Kimse farkına varmadı ama daha üç hafta önce, küçücük bir gelişmede bile nasıl sırtımızdan hançerlenebileceğimiz yeniden kanıtlandı.
Orta Doğu kaynıyor. Suudi Arabistan ile Amerika Birleşik Devletleri sık sık İran ile savaş oyunları hâlinde. Irak’ta ortalık karıştı. Suriye malum ve Fırat’ın doğusuna neredeyse girdik gireceğiz. ABD dün bir açıklama yaparak YPG kontrolündeki Tel Abyad ve Resulayn bölgelerinden çekildi. Kısaca YPG-PKK için yıkım olan bu açıklamayla birlikte “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözünün hayata geçmesi an meselesi.
Dünya diken üstünde. Savaş çanlarının çaldığı bu bölge, eğer petrol yataklarının neredeyse yüzde 60’ına sahip bir coğrafyada olmasaydı, sorun yoktu elbette.
Şimdi size 14 Eylül 2019 tarihinde Suudi Arabistan’daki Aramco petrol şirketinin rafinerilerinin İran yanlısı Husiler tarafından SİHA’larla bombalanmasının ardından Türkiye’de gözlerden kaçan bir olayı aktaracağım.
Aramco bu saldırı üzerine iki gün süreyle üretimi durdurdu ve küçük de olsa bir petrol sıkıntısı baş gösterdi. Tabii petrol fiyatları ile buna bağlı olarak döviz de fırladı.
Tam bu sırada Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK)'ndan çok ilginç bir açıklama geldi. Okuyalım:
“Kurumumuz tarafından  17.09.2019 tarihinde (... A.Ş.) şirketinin(*)  herhangi bir arz sıkıntısı yaşanmamasına rağmen, bayilerinin istediği akaryakıtı vermediği ya da çok sınırlı miktarda verdiği, gelen şikâyetler doğrultusunda tespit edilmiştir.
İsmi ne olursa olsun, hiçbir dağıtım şirketinin serbest piyasa şartlarında belirlenen akaryakıt fiyatları üzerinden manipülasyon yapmasına ve tüketiciyi mağdur etmesine izin verilmeyeceği bilinmelidir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu piyasa faaliyetlerini bozacak bu tip girişimlerle ilgili gerekli adımları atmakta tereddüt göstermeyecektir.
(…) A.Ş. ile ilgili soruşturma süreci başlatılmış olup, gerek görülmesi hâlinde cezai işlem uygulanacaktır. Bütün dağıtım şirketlerimizin üzerine düşen sorumluluğu bihakkın yerine getirmesine rağmen tek bir şirketten kaynaklanan bu olayın  tekrarlanmaması, akaryakıt piyasamızın sağlıklı işleyişi açısından büyük önem taşımaktadır.”
Çok ilginçti açıklama. EPDK anında müdahale etmişti ama aldığım bilgilere göre piyasa faaliyetlerini bozan başkaları da vardı. Kimi mal vermeyi tek tankerle sınırlamış, kimi de bir metreküp benzine anında 250 TL zam eklemişti.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile EPDK tarafından bu şirket hakkında soruşturma da başlatılmış. Sonucu yakında ortaya çıkar eminim.
 
HAKSIZ REKABET ÜLKEYİ TEKELLERE TESLİM EDİYOR
 
Petrol dağıtım tekellerinin en küçük olayda bile ortaya çıkan bu tutumu bize bir gerçeği yeniden hatırlattı.
Piyasayı uluslararası tekellere bırakmayacaksın. Yoksa kritik bir anda hiç acımaz kuyunu kazarlar. Bunun geçmişte örneklerini çok gördük.
Ama biz ne yapıyoruz? Ülkemizin geleceği için yerli şirketleri desteklememiz, pozitif ayrımcılık yapmamız gerekirken kaba bir eşitlik anlayışı ile haksız rekabeti önlüyoruz diye kurtla kuzuyu aynı çuvala koyuyoruz. Bundan yararlanan kurtlar oluyor elbette.
Haksız rekabetin en önemli maddelerinden biri de STOK BULUNDURMA ZORUNLULUĞU ile ilgili.
Dağıtım firmaları için stok tutmak zorunluluk ama bu aynı zamanda çok büyük bir maliyeti üstlenmek anlamına geliyor. Söz konusu maliyet de sektördeki yerli dağıtım şirketi sayısını azaltıyor.
Bu yüzden de yerli dağıtım şirketlerimiz Petrol Piyasası Yasası’nın sağladığı imkânla uluslararası petrol dağıtım tekellerinden “Kupon Hizmeti” adı altında stoklama deposu hizmeti alıyor. Örneği minimum 60 bin ton zorunlu satış yapmakta olan bir dağıtım şirketi, yabancı dağıtım tekeline, aldığı KUPON HİZMETİ karşılığında stoklama bedeli olarak ayda 150 bin lira para ödüyor.
Yerli firmalara da devasa ve piyasayı domine eden büyük petrol dağıtım tekelleriyle aynı miktarda stoklama zorunluluğu getirilince HAKSIZ REKABET orada ortaya çıkıyor.
 
YERLİ ŞİRKETLERE KÂBUS YAŞATILIYOR
 
Oysa Avrupa’da ULUSAL STOK devlet tarafından tutuluyor, şirketler de ödemeyi DEVLETE yapıyor.
Yerli şirketlerin kâbusu ulusal stokla da sınırlı değil. Yasanın düzeltilebilir fiiller olarak nitelediği, ufak-tefek idari eksikliklere bir milyon liradan başlayan cezalarla birlikte 60 gün faaliyet durdurma verilmesi de bu orta büyüklükteki dağıtım şirketlerini âdeta dağıtıyor.
Ama en küçük bir “kriz” anında da o kayırılan kurtlar bizi sırtımızdan hançerlemekte bir sakınca görmemekte.
Daha geçen gün İngiliz turizm şirketi Thomas Cook’un iflasıyla bir tekele bağlı kalıyor olmanın turizmimizi nasıl sıkıntıya soktuğunu gördük. Şimdi burunlarından kıl aldırmayan diğer tur operatörlerine muhtaç hâle gelen otellerimiz, 2014-15 yıllarındaki sıkıntıdan neden hâlâ ders almadıklarını eminim şimdi sorgulayacaklardır.
Piyasayı çeşitlendirmek lâzım.
.....
(*) Söz konusu şirketin adı EPDK açıklamasında açık açık yazılı olduğu hâlde yine de saklamayı tercih ettik binlerce çalışanını düşünerek.