“ Teknoloji, öğretmenlerin yerini almayacaktır. Ama teknoloji kullanan öğretmenler, kullanmayan öğretmenlerin yerini alacakları kesindir…”

Prof. Dr. Sadi Seferoğlu

       Özellikle bu sözü yazımın başına iliştirdim çünkü ara ara başa dönüp okuma gereği hissedeceksiniz. Koronavirüs sebebiyle olağanüstü zamanlardan geçiyoruz. 21. Yüzyıl becerileri, teknoloji çağı, yapay zeka, endüstri 4.0 gibi konuları konuşurken insanlığın görünmez bir düşman ile karşı karşıya kalması, bir anda kafamızda bir çok soruya sebep oldu. Görünmez düşmana karşı olan savaşta ne olacak şimdilik bilemiyoruz. Umuyoruz ki insanoğlu galip gelsin.

      Daha öncede dünyada farklı tarihlerde bölgesel veya küresel çapta virüs salgınları yaşandı. Domuz gribi, Ebola ve İspanyol gribi gibi salgın hastalıklarda milyonlarca insan hayatını kaybetti.

      Salgının seyrini bilemesek bile sonrası için politikadan ekonomiye, sosyal hayattan eğitim ve kültürel alanların hepsinde değişimler olacağı aşikar. Tarih bunun açık örneklerini bize sunuyor. Koronavirüs hangi çağın hangi devrin kapısını aralayacak bilemeyiz ama bildiğimiz bir hakikat var ise o da teknoloji ile entegre olan “eğitimin” yeniden dizayn edileceği.

Pandemi sonrası her şey eskisi gibi olacak mı?

      Hepimizin isteği eskisi gibi olmak. Yeniden parklara çıkmak, el ele tutuşmak, işlerimize eskisi gibi gidebilmek, hatta sinemaya gitmek… Aileler, okullar, yöneticiler, öğretmenler eskiyi iple çekiyor. Eskisi gibi olacağını düşünüyoruz.

       Peki, bu durum çocuklar için de aynı mı? Hiç sanmıyorum. Onlar uzaktan öğrenmenin ne demek olduğunu öğrendiler bir kere. Elinde telefon ile doğan bir nesil için bu durum bir avantaj oldu. Adaptasyon konusunda zorlanmadılar. Dönüşüm onlar için hazırdı.

        Büyük değişimler büyük krizlerden sonra doğuyor. İşte koronavirüs sonrası eğitimde, teknolojik gelişme sayesinde büyük bir ivme ile son sürat değişime gidiyor. Tabi ki bu değişim ve dönüşüme ayak uydurmak herkes için mümkün olmayacak. İşte tam burada yazının başına dönüp Prof. Dr. Sadi Hoca’nın sözünü bir kez daha okumanızı tavsiye ederim. Tam yeri çünkü. Tren kaçmadan yakalamak önemli.

       Bu süreçte çoğunluğumuz uzaktan eğitim ile ilk defa tanıştık, bir grup için işler zor oldu. Sıfırdan öğrenmek durumunda kaldılar. Fakat daha önce uzaktan eğitim ile tanışanlar için adaptasyon kolay oldu. Çünkü bu uygulamaları sınıfında, okulunda azda olsa uygulayan öğretmenler vardı. Bu öğretmenler STEM, yapay zeka, 21. Yüzyıl becerileri, endüstri 4.0 gibi kavramları tanıyıp biliyor, teknolojik uygulamaları günlük hayatlarında ve eğitim öğretim faaliyetlerinde fazlası ile kullanıyorlardı. Evet, kabul ediyorum azınlıktaydılar. Ama işte gelecek öyle olmayacak. Yine yazının başına dönebilirsiniz.

       Yenilikçi öğretmenaraştıran öğretmen, teknolojik öğretmen kavramları daha çok karşımıza çıkacak. “İyi öğretmen” kavramının içeriği bunlarla değişime uğrayacak. Ve bu değişimlerin yaşadığımız süreç ile çok uzak olmadığını hepimiz yaşayarak gördük.

