Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanlığı tarafından Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, insanlık tarihinde coğrafi ve kültürel zemini olan pek çok yönetim biçimi olduğunu söyledi. Bu yönetim sistemleri içinde hangi uygulama biçimiyle hayata geçerse geçsin milli iradenin üstünlüğüne dayalı olanların ayrı bir yeri bulunduğunu aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"Vesayet dediğimiz yapı da darbeciler tarafından kurulan nizamın çeşitli yol ve yöntemlerle bürokrasi ve sivil siyaset çatısı altında sürdürülmesinden ibarettir. Türkiye'yi kendi başına bırakılamayacak kadar önemli bir yer olarak tarif edenler, ülkemizi doğrudan ve dolaylı ama mutlaka vasiler eliyle yönetmek için her yolu denemişlerdir. Milletimiz 15 Temmuz'da gösterdiği cesaret ve kahramanlıkla ortaya koyduğu dirayetli duruşla geçmişteki işte bu kirli ve kanlı senaryolarla da hesaplaşmıştır. Yine o gece görülmüştür ki millet kıyama kalktığı zaman darbecilerin tankı da topu da silahı da medyası da uluslararası destekleri de hiçbir işe yaramıyor."

Erdoğan, darbe ve vesayet düzeninin, Türkiye'ye doğrudan müdahalenin ağır sonuçlarıyla karşılaşmak istemeyenlerin hep vazgeçilmez araçları olduğunu dile getirerek, "Üzerinde darbe veya vesayet gölgesi olmayan tek köklü değişim, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişimizdir. Bu, ciddi manada bunları rahatsız etmiştir. Tarihimizde ilk defa yönetim sistemimizi doğrudan milletin tercihiyle böylesine kapsamlı bir şekilde değiştirme başarısını hamdolsun biz gösterdik.” dedi.

"12 EYLÜL EN AĞIR VE EN ACI DARBE"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu dönem konusunda kimi çevrelerin özellikle kendilerine göre bir farklı yorum oluşturmaya çalıştığını dile getirerek, şöyle konuştu:

"Bu tür bir resim ne olursa olsun tarih hükmünü, ülkemizin yaşadığı en ağır ve acı darbe olarak vermiştir. Türkiye'yi 12 Eylül darbesine hazırlayan karanlık odak, hiç şüphesiz darbe sonrasının planlamasını da yapmıştır. Darbecilerin bir sağdan, bir soldan diyerek idam sehpasına çıkardığı gençlerin temsil ettiği dinamik toplumsal fikri yapı yerine ülkemizin hala çözmeye ulaştığı sorunların tohumları atıldı.”

Türkiye'nin Meclisiyle, Cumhurbaşkanlığıyla, yargısıyla, bakanlıklarıyla, kurumlarıyla, özellikle ordusu ve diplomasisi ile kendi oyun planlarını uyguladıkça, hedeflerine çok daha hızlı bir şekilde ilerlemeye başladığını belirtti.

Cumhuriyetin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal'den, şehit Başbakan Menderes'e, merhum Özal'dan, Erbakan ve Türkeş'e kadar milletin istiklali ve istikbali için çalışmış büyükleri rahmetle yad eden Erdoğan, "İçinde bulunduğumuz Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nın tüm bu hakikatlerin inşallah mücadelelerin ve değerlerin sembolü olarak asırlar boyunca misyonunu yerine getireceğine inanıyorum. Ülkemizin Yassıada duruşmalarında tutuklulara 'Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor' diyen bir yargı anlayışından, 15 Temmuz'da darbecilere karşı derhal harekete geçen bir yargı anlayışına ulaşmış olması gerçekten çok büyük bir ilerlemedir. Bu vesileyle 15 Temmuz sonrası darbe yargılamalarını titizlikle yürüten yargı mensuplarımızın tamamını tebrik ediyorum. Bu davalarda fedakarca görev üstlenen avukatlarımıza da teşekkürlerimi sunuyorum." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, baro tartışmaları ve teröre verilen destekler sebebiyle son günlerde sıkça tartışma konusu olan avukatların kahir ekseriyetinin ülkesine, milletine, hakka, hukuka, samimiyetle bağlı olduğunu bildiğini, bu anlayıştaki avukatların barolarda ve diğer sivil toplum faaliyetlerinde çok daha aktif hale gelmeleriyle yargının tüm unsurlarının millet nezdindeki itibarı ve güvenilirliğinin daha da artacağını söyledi.

TBMM BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP: “27 MAYIS’LA 12 MART, 12 EYLÜL’LE 28 ŞUBAT ARASINDA HİÇBİR FARK YOKTUR”

Sempozyumda bir konuşma yapan TBMM Başkanı Mustafa Şentop,
darbelerin esasen, tek bir amacı, tek bir ideolojisi olduğunu belirterek, "Türkiye'yi millet iradesinin yönetmesini engellemek ve uluslararası emperyalist düzenin kontrolünde tutmak. Bu bakımdan 27 Mayıs’la 12 Mart, 12 Eylül’le 28 Şubat arasında hiçbir fark yoktur. 27 Mayıs sonrası hepsi 'devam' darbeleridir. Türkiye'deki darbe ve müdahaleleri bir bütün olarak kavramanın ikinci ve daha önemli faydası, arkada yatan esas paradigmayı tam ve doğru olarak tespit edebilme, yaklaşık elli yıldır milletimizin ve devletimizin maruz kaldığı ekonomik, sosyal, siyasi saldırıların, zararların, kötülüklerin sebebini görebilme imkanı sunmasıdır." ifadelerine yer verdi.

MHP GENEL BAŞKANI BAHÇELİ: "12 EYLÜL ZULÜMDÜR, ZİLLETTİR, HEZİMETTİR, REZALETTİR, CİNAYETTİR”

Sempozyumda bir konuşma yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yıllar sonra 12 Eylül darbecilerinin mahkemeye çıkarılarak yargılanmasının, hayatlarını kaybetmelerine rağmen hak ettikleri cezaları almalarının vatana ve millete karşı işlenmiş suçların karşılıksız bırakılmayacağının somut delili olduğunu dile getirdi. Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"12 Eylül zulümdür, zillettir, hezimettir, rezalettir, cinayettir. 12 Eylül cuntasına beden ve beyin olanlar ise tek kelimeyle zalimdir. Darbeler, Türk demokrasi kültürünü zehirlemiştir. Milli iradeyi örselemiştir. Vesayeti özendirmiştir. Statükoyu beslemiştir. Her darbe, her muhtıra, her kalkışma, her ara rejim özlemi hiç şüphesiz gayri ahlakidir, gayri meşrudur, gayri millidir, gayri insanidir. Çok partili hayata geçtikten bir süre sonra maalesef Türkiye'nin önü silah zoruyla kesilmiş, tarihi yürüyüşü darbeciler eliyle sekteye uğratılmıştır. Demokrasiye kast edilmiş, milli iradeye vesayet zinciri vurulmuştur.

Sempozyumun açılışına TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Sayıştay Başkanı Seyit Ahmet Baş, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, TBMM Başkanvekili Celal Adan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Fatma Betül Sayan Kaya ve Hayati Yazıcı, eski Başbakanlardan Tansu Çiller, Kuzey Makedonya Anayasa Mahkemesi Başkanı Salih Murat, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya'nın yanı sıra çok sayıda milletvekili ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.

Sempozyumun açılış töreni, aile fotoğrafının çekilmesiyle sona erdi.