Her şey Televizyon kanallarının ana haber önlerine koydukları; cinayet, aldatma, gasp, trafik kazası ve benzeri, insanların hassas noktalarını yakalayan ve izlenme devamlılığı sağladığı için reytingleri artıran ‘’haber önü’’ kuşaklarını keşfetmeleri ile başladı.

Haber adı altında yapılan bu programlarda, bir de insanların kendi yakınlarında meydana gelen olayları ifşa ettikleri, çevrelerinde gördükleri olayları bir haberci mantığı ve dedektiflik çabasıyla kameraya çekip gönderdikleri whatsaap hatları duyuruldu ekranlardan.

‘’Whatsaap İhbar Hattı’’ adı altında ilan edilen bu numaralara özellikle gençler yoğun ilgi gösterir oldu.

Mahallede, yolda, arabada ve en önemlisi de okullarda öğrenciler, veliler ellerinde telefonlar ile sınıfları, öğrencileri ve de özellikle de öğretmenleri çekmeye başladılar.

Söz konusu öğretmen olunca ‘’öğretmen’’ adıyla atılan her manşet ile televizyon ve gazetelerde çok rahat yer buluyordu.

Okullarda; öğrenci ile öğretmen arasındaki en özel alan olma özelliği taşıyan, sınıflarda telefonun kamerasını açıp pusuda bekleyen öğrenciler ile hiçbir şeyden haberi olmadan eğitim öğretime iyi niyetle devam eden ancak akşam eve gidince haberlerde kendini izleyen mağdur öğretmenler dönemi başladı artık.

Öğretmenlerin yaptığı onca fedakarlığı görmeyen öğrencileri için canını dişine takan eğitimcilere bir kez olsun haberlerinde yer vermeyenler bu tür video kayıtlarını hiç araştırmadan, sormadan mağdurların görüş ve iznini almadan dakikalarca yayınlamaya başladılar.

‘’Bu yaptığınız yanlış olay böyle değil ayrıca niye benim ile öğrencilerimin arasına giriyorsunuz’’ diyenlere cevap bile vermediler.

Mağdur eğitimciler haklarını mahkemede aramaya başlasa da sonuç alıncaya kadar maalesef iş işten geçti. Ve o öğretmenlerin hayatı karardı.

Televizyon kanalları bu tür görüntüleri ilin, İlçenin hatta okulun adını açık açık vererek haberleştirince hem adı geçen eğitim yuvaları komple bir itibar kaybına uğradı hem de olumsuz örnekleme yoluyla diğer çocukların bu yanlışa girmelerinin yolu açıldı.

Öğretmeni değersizleştirmenin itibarsızlaştırmanın kimseye faydası yok, toplum olarak özelliklede basın ve sosyal medyada yapılan olumsuz haberler ile ‘’öğretmenlere yapılan itibar suikastları’’ uzun vadede çocuklarımızın geleceğini olumsuz etkileyecek ve genel olarak topluma büyük zararlar verecektir.

Sayıları yaklaşık 1 milyonu bulan, özel okullarda çalışanlar ile birlikte bu sayıda daha da artan öğretmenler içinde çok cüzi sayıda da olsa bir yanlışın içinde yer alanlar olabilir mi?  Olabilir tabi ki ama bu yanlışların düzeltilme yeri ana haber bültenleri değil ilgili mevzuat ve yasal süreçtir.

Öğrencinin gelişiminde ve hayatının geneli için yaptığı planlama, ulaşmak istediği hedef ve kurduğu hayallerde bilgiyi, sevgiyi, saygıyı, hayat tecrübesini öğrendiği öğretmenini rol model olarak büyümesi oldukça önem arz eden bir konudur. Zira öğretmenini örnek alarak yaşam yolculuğunu sürdüren öğrenciler bunu istikrarlı, ayakları yere basan bir eksende ve yanı başlarında ki tehlikelerden haberdar olