Ejderhalara karşı halkı kim koruyacak?

Bir dönem çok izlenen, fantastik bir dizi olan Games of Thrones’u hatırlarsınız. Dizinin ana örgüsünde tahttan indirilmiş bir ailenin soyundan gelen Kraliçe Daenerys Targaryen’i, geri dönüşünü planlarken kucağında büyüttüğü minik ejderhalarla tanırız. Ejderhaların Annesi olarak tanınan Kraliçe, bu “minik, sevimli ejderhaları” elleriyle besler ve büyütür. Krallığını ona ejderhalar geri vereceklerdir.

Ama başka bir şey olur, ejderhalar halkı yutmaya, giderek daha fazla yutmaya, daha çok iştahla istemeye başlarlar.

Teşbihte hata olmaz ama AK Parti iktidarı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bugün artık “Üç harfli” olarak tanımlanan market zincirlerini, halka kolay ve ucuz ürün satabilecek yerler olabileceği hayaliyle kendi elleriyle büyüttü, besledi. Ama bakıyoruz, bugün onlar da âdeta halkı yiyen ejderhalara dönüştü. Nitekim her yıl daha da artırdığı stok kapasitesiyle elinde hazır bulunan ürünlere tekrar tekrar zam yapan bu zincir ejderhalardan birinin İcra Kurulu Üyesi “Fiyatları siz artırdınız. Bizim böyle bir mağaza politikamız yok” diyerek hükûmeti suçladı. Bilançolarına baktığımızda pandemi döneminde kârlılıklarını iki kat artırdıklarını görebiliyoruz. Dün bir başka market zinciri sahibi de “Aklımızla alay etmeyin yüzde 1 bile kâr etmiyoruz” dedi.

ZİNCİR MARKETLERE STOKÇULUK SUÇLAMASI

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise ABD dönüşünde Sorunlardan biri üreticiden tüketiciye olan her yerde zincir marketlerin ürünlerin büyük bir bölümünü toplaması ve depolayıp piyasayı altüst etmesi” dedi.

Kibarca “Stokçuluk yaptıklarını” söyledi Cumhurbaşkanı.

Erdoğan, meseleyi çözümlemek için alınacak tedbirlerin sinyalini de verdi.

Cumhurbaşkanı geçmişinde bir gıda firmasının bayiliğini yaptı ve işleyişi biliyor. Onu yanıltmak öyle kolay değil. Bu yüzden Sayın Cumhurbaşkanı’nın yazdıklarımı okuyacağı umuduyla marketlerle üretici ve tedarikçi firmalar arasındaki tuhaf ilişkiyi iki örnekle anlatacağım.

Bir Fransız yatırımcının satın aldığı büyük bir gıda endüstrisinin ürünlerini dağıtan tedarikçi firmadan dostum “Yaptıkları rezalet” diye iletti olayı bana:

ETİKETLERİ SÖKÜYORLAR

“Biz süt, yoğurt, pastörize ürünler ne varsa hepsini dağıtıyoruz çeşitli noktalara. Ama inan ki marketler ürünlerin üzerindeki etiketleri söküp kendileri etiket yapıştırıyorlar. İstedikleri gibi artırıyorlar fiyatları. Baktım olmuyor, etiketsiz ürünleri iade almayacağımı bildirdim. Bakalım ne olacak?”

Bu mesajın sahibi yapılan bir başka parasal entrikayı daha anlattı ki tam dudak uçuklatan cinsten.

Diyelim ki tedarikçi firma markete kilosu 10 liradan 50 kilo elma satmak istedi. Market tedarikçiye “Bana bunu kilosu 7 liradan sattırır ama 10 liradan fatura edersen alırım” diyor. Tedarikçi “Tamam” diyor ve 10 liradan fatura ediyor. Market üç dört gün 50 kilo elmanın 10 kilosunu 7 liradan satıyor ama kalan 40 kiloyu da 10 lira etiketle satıyor. Tedarikçi firmaya da 3 liralık fiyat farkı için 50 kilox3TL fark=150 liralık bir HİZMET BEDELİ FATURASI ya da FİYAT FARKI FATURASI kesiyor. Hatta birkaç tedarikçiden temin ettiği ürünleri bir yerde depolayıp fiyatlarda istediği gibi oynama yapabiliyor.

DENETİMİ BOŞVERİN, ETİKETLİ ÜRÜN KURALI GETİRİN

Şimdi Ticaret Bakanlığı’nın yapması gereken, bu tarz faturaları yasaklaması. Alım satımın usulüne uygun faturalandırılması ve satışını sağlaması gerekir. Hatta bu işte kararlıysalar, örneğin tedarikçilere “ana kalem mallarda etiketli ürün üretin kuralı” getirsin. O zaman görelim.

İŞKUR’un bu marketlere verdiği istihdam desteği bile az buz değil.

İŞKUR marketlere diyelim ki “10 kişilik meslek eğitimi için eleman alırsan kurumdan, ilk 3 veya 6 ay SGK primleri benden” diyor.  Peki, market sahipleri ne yapıyor dersiniz! Bu stajyerlerin etinden sütünden hiçbir SGK primi ödemeden çok düşük bir stajyerlik parası vererek faydalanıyor. Altı aylık zaman dolduğunda da işten çıkarıyor. Devlet bu istismarı bile çözemedi.

Meselenin bir cephesi de bu.

Öte yandan iş marketlerle bitmiyor. Çünkü yaptıkları ettikleri ortada olsa da marketler biraz da sonuç. Üreticinin işi zor. Tarımsal girdiler ithal. Gübresi, tohumu, ilacı, seracılık yapanlar için plastik malzemesi ve mazotu derken hepsi büyük bir yekûn tutuyor. İşte bu maliyet girdisiyle ilgili sorunu kaynağında çözmek gerekiyor; market cephesini hallederken bir yandan da...

Hal Yasası diye diye dilimizde tüy bitti. Nihayet Meclis gündemine alınmış sanırım. İlk oturuma yetişir umarım.

Yoksa bir tarafı topal kalır çözümde meselenin...

Ya bu tekelleşmeyi kırmak için formüle edilen TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ MARKETLERİNİN rolü nedir bu durumda? Yıl sonuna kadar tarım kredi marketlerinin sayısı 700’e çıkacak. Peki, bu marketler fiyatları regüle etme işlevini yerine getirebiliyor mu?

Hafta içinde bu marketlerden ikisine gidip inceledim. Ardından Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürü Fahrettin Poyraz ile uzun uzun konuştum.

Bu konuşmamı da yarına bırakalım yer darlığı nedeniyle. Çünkü ilginç ve anlamlı bir röportaj oldu...

Fuat UĞUR / Türkiye Gazetesi