         Hz. Ali: “Çocuklarınızı, onların yaşayacağı çağın icaplarına göre yetiştirin .” diyor. Bu zaman için düşününce ne kadar doğru olduğunu anlıyoruz. Geçmişte asırlar içinde olan değişiklikler günümüzde birkaç yıl içinde oluyor. Hatta öyle oldu ki en ünlü fütüristlerin bile 2050 ‘ler için kurguladığı; akıllı şehirler, akıllı mağazalar, akıllı bankalar, akıllı okullar ve akıllı hastaneler bu süreç ile hayatımıza girdi. Giderek bunlar yaygınlaşacak. Tüm bunlar gözümüzün önünde oldu ve olmaya devam edecek.

         Farklı nesiller geliyor; X, Y, Z kuşağı dediğimiz. Ben bundan sonrası için “Dijital Çağ” ve “Dijital Kuşak” olarak adlandırılacağını tahmin ediyorum. Birbirinden çok farklı bu kuşaklar farklı tavır ve davranışlarının yanında en büyük farkın “öğrenme şekillerinde” olduğunu gözlemliyoruz. Eski usul eğitim sistemlerinin bu çocukların ileriki yaşam becerileri üzerine çok katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Çocuklarımızı daha ileri yaşam becerileri ile donatmalıyız.

Uzaktan Eğitim Ne Değil?

        Okulların kapanması ile acelece geçtiğimiz bu sistemi ne kadar tanıyoruz. Uzaktan eğitim konusunda ne öğrendik. Birçoğumuz ilk defa deneyimlediğimiz bu süreçte zorda olsa yaşayarak öğrenmeye çalıştık. Ben biraz daha şanslı gruptaydım öğretmen olarak.

Daha önceki ve bu süreçteki tecrübelerim ile uzaktan eğitimin önce ne olmadığını anlatarak uzaktan eğitim-öğretimin nasıl olması gerektiğine gelmek isterim.

  • Uzaktan eğitim asla tek başına video çekip, öğrenciler ile paylaşmak değil.
  • Sabahtan akşama değişik platformlardan canlı ders yapmak değil.
  • Sürekli çevrimiçi testçevrimiçi ödev göndermek değil.

Peki, Uzaktan Eğitim Nedir?

        Eğitim ve öğretim ister yüz yüze ister uzaktan olsun bir süreç işi. Öğrenme dediğimiz olgu süreç içerisinde gerçekleşiyor. Bu sürecin haliyle girdi ve çıktıları söz konusu. Öğrenmenin en temel özelliği öğrenenle öğreten arasında bir etkileşimin olması. Bu ister uzaktan, ister yüz yüze olsun yine değişmeyen bir gerçek. Öğrenenin muhakkak öğrendiğini uygulaması ve geri dönüt vermesi sürecin olmaz ise olmazıdır.

        Uzaktan eğitim ile yüz yüze eğitimin aynı olmasını beklemek hata olur tabiî ki. Ama alternatifi olduğunu göz ardı etmemek gerek. Veya ikisi bir arada (Hibrit model) olabileceği gerçeğini düşünmek gerek.

       Yüz yüze eğitim planlaması yapar gibi uzaktan eğitim planlaması yaparsak hataya düşeriz. Uzaktan eğitim sistemi farklı bir planlama gerektiriyor. 19. Yüzyıl eğitim anlayışı ile 21. Yüzyılı planlayamayız. Oyunun kurallarını yeniden belirlemek gerek. Uzaktan eğitim tam anlamıyla yenilikçi bir düşünce tarzı ile inovasyon sürecidir. Sürecin sürekli değişen ve gelişen bir sistem olduğunu unutmadan, tek ve tam doğru bir yol olmadığını iyi kavramak önemli. *

        Uzaktan eğitim sürecini işler bir sistem haline getirmek için araştırmakgeliştirmek ve dönüştürmek sistemin vazgeçilmez unsurları olarak karşımıza çıkıyor.

Merkeze öğrenciyi alarak bilgi ve içerikten ziyade öğrenmeyi öğrenme kavramına yoğunlaşmalıyız. Çocuklarımıza kendi kendine öğrenmeyi öğretmemiz gerekiyor.

        Bu sistemin hem öğreten hem de öğrenen için en zor yanının dokunamamak olduğunu kabul ediyorum. Öğrenme sadece bilişsel olarak deği,l duygusal ve sosyal olarak gerçekleşiyor. Öğrenme sürecinde duygular ve duyuların önemi yadsınamaz. Uzaktan eğitim sürecinde aradaki mesafeler bu durumu oldukça zorlaştırıyor. Bu bir gerçek. Sınıfta olduğu gibi öğretmen ve çocuklar arasında duygusal bağlılık yaşanamayacak ama canlı derslerin düzenliliği bu durumu biraz olsun hafifletecek. Sınıftaki kadar olmasa bile en azından canlı dersler bu bağın kopmasını engelliyor.

Uzaktan Eğitim ve Hibrit Model Nasıl olmalı?

        Teknolojinin imkanlarından yararlanarak öğretim planı tasarlamalıyız. Daha önce adını bile duymadığımız pek çok dijital aracı oyuna dahil etmeliyiz. Web 2.0 uygulamaları ile öğrenmeyi kolaylaştırmalı ve ilgiyi beslemeliyiz.

         Çünkü uzaktan eğitimin en büyük handikabı “sürdürülebilirlik”. Yetişkin gruplarında çok olmasa da tüm dünyada özellikle küçük yaş gruplarında bu sistemin zorluğunu gözlemleyebiliriz. Küçük çocuklarda sadece uzaktan eğitimin başladığı ilk pandemi döneminde bir süre sonra canlı derslere katılma (teknik imkanlar dışında) oranlarında azalmaların olduğunu beraberce gördük. Bir süre sonra etkileşim olmadığı için ilgi ve alaka azalması yaşanıyor doğal olarak. Bu sebeple öğretim tasarımı yaparken bu mecranın kurallarını göz önüne alarak planlamalar yapmalıyız.

Hibrit Model İyi Bir Fırsat Olabilir

        Hibrit model için iki tip plan yapılması gerekiyor. Yüz yüze olan kısım ve uzaktan olan kısım için. Uzaktan olan kısmı EBA TV, EBA platformu, canlı dersler, videolar, çevrimiçi ortamlar ve içerikler olarak tasarlamak önemli.

         Az olmasından dolayı okuldaki yüz yüze kısmın artık çok kıymetli bir zaman dilimi haline geldiğini unutmamak gerekiyor. Bu sebeple planlamayı yaparken “ öncelik” kuralını temel almamız gerekiyor. Dersin veya konunun hepsi yerine “kesinlikle bunu vermeliyim” dediğimiz yerlere öncelik vermeliyiz. Burada zaman bizim için en önemli faktör. Yüz yüze veya uzaktan da olsa öğrencilerin aktif olduğu, kendilerini ifade etmelerine imkan sağlayan içerik ve planlamalar yapmak yerinde olur.

         Hibrit modelin çocukların akranlarından ayrı kalarak sosyalleşmenin de zayıfladığı bu zamanda cankurtaran olduğunu unutmayalım. Tek başına uzaktan eğitim sisteminde çocuklar bu konuda haliyle çok zorlandı. Etkileşim konusunda yine çok zorluk yaşandı. İşte hibrit model ile bu sorunları minimum düzeye indirecek fırsatlar elimizde. İyi bir planlama ile hem yüz yüze hem de uzaktan canlı dersleri çok verimli ve kaliteli bir hale getirebiliriz.

        Her şeyden önce buna biz kendimiz inanmalıyız.

        Buradan yola çıkarak gelecek eğitim perspektifi için arayış içinde olmalıyız. Çünkü bulanlar her zaman arayanlardır. İşimiz vaktimizden çok… Daha fazla aramalıyız. Bu durum bizim için fırsat olabilir. Durma noktasına gelmiş sistemleri ile durağan haldeki Dünya’ya yeni bir vizyon ile varız demeliyiz. Bu bizim üzerimize vazifedir.

        Yeni bir eğitim paradigması ve önerisi ile tüm insanlığın umudu olmalıyız.

*AYBAT Burcu (Uzaktan Eğitim Şart)

Rafet URAL

[email protected]