Halkımızın masa başı iş meraklısı olmasının, tatil diye yanıp tutuşmasının altında daha çocukluğumuzdan itibaren başlayan, pasifliğe dayanan okul eğitiminin ve ders yılının kısa, tatil sürelerinin uzun olmasının yattığını söylesem bana katılırsınız herhalde.

Çocuklarımız iş hayatına atılınca masa başı iş istiyorlar; çünkü ilkokulun 1. Sınıfından başlayarak üniversiteden mezun oluncaya kadar sırada pasif olarak oturması telkin edilerek zamanla buna alıştırılıyor. Uzun yıllar boyunca oturmaya alıştırılan insanlara hareket gerektiren işler ise zor geliyor. Bunun için gençler masa başı işlere rağbet gösterirken, enerji, güç, hareket gerektiren işlere burun kıvırıyor.

Bir de tatil hastalığımız var …

Okullarında bu kadar tatili olan bir millet tembel olmasında ne yapsın.  Yılbaşı, 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, mahalli kurtuluş günü, 15 Temmuz, 29 Ekim, yaz tatili, hafta sonu tatili, ara tatiller ve kar tatilleri yetmezmiş gibi çoğu ilde 1 Haziran’dan sonra fiili olarak ders işlenmez.  Buna bir de öğrencilerin hastalık vb. mazeretleri nedeni ile gelmedikleri günleri ekleyin. Hâlbuki hem Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde hem de Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde ders yılının 180 iş gününden az olmamasının esas olduğu belirtilir. Uygulamada ise 150 gün okul açıksa öpüp başınızın üstüne koyun.

Bizim gibi eğitimi yerlerde sürünen ABD’de de bir ders yılı 180 gündür. Buna karşın Güney Kore’de 220, Japonya’da 243 gün. İki ülkenin insanın çalışkan olmasına karşın Amerikalıların obez ve tembel olmalarının altında yatan nedeni şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur umarım.

OECD ülkeleri arasında ilkokulda yıllık ortalama öğretim gün sayısının en yüksek olduğu ülke 219 günle İsrail. İsrail halkının başarı ve çalışkanlığının altında yatan nedenin tatile alıştırılmamış olmaları olduğuna inanıyorum.

Avrupa ülkelerinin çoğunda da durum farklı değil. Ders yılı süresi Lüksemburg'da 212, Hollanda, Danimarka ve İtalya'da 200, Finlandiya'da 190, Portekiz'de 184, Belçika'da 182 gün.

Yıllık ortalama öğretim gün sayısı Avustralya ve Meksika’da 200 gün.

OECD ülkelerindeki okulların toplam tatil sürelerine bakıldığında 33 ülkedeki tatil ortalaması 13,9 hafta iken Türkiye ortalama 15,2 haftalık tatil süresiyle bu ortalamanın üstünde yer alıyor. Türkiye’nin gelişmeye, çalışmaya, üretmeye ihtiyacı varken daha çocukken tatile, tembelliğe, yatmaya alıştırılan insanları ile bunu başarması mümkün mü?

Yeni okul binaları, son teknoloji bilgisayarlar, mevcutları azaltılmış sınıflar, öğretmen eğitimleri, sık sık yapılan eğitim reformları bir nebze de olsun öğrenci başarısı üzerinde etkili oluyor. Ancak bunlar kadar önemli bir husus da öğrencilerin okula gittikleri sürenin yeterli olmaması. Özellikle alt gelir grubunda yer alan çocuklar, uzun yaz tatilleri sonunda, üst gelir grubunda yer alan çocuklarla aralarında okuma ve matematik becerileri arasında belirgin bir fark oluşuyor. John Hopkins Üniversitesi sosyologlarından Karl Alexander başkanlığında yürütülen, öğrenci ailelerinin gelirlerine göre alt, orta üst gelir olarak sınıflandırıldığı bir araştırmada, üst gelir grubunda yer alan öğrencilerin lehine birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar okuma ve matematik becerileri arasında her yıl giderek artış gösterdiği tespit edilmiştir. Çünkü fakir aile çocukları yazı boş boş geçirirken üst grupta yer alan çocuklar zihinsel ve sosyal becerilerini geliştirecek kurslara katılıyorlar. Bu yüzden ders yılı kısa olan ülkelerde alt, orta ve üst gelir grubundaki öğrencilerin akademik başarıları arasında belirgin bir fark oluşuyor.  

Artık tarım toplumu olmadığımız ortada. Halkın %95’i artık şehirlerde yaşıyor. Uzun tatil dönemi ekonomisi tarıma dayalı ülkeler için uygun olabilir. Ancak sanayi ve bilim toplumu için uygun değil. Tarım toplumları yazın çalışır kışın ise istirahat modundadır. Okullarda bu sisteme göre düzenlenmiştir. Sözde değil özde çalışkan nesiller yetiştirmek istiyorsak uzun tatillerden ve pasifleştirici, oturmaya dayalı düzenini yeniden gözden geçirmeliyiz. Bu yüzden uzun yaz tatilinden ve en önemlisi ara tatillerden vaz geçilmelidir.

Uzun tatili olup başarılı olan ülkeler yok değil. Ancak onların tatilleri bizimkisi gibi değil. Sosyal, kültürel, akademik ve sportif faaliyetlerle dolu. Bunun için Fin bir öğrenci dört beş dili rahatlıkla konuşabiliyor. Biz de ise tam bir başı boşluk hâkim. Gençlik ve Spor İl Müdürlüklerinin göstermelik, takipsiz, yarım yamalak çalışmaları dışında çocuklara ve gençlerin eğitimine yönelik ortada pek bir şey yok.