Koronavirüste vakalar yeniden tırmanışa geçti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, özellikle İstanbullu vatandaşları tedbirlere dikkat etmeleri konusunda uyardı. Artan vakalarla beraber bazı tedbirlerin yeniden uygulanması da gündemde. 

Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in sunduğu Başkent Kulisi programında Türkiye'de pandemide gelinen noktayı değerlendiriyor. Ceyhan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Bizim beklediğimiz mutasyon şu: Virüs çok daha az etkili olacak ama aynı zamanda daha bulaştırıcı gelecek. Ancak henüz gerçekleşmedi. Binlerce mutasyon tarif edildi fakat bu mutasyon henüz gerçekleşmedi. Maalesef etkisi azalmadı. 

"MUTASYONUN ZAMANINI BİLMİYORUZ"

Ölüm oranlarına baktığınız zaman azalmış görünüyor. Vaka sayıları çok arttı ona rağmen ölüm sayısı yükselmedi. Bütün dünya öğrendi ki: Bu virüs özellikle belli yaşın üzerinde olanları ve kronik rahatsızlığı olanları öldürüyor. Tedbirler artınca hastaların yaş ortalaması da düştü. 

Tarihe baktığımızda pandemilerin büyük çoğunluğu mutasyonla bitmiş. Mutasyon olacak ama ne zaman olacağını bilmiyoruz. 

20. yüzyıldan sonra ortaya çıkan virüslerin hiçbiri iki yıldan fazla sürmedi. 

"BAĞIŞIKLIK KAYBI YÜZDE 10'A ÇIKARSA SORUN OLUŞTURABİLİR"

Önemli olan toplumun yüzde 50, 60'ının bağışıklık hale gelmesi. Ama bunların içinde diyelim ki yüzde 1'i bağışıklığı kaybetti. Çok büyük sorun teşkil etmez. Ama yüzde 10'lara çıkarsa sorun oluşturabilir.

"VAKA SAYISINI 10'LA ÇARPMAK LAZIM"

Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'nın salgının ilk dönemlerinde yaptığı çalışma vardı. 20 bin aktif vakamız vardı. O zaman yapılan kesitsel çalışmada 10 binde 26 oranında pozitif çıktığını Sayın Bakan açıkladı. 83 milyonla çarparsanız 215 bin ediyor. Demek ki bizim tespit ettiğimiz vakayı 10'la çarpmamız lazım. Bu bütün dünya için böyledir. 

Mesela Amerika'da baktılar tespit ettiklerinin 10 katının virüs taşıdığı görüldü. İsveç'te, İspanya'da böyle çıktı. Bu rakam doğrulandı. Siz hangi metotla yaparsanız yapın, en fazla o ülkedeki pozitif olanların 10'da birini tespit ediyorsunuz. Vakaların ancak yüzde 10'u belirti gösteriyor. 

"BÜTÜN ÜLKELER İKİNCİ ARTIŞI YAŞADI"

İstisnasız Çin dışında bütün ülkelerde artış gözlemdi. Çin'de hiçbir ülkenin yapamayacağı tedbirler uygulandı. İnsanlar izolasyona alındı, dışarıdan kilitlendi. Onun dışındaki ülkelerin tamamı ikinci artış dönemini yaşadı. Mesela Amerika 30 binlere indirmişti, yeniden 90 binlere çıktı. 

Şu anda irili ufaklı Avrupa ülkelerinin hepsinde 10 binin üzerinde günlük yeni vaka sayısı. Bu bize şunu gösteriyor: Şu andaki virüs yaygınlığı durumu Mart-Nisan'dakinden çok daha yüksek. 

Basit bazı tedbirler vardı: Mesailerin kademelendirilmesi, şehirler arası ulaşımın kontrol altına alınması gibi... Bunları uygulayamayan ülkelerde yeniden can yakan tedbirler almaya başladılar. Problem, o noktaya gelmeden ne yapılabilirse yapmak. 

VİRÜS HERKESE BULAŞACAK DÜŞÜNCESİYLE HAREKET ETMEK DOĞRU MU?

(Hastalık herkese bulaşacak diye hareket etmek gerekmiyor mu?) Bu bir toplumsal bağışıklık geliştirmek için yöntem diye düşünülebilir. Fakat şu var: Çok sayıda insan kaybedersiniz. Özellikle riskli gruplarda ölüm oranları çok yüksek. Gençlerde de yaşlılar ve kronik hastalar kadar ağır seyretmese de milyonlarca hastaya çıktığı zaman ciddi sayıda çocuk, genç insan kaybı da oluyor. 

Şu anda Türkiye'de yoğun bakımlarda, hastanelerde sıkıntı yok. Ancak artışlar kontrolden çıkarsa, sağlık sisteminiz büyük zarar görebilir ve baş edemeyebilir. Onun için kontrollü yapalım bu işi, özellikle risk grubunu koruyalım ama diğer grup çıkabilsin. Hatırlarsınız, İngiltere'deki gibi. Ancak bunun bir maliyeti var. O maliyeti, geçen zamanda anladık ki hiçbir ülke göze alamaz. 

"HASTALIĞI ŞİMDİDEN GEÇİREYİM DEMEK DOĞRU DEĞİL"

Bu virüsün kuralları belli. Toplumun tedbirleri var. Açık verdiğiniz anda virüs Türk'müş, Amerikalıymış dinlemiyor.

Ben buna yakalanayım, nasıl olsa bir şey olmuyor düşüncesinin önünde bazı problemler var. Genç insanlarda da zaman zaman hiç beklemediğimiz komplikasyonlar çıkıyor. Bu virüs ciddi şekilde kan pıhtılaşmasına neden oluyor. Hiçbir risk problemi olmayan 30 yaşında insan hafif geçiriyor hastalığı, 14'üncü günde kalp krizi geçirerek kaybediliyor. 

Türkiye'de böyle bir politika uygulanıyor demek mümkün değil. 

KAYNAK: HABER7