Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “dindar nesil istiyoruz” demesinin, benim de “Tevhid-i Tedrisat” engelini işaret etmemin üzerinden tam yedi yıl geçmiş.

Bu sürede kendisini “dindar/muhafazakâr” olarak nitelendiren gençlerin oranı yüzde 28’den 15’e geriledi. Gençlerin inanç seviyesi ve örtünme oranları da ülke geneline göre düştü.

Başkanlık referandumunda 18-25 yaş arası “hayır” diyenlerin oy oranı da %60 olarak tespit edildi.

Daha da vahimi, Prof. İhsan Fazlıoğlu, 17 tane başörtülü öğrencisinin ateist olduğunu söylüyor.

Müesses nizamın İHL’lerin üzerine heyula gibi çöktüğü 28 Şubat’ın üzerinden de çok zaman geçti. Bu vakitten sonra yeteri kadar İHL açıldı mı bilmiyorum ancak bunun dindar nesile olan katkısı tartışılır.

1924 yılında ulus devletin ihtiyaçları doğrultusunda tek bir ideolojinin hükümranlığında kurgulanan eğitim sisteminin o vakitten sonra hiç değişime uğramadığını da bir kenara not edelim.

Bırakınız reformu, bu ülkede eğitim meseleleri tartışılırken Tevhid-i Tedrisat hep konu dışı bırakılmıştır.

Oysa bugün farklı kesimlerin kendi inanç sistemlerine göre insan yetiştirmesinin önündeki en büyük engellerden birisidir bu yasa. Çünkü bu yasa ile hedeflenen tüm ulusun tek bir terbiye sistemi ile yetiştirilmesidir. (Kanun gerekçesi)

Bu yasa ile eğitim kurumları tamamen devlet tekeline alınarak Althusser’in ifadesiyle birer ideolojik aygıta dönüştürülmüştür.

Bu bakımdan bugün Sayın Cumhurbaşkanı’nın “dindar nesil yetiştirme” talebi Tevhid-i Tedrisat yasasıyla birlikte ele alınırsa daha sağlıklı neticeler elde edileceğine dair ümitlerim var.

Çünkü bugünkü neslin de bağışıklık sistemini zayıflatan bir eğitim modeline sahibiz.

Yazının Devamı İçin Tıklayın