Yazıyı kaleme almadığım dakikaya kadar resmi bir açıklama daha gelmemişti. Belki siz bu yazıyı okuduğunuz sıralarda gelebilir.

Çarşamba günü kulislere yansıyan bilgilere göre Danıştay Ayasofya’nın Müze olmasına yönelik 1934’teki Bakanlar Kurulu Kararını oy birliği ile kaldırdı. Bu karar kalkınca Ayasofya Camii’nin müzelik vasfı kalmıyor.

Kararın gerekçesi konusunda sızan geniş bir bilgi yok. Danıştay kararlarının belli bir süreci oluyor. Önce karar alınıyor. Sonra kararın gerekçesi 15 gün içinde yazılması gerekiyor. Kararın yazımından üç gün sonra açıklanması gerekiyor. 1 Temmuz’da görüşülüp karara bağlandı. Kararla ilgili Çarşamba gününe kadar bir bilgi sızmamıştı. Gerekçe yazımı bittikten sonra kararın sızdığı sanılıyor. O nedenle bugün Danıştay kararını açıklarsa şaşırmayalım.

Kulislere sızan bilgiler doğruysa bu ne manaya gelir? Bu kararın sonucunda etkileri neler olabilir? Hem içerde hem dışarıda yankılarını doğru okumakta yarar var.

Ama hepsinden önce o dönemde uluslar arası kurallara göre Ayasofya’nın durumunu iyi bilmek gerekir. O durumu bilmeden bugün yapılacak bütün yorumlar ve değerlendirmeler yanlış, hatalı olacaktır.

Şunu unutmayalım. Ayasofya Fetihten önce Bizans İmparatoru’nun mülküdür. Patrikhanenin değil.  O günün şartlarına göre Fetih ile birlikte Ayasofya’nın tasarrufu Fatih Sultan Mehmet’e geçmiştir. Fethin sembolü olmuştur. Bizans İmparatorunun şahsi mülkü olduğundan bu mülkün sahipliği fetihle birlikte Fatih Sultan Mehmet’dir. Oda vakfiyeye çevirmiştir.

Yani bugün Ayasofya Camii’nin başta Hıristiyan dünyası olmak üzere hiçbir kesimle alakası yoktur. İsterseniz Patrikhane yetkililerine sorun. Zaten Patrikhanenin bugüne kadar bir iddiasını resmi olarak duyanda olmaz.

Kısaca Ayasofya Camii’nin yeniden aslına uygun olarak kullanılması konusunda Batı’dan ve Yunanistan’dan çıkacak seslere kulak asmak hatalı olur.

İngilizler 1918’de işgal ettikleri ve 1924’e kadar kaldıkları İstanbul’da böyle bir hak iddia ediyorlarsa bilelim. Ama resmiyette bunu dillendirme cesaretleri olmayıp başka stratejileri devreye koyuyorlarsa onu da bilmek gerekir. Bugün Yunanistan’ın Ayasofya konusundaki sesi unutulmasın İngiliz’in nefesinden geliyor olabilir.

Bu tartışmalar artık Danıştay’ın kararından sonra bizi ilgilendirmiyor. Ama içerde daha farklı hassasiyetler var. Asıl ona dikkat etmekte yarar vardır. Ayasofya’nın aslına dönüşü kesinlikle siyasi ikbal için harcanmamalıdır. Kulislere yansıyan bilgilerden bu yana sosyal medyada dikkat ediyorum. Siyasi zafer havasına çevirmek isteyenler var.

Şunu açıkça ifade etmekte yarar var. Ayasofya Camii bu milletin ortak değeridir. Birliğin ve beraberliğin sembolü olmak zorundadır. Zaten Peygamber müjdesine nail olan Fatih Sultan Mehmet’in bu millete hediyesidir.

Siyasi ayrışmaya yol açacak şekilde Danıştay kararı kullanılmaya kalkılırsa bugüne kadar bu konudaki uğraşların samimiyeti kaybolur. Samimiyeti göstermenin tek yolu bundan böyle Ayasofya Camii’nin beş vakit cemaatsiz kalmamasıdır. Ayasofya Camii’nin yeniden açılmasına sevincin tek göstergesi nerede olursanız olun gidip yılda en az bir gün vakit namazlarını tamamlamaktır.

Geri kalan bütün sevinç çığlıkları boş tenekenin çıkardığı sesten daha değerli değildir. Hele bunu siyasi tartışmalara malzeme yapmak Ayasofya Camii’ne yapılacak en büyük ihanet olur.

Buradan bir çağrıda bulunmak isterim. Eğer Fatih Sultan Mehmet’in Vakfiyesine uygun yaşamasını istiyorsak yurdun neresinde olursanız olun yılda en az bir kez vakit namazlarınızı Ayasofya Camii’nde eda edelim. Sevincimizi, mutluluğumuzu, samimiyetimizi böyle gösterelim.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun, kıyamete kadar Ayasofya Camii Yaradan’a şükür mekânımız olsun…

Sadullah ÖZCAN / Milat