap, dünya için bir mecburiyet ve geleceğe mesuliyettir.

Sakın bu ufku, kurulu düzeni sürdürmeyi vizyon edinen stratejik plan belgelerindeki beylik vizyonlar ile karıştırmayınız.

İsteseniz de istemeseniz de karıştırsanız da karıştırmasanız da dünya ile birlikte bu yola girilecek. İnşallah Recaizade Mahmut Ekrem’in ‘‘Araba Sevdası’’ndaki Bihruz Bey durumuna düşmeyiz. Düşersek bir yüz yıl daha çırpınır dururuz. Sonra bir yüz yıl daha... Daha sonra bir yüz yıl daha... Böyle böyle dogmatik olanın manda ve himayesinde kurulmuş düzende asla Martı Jonathan Livıngston cesaretinde, öz güveninde ve ufkunda kanat çırpamayız. Bihruz Bey’in afallamalarında, bocalamalarında debeleniriz. Gökyüzünde kanat çırparak değil, kafesin içinde sözüm ona bir papağan gibi konuşup milleti kendimize güldürerek caka satarız.

Bu bakımdan bu kurulu eğitim düzeni ile dünyanın devam edemeyeceği zaten besbellidir. O zaman?

İşte o zaman bu süreç dünya için yepyeni bir düzene geçiş için kullanılıyor aslında. Bu sürecin deneyimleri ilerisi için birçok imkansızın altyapısını hazırlıyor.

Yani hepimiz ileride olup bitecek olanlar için bir temel atıyoruz.

Fakındayız ya da değiliz, onu bilemem. Ama olup bitenler bunun böyle olduğunun nişanesidir.

Hülasa bilinçli de olsak bilinçsiz de olsak yüz yıl sonra bugünlerin o günler için bir temel olduğu yazılacak. Bugünlerde çıkarılan işler, açılan yollar için -yüz yıl sonraki insana basit gelecek olsa da- bizlere minnettar olacakları kesin. Çünkü sizler de yüz yıl önce hatta iki yüz yıl, üç yüz yıl önce bugünlerin temeli olan birtakım işlere şapka çıkarmıyor musunuz? Çıkarıyorsunuz. Yarın için basit gelen, külfeti ve mihneti barındırdığından dolayı yarının insanı tarafından bir minnet duygusu ile karşılık görür. Bu, hep böyledir. Böyle olmaya da devam edecektir. Geriye dönüp bakın bakalım kimlere minnet duygusu besliyoruz? Ve ne yapmışlar? Bugün için hepsi çok basit geliyor ama ufuk açıcı rol oynamışlar. Ve çoğu da bunu bir okul deneyimi ile değil kendi kendine girişimde bulunarak başarmış. Çok örneği var bunun.

Sayın Cumhurbaşkanı da tüm bu olup bitenleri gördüğü için eğitimde reform olması gerektiğine ilişkin bir beyanda bulundu. Biz, yıllardır bunu diyoruz zaten. Okulların bir gün olmayacağını ifade ettiğimizde herkes ‘‘Git işine!’’ diyordu. Geldiğimiz süreçte herkes okulsuz yaşamı tattı. Ucundan geleceği gördü. Yalnızca ucundan... Zaten okulların, öğrencilerin, okulla ilgili hiçbir şeyin eski havası ve kültü kalmadı. Okullarla buluşunca bunu daha da iyi anlar ve görürsünüz.

Değerli Dostlar,

Skolastik ile aynı kökten gelen school sözcüğü çağlar gerisinin mirası olarak ensemizde boza pişiriyor. İşte pişirilen bu boza sökülüp atılacak. School yani okullar; hayatımızda karşılığı olmayan, yaşamla bağını koparmış, dogma ya da diploma yuvalarıdır. Bunların bu halleriyle sürmesi imkansız... Yıllardır benim söylediğim budur. Ve içinde bulunduğumuz süreç artık bizi bir yöne zorluyor ve baskılıyor. Geçiş, elbette kolay değil. Ama ne kadar kısa sürerse bizim için o denli olumlu sonuçlar doğurur.

Şebnem Ferah, ne diyordu ‘‘Sil Baştan’’ isimli şarkısında:

(...) Derin sularda inci tanesi aramaya
Cesaretin kaldıysa (...)

Cesaretimiz varsa sil baştan eğitimde reform yapalım.

Yoksa biz yapboz ile yine idare ederiz. Ya da idare ettiğimizi sanarız.

Ayrıca eğitimde sil baştan eyleminden sonra ilk hamlemiz ÖZGÜRLÜK olmalı.

Herkese özgürlük...

İnsanlar içsel özgürlüğü tatsınlar eğitimin içinde, görün bakalım o zaman.

Özgür olan zaten öze yolculuğa başlar.

Göstermelik özgürlük oyunlarıyla dışa prim yapanlar çoğalır ancak. Yukarıda söz ettiğimiz Bihruz Bey gibi...

Mühim olan içe yönelim...

İçselleşme, özümseyiş, benimseyiş, ÖZGÜNLÜK, keşif...

Yoksa her yenilik elimizde kalır.

Çocuklarımız taklitçiliği yine sinesine basar.

Sinede yara olur.

Çıbanbaşı olur.

GüRUHA değil RUHuna katılan bireyleri yetiştiren eğitim düzeni...

Bireyin yaşatıldığı, taklit dehlizlerinin altında ezilmediği...

Saygılarımla...

Yusuf SEVİNGEN