Şair, yazar ve fikir adamı Sezai Karakoç, 88 yaşında İstanbul’daki evinde vefat etti.

Türk edebiyatına kattığı sayısız eserle adından söz ettiren şair, yazar ve fikir adamı Sezai Karakoç, 88 yaşında İstanbul’daki evinde vefat etti.

Sezai Karakoç kimdir?

Sezai Karakoç, 1933’te Diyarbakır Ergani’de dünyaya geldi. İlkokul ve ortaokulu Diyarbakır ve Maraş’ta parasız yatılı okuduktan sonra, lise öğrenimini Gaziantep’te tamamladı. Sezai Karakoç, liseyi bitirdikten sonra çok istediği felsefe bölümünde okumak üzere İstanbul’a geldi, fakat bu bölüme kayıt yaptırdığı halde, maddi zorluklar nedeniyle girdiği sınavını kazandığı Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne burslu öğrenci olarak yerleşti ve 1955’te Mülkiye’den mezun oldu. Sezai Karakoç, 1959-1965 yılları arasında Maliye Müfettiş Yardımcılığı ve Gelirler Kontrolörlüğü görevlerinde bulunup vatani görevini yedek subay olarak yaptı. 1973’te memurluk görevinden ayrıldı. 1967 yılında ’’İslamın Dirilişi’’ adlı kitabından dolayı yargılandı. Büyük Doğu, Hisar, Akpınar, Dernek, Düşünen Adam ve A dergileri ile Yeni İstanbul, Sabah ve Milli gazetede yazılar kaleme alan Sezai Karakoç, 1960 ve 1971 yılları arasında Diriliş dergisini dönemsel sayılar halinde yayımladı. Yerli düşünce ve edebiyatının en önemli yayınlarından Diriliş dergisini, 1974’ten itibaren düzenli olarak 18 sayı halinde yayınlayan Sezai Karakoç, 1976’dan itibaren de gazeteye dönüştürdü. 1977-78, 1980 ve 1983 yıllarında da yayımlanan Diriliş, son olarak 1987-1993 yılları arasında haftalık olarak yayın hayatına devam ederken, Sezai Karakoç 1990’da kurduğu Diriliş Partisi ile hayatında farklı bir sayfa açtı. 1997 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılışına kadar, ‘Güller açan gül ağacı’ amblemli partisinin genel başkanlığında siyasi hayatını sürdürdü. ’’Hızırla Kırk Saat, Taha’nın Kitabı, Gül Muştusu, Körfez, Şahdamar, Sesler, Zamana Adanmış Sözler, Ayinler, Leyla ile Mecnun, Ateş Dansı ve Alın Yazısı Saati gibi eserleri yer bulunan Sezai Karakoç, 1950 yılında kaleme aldığı, ancak kitaplaştırılmasına 45 yıl boyunca izin vermediği ve bu süre boyunca fotokopi halinde elden ele dolaşan ’’Mona Rosa’’ adlı akrostiş şiiriyle geniş bir hayran kitlesine ulaştı.