Yüz yüze eğitim ile ilgili son dakika açıklaması. Milyonlarca öğrenciyi yakından ilgilendiriyor. Tek tek açıklandı. Bakan Özer son bilgileri duyurdu. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, İSO Meclisinin olağan toplantısına katıldı. Bakan Özer, okulları açık tutmakla ilgili en büyük avantajın öğretmenlerin aşılanma oranı olduğunun altını çizerek 'Hem birinci doz hem de ikinci doz aşılanma oranlarında öğretmenlerimizin yakalamış olduğu oran Türkiye ortalamasının çok üzerinde. Eğer okulları kapalı tutarsak bu iddiamızı kaybederiz. Onun için ben dedim ki 'Okulların açık olması bir milli güvenlik meselesidir.' Okulları açık tutmalıyız. Okullardaki eğitim sistemimizdeki sınıfların kapanma sayısı, toplumdaki vaka sayısının artışıyla doğrusal ilişkiye sahip. Toplumda vaka sayısı arttığı zaman yüz yüze ara veren sınıf sayımız artıyor, azaldığı zaman yüz yüze eğitime ara veren sınıf sayımız azalıyor' ifadelerini kullandı.

Özer, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin "Eğitimde Yeni Eğilimler,  Mesleki ve Teknik Eğitimde Paradigma Değişiminin Sanayimiz Açısından Önemi" ana  gündemiyle yapılan aylık olağan toplantısına iştirak etti.

İSO ile mesleki eğitimde yaptıkları iş birliklerine ilişkin bilgi  veren Özer, güzel sanatlar liseleri ve özel eğitim meslek okullarında da yeni  açılımlar yaptıklarını anlattı.

Ayrıca kaynakçılıkla ilgili meslek eğitimine ciddi bir yatırım  yaptıklarını ifade eden Özer, "İnşallah daha yürüyecek çok yolumuz var. Aslında  bakanlık olarak, hükümet olarak çok ciddi açılımlar yapıldı." diye konuştu.

Sadece meslek eğitiminin niteliğinin artırılmasıyla ilgili değil,  bunun yanında genç işsizliği azaltmayla ilgili, lise ve üniversite mezunlarıyla  bağlantılı isteyenlere mesleki eğitimi tamamlama eğitimiyle ilgili de  çalışmaların nihayetlendiğini aktaran Özer, "İnşallah Türkiye'de genç işsizliği  azaltmayla ilgili mesleki eğitimi çok farklı boyutlarda en etkin, en verimli  enstrüman olarak kullanabilmek için tüm bakanlıklarımızla iş birliği içerisinde  yeni açılımlar yapmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

"Kurulan mekanizma çok sağlıklı bir şekilde işliyor"

Bakan Özer, konuşmasında pandemi sürecine de değinerek, geçen yıl mart  ayından itibaren dünyanın hiç deneyimlemediği, dolayısıyla hazırlık da yapmadığı  bir süreçle yüz yüze kaldığını dile getirdi.

Çok farklı sektörlerin bu süreçten etkilenerek farklı çözüm yollarıyla  ayakta durmak için yeni yaklaşımlar üretmeye çalıştığına işaret eden Özer, bu  süreçte en fazla etkilenen sektörlerden birinin de eğitim olduğunu, yaklaşık 1,5  yıldan beri Bakanlığın süreci yönetebilmek için inanılmaz bir çaba sarf ettiğini  anlattı.

Özer, "Gelinen noktada artık aşı çok kolay erişilebilir bir nesneye  dönüştü ve vatandaşlarımızın aşılanma oranı giderek artmaya başladı. Şu anda  bilimsel yaklaşımlar içerisinde başka bir çözüm yolu da yok. Aşı olacağız, maske,  mesafe ve hijyene dikkat edeceğiz. Dolayısıyla 6 Ağustos tarihinden itibaren  Bakanlık görevini devraldıktan sonra, devir teslim töreninde açıkladığım gibi  okullar ilk açılan ve son kapatılan yerler olmak zorundadır." diye konuştu.

Ülkenin milli eğitim sisteminin kapasitesinin çok yüksek olduğunu,  öğrenci, öğretmen, idari ve servis personeli olmak üzere 20 milyonluk bir  kitleden bahsedildiğini dile getiren Özer, "Dolayısıyla eğer biz hayatı  normalleştireceksek mutlaka eğitimi normalleştirmek durumundayız." dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı olarak Sağlık Bakanlığıyla birlikte bu süreçte  sınıf bazlı vaka yaklaşımını geliştirdiklerini aktaran Özer, Sağlık Bakanlığı ile  bu süreçte alınması gereken önlemler rehberini hazırladıklarını, daha sonra da  herhangi bir vaka olması durumunda uyulması gereken prosedürleri ayrıntılı  şekilde belirleyerek, tüm okullara ve valiliklere gönderdiklerini aktardı.

Bakan Özer, eğitim sisteminde 57 bin 108 devlet okulu olmak üzere 71  bin 320 okul, yaklaşık 850 bin de derslik bulunduğunu dile getirerek, yeni  yaklaşımla sadece vakanın veya yakın temasında olduğu sınıflarda 14 gün yüz yüze  eğitime ara verildiğini, bu 14 günlük arada canlı sınıflarla öğrencilerin eğitime  devam etmesiyle ilgili her türlü desteği verdiklerini anlattı.

14 günlük ara verilen sınıfların bu sürecin ardından yeniden sistemin  içine dahil edildiğini belirten Özer, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"3. haftadayız, 6 Eylül'de eğitim-öğretim başladı. Kurulan mekanizma  hakikaten çok sağlıklı bir şekilde işliyor. Kamuoyunda zaman zaman farklı  iddialar ortaya atılıyor. Onlara burada değinmek isterim. İşte 'Başlangıçta 2  haftada 200'ün altında sınıf yüz yüze eğitime ara verirken, daha sonra bu sayılar  arttı.' Bu sayıların artması okullarda Kovid-19 salgınıyla ilgili alınması  gereken önlemlerin alınmamasından kaynaklanmıyor. Virüs okulu seçmiyor, virüs  toplumun her yerinde, kafede, restoranda, sinemada, kültür sanat etkinliklerinde  yani insanların bir araya geldiği her noktada virüsün yayılma imkanı var. Virüsün  nereden başlayıp okula nasıl geldiğiyle, hangi noktada olduğuyla ilgili hiçbir  bilimsel veri yok. Dolayısıyla bizim okullardaki eğitim sistemimizdeki sınıfların  kapanma sayısı, toplumdaki vaka sayısının artışıyla doğrusal ilişkiye sahip.  Toplumda vaka sayısı arttığı zaman yüz yüze ara veren sınıf sayımız artıyor,  azaldığı zaman yüz yüze eğitime ara veren sınıf sayımız azalıyor. Ama burada  enteresan bir nokta var, 14 gün sonra bu çocuklarımız tekrar yüz yüze eğitime  devam ediyorlar. Yani okul kapatılmıyor. İnşallah bunu kararlılıkla uygulamaya  devam edeceğiz."

"Okulları açık tutmalıyız"

Sağlık ve İçişleri bakanlıklarıyla süreci koordineli şekilde  yönettiklerini belirten Özer, "Şu anda okulları açık tutmamızla ilgili en büyük  avantajımız öğretmenlerimizin aşılanma oranı. Hem birinci doz hem de ikinci doz  aşılanma oranlarında öğretmenlerimizin yakalamış olduğu oran Türkiye  ortalamasının çok üzerinde. Birinci dozda yüzde 92, ikinci dozda veya aşı olmadan  bağışıklık kazanıp antikor oluşturmuş olan öğretmen oranımız yüzde 85'lerde.  Özellikle 6 Ağustos ile bugün arasında öğretmenlerin aşılanmasında da ciddi bir  ivmelenme var. Yani öğretmenlerimiz okulların açılmasıyla ilgili irade  gösterildiği zaman sadece kendi sağlıkları için değil, topluma örneklik oluşturma  bağlamında da sorumlulukları üzerine alarak çok hızlı bir şekilde aşılarını  tamamladılar." diye konuştu.

 Vakalara bakıldığı zaman öğretmenlerdeki vaka sayılarının çok düşük  olduğunu vurgulayan Özer, şöyle devam etti:

"İşte bizim okulları açık tutmayla ilgili en büyük avantajımızı  öğretmenlerimizin aşılanma oranlarının yüksek olması oluşturuyor.  Öğretmenlerimizin aşılanma oranının, İsveç, Finlandiya ve Almanya'daki  öğretmenlerin 2 doz aşılanmalarından çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. İnşallah  bu kararlılıkla okullarımız hep açık olur, öğrencilerimiz arkadaşlarıyla,  öğretmenleriyle, öğretmenlerimiz öğrencileriyle, okullarıyla buluşur ve eğer  Türkiye'nin bir gelecek iddiası varsa bu iddia beşeri sermayenin niteliğinden  geçiyor. Eğer okulları kapalı tutarsak bu iddiamızı kaybederiz. Onun için ben  dedim ki 'Okulların açık olması bir milli güvenlik meselesidir.' Okulları açık  tutmalıyız. Öğrencilerimizi sadece öğrenme olarak değil, psikolojik, sosyal,  kültürel, sanatsal etkinliklerle sürekli destekleyip tam bir insan olarak  Türkiye'nin geleceğinin inşasında rol alacak, sorumluluk alabilecek niteliklere  sahip insanlar olarak yetiştirmek durumundayız."