Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Adalet Bakanlığınca, Türkiye demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yerini alan 12 Eylül 1980 darbesinin 40. yılı dolayısıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda gerçekleştirilen Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu'na katıldı. Sempozyumda bir konuşma yapan Bakan Gül, milleti var eden, birlikte tutan değerlere husumet besleyenlerin en büyük kabusunun milli irade olduğunu vurguladı. Bakan Gül, bu toprakların yıllarca milli iradeye saygı duyanlarla bu milleti hakir gören vatansızların mücadelesine şahit ettiğini, geriye dönüp bakıldığında takvimin tüm yapraklarında bu jakoben anlayışın kanlı izlerinin görülebildiğini söyledi.

Bakan Gül, şunları kaydetti:

"Örneğin bu yaslı adada, 60 yıl önce vesayetin sesi yankılanıyordu. 27 Mayıs'ın sözde mahkemeleri, göstermelik yargılamaları; insanımızın gönlüne, hayaline, ufkuna karabasan gibi iniyordu. 40 yıl önce bir eylül gününde milli iradenin üzerinden askeri vesayetin tankları geçiyordu. Sonra bir şubat günü, demokrasimize, hukukumuza modern bir post giydirilmiş yeni bir müdahalede bulundular. İnsanımızı bu kez inançlarından, kılık-kıyafetinden dolayı yargıladılar, en temel haklarından mahrum bıraktılar. Ama takvimler 15 Temmuz'u gösterdiğinde FETÖ'cü hainlerin darbe girişimine karşı bambaşka bir tarih yazıldı. Darbecilerin tankları, uçakları, silahları milletin çelikten iradesi karşısında ilk defa başarısızlığa uğradı."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde ve aziz milletin destansı direnişi sayesinde demokrasinin makus talihinin değiştiğini anımsatan Gül, "Sonrasında yeni hükümet sistemine 'evet' diyen milli irade, seçim sandığına hiçbir zaman bozulmayacak bir mühür vurdu." dedi.

Gül, şöyle devam etti:

"İşte bu mühür, daha güçlü ve kurumsallaşmış bir demokrasiye geçiş için tarihi bir adım olmuştur. Bu mühür, Türkiye'de darbelerden değil, milletimizin irfanından beslenen siyaset geleneğinin vesayete karşı zaferidir. Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde hak ve özgürlükler, vazgeçilmez ve geri dönülmez bir biçimde hukuk düzenimize ilmek ilmek işlenmiştir. Bu dönemde yapılan bütün reformlar, güçlü demokrasi hedefiyle millet adına, milletle beraber hayata geçirilmiştir. Her sesten, her renkten, her kökten vatandaşını kucaklayan, ötekileştirmeyen, birleştiren bu süreç, geçmişin ret ve inkar politikalarına karşı bir devrim niteliğindedir.

Milli iradenin gücüyle çıkılan bu yolda başta Anayasa olmak üzere, mevzuatımızdaki 12 Eylül izleri de büyük oranda silinmiştir. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmaları, kanunun üzerine çıkaran anayasal düzenlemeyle, bu konudaki hassasiyet en baştan ortaya konulmuştur. Çocuk haklarının ilk defa Anayasal koruma altına alınması, sendika özgürlüğünün geliştirilmesi, siyasi parti kapatmanın sıkı ve somut şartlara bağlanması, hak ve özgürlükler alanında önemli yenilikler olmuştur. Ayrıca, bir taraftan temel hak ve hürriyetler geliştirilirken diğer taraftan yeni hak arama yolları getirilmiştir."

Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının bu yolların en önemlisi olduğuna dikkati çeken Gül, "Kamu Denetçiliği Kurumu ve İnsan Hakları Tazminat Komisyonu bu konuda oluşturduğumuz yeni kurumlardır. Yine askeri mahkemelerin kaldırılarak, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son verilmesi de en önemli reformlardandır. Vesayetten milli iradeye giden bu süreçte ayrıca, kamu yönetiminde saydamlığın sonucu olarak vatandaşlarımızın bilgi edinme hakkı anayasal ve yasal teminata kavuştu. Hakimler ve Savcılar Kurulu, milli iradeyi yansıtacak şekilde yeniden yapılandı. Kurulun oluşumu daha demokratik temellere bağlandı. İnsan hak ve hürriyetleri ile çelişen pek çok hüküm değiştirilerek demokratik hukuk devleti anlayışıyla uyumlu hale getirildi." değerlendirmesini yaptı.

 "17-25 ARALIK’TA İSE YARGI, DARBENİN APARATI OLMANIN DA ÖTESİNDE, BİZZAT FAİLİ OLMUŞTU"

Adalet Bakanı Gül, milli iradenin üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duran güçlerin hakim olduğu bir düzende yargının bağımsız ve tarafsızlığından da söz edilemeyeceğine vurgu yaparak, vesayetin hakim olduğu ülkede adaletten bahsedilemeyeceğini söyledi.

Yargının yakın geçmişte toplum mühendisliğinin taşıyıcı kolonu olarak milletin önünde dikenli bir tel örgü gibi kullanıldığını anlatan Gül, şöyle konuştu:

"Vesayetin çizdiği tipe uymayan vatandaşlar bu tel örgüye takılmıştır. Keza, bu dönemde milletin sinesine vurulan darbelerin yan etkilerini önleme görevi de maalesef yargıya verilmişti. 17-25 Aralık’ta ise yargı, darbenin aparatı olmanın da ötesinde, bizzat faili olmuştu. Milli iradenin üzerindeki vesayetin ortadan kalkmasıyla birlikte yargı da ait olduğu yere, Türk Milletine hizmet eder hale gelmiştir. Bugün darbecilerden hesap soran, geçmişteki darbelerle de yüzleşen Türk yargısı, demokrasimizin başlıca güvencelerinden biridir. Yegane ideolojisi adalet olan bir yargı sayesinde, demokrasimiz emin adımlarla yeni hedeflere yürümektedir. Bu hedefler doğrultusunda, Cumhurbaşkanımızın riyasetinde adalet hizmetlerinde başlattığımız atılımları bu adli yılda daha da derinleştirmeyi amaçlıyoruz.

Aynı şekilde, yakın zamanda açıklayacağımız İnsan Hakları Eylem Planı'yla da bütün uygulama ve faaliyetlerimizi insan hakları ölçeğinde yeniden ele alacağız. Bu noktada, adalet hizmetlerinin daha kaliteli sunulması ve daha iyi işleyen bir yargı için yaptığımız tüm çalışmalarda bize destek olan, reform irademize güç katan Milliyetçi Hareket Partisi'ne ve değerli genel başkanı Devlet Bahçeli'ye huzurlarınızda hassaten teşekkür ediyorum."

Gül, reform sürecine katkı sağlayan TBMM Başkanı ve milletvekillerine de teşekkür ederek, "Demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçen darbelerin ve darbe girişimlerinin faillerini, onlara alkış tutanları ve onların yolunu açanları bir kez daha lanetliyorum." dedi.

Bakan Gül, "27 Mayıs ihanetinde idam sehpasına yürüyen Adnan Menderes ve arkadaşlarını, 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün söndürdüğü gencecik hayatları, 28 Şubat zulmünün en karanlık günlerinde ye'se kapılmayan, savunan adam Erbakan hocamızı, Türkiye'de vesayete karşı milli iradenin yanında saf tutan tüm devlet büyüklerimizi, 15 Temmuz gecesi mübarek kanlarıyla bizlere özgür bir ülke emanet eden aziz şehitlerimizi saygıyla, minnetle anıyorum." ifadelerini kullandı.

Gül, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Milli iradeden başka hiçbir güç tanımayan, hayatını vesayetle mücadeleye adamış, demokrasinin güçlenmesi için her şeyi göze alan liderimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarımı arz ediyor, katılımlarıyla bizleri onurlandıran çok kıymetli TBMM Başkanımıza, siyasi partilerimizin değerli genel başkanlarına, kıymetli temsilcilerine, eski başbakanlarımızdan Tansu Çiller Hanımefendiye, Kuzey Makedonya Anayasa Mahkemesi Başkanı Salih Murat’a, yüksek mahkeme başkanlarına, kabinemizin değerli üyelerine, yargı mensuplarına, sivil toplum kuruluşu temsilcilerine, en kalbi duygularımla teşekkür ediyorum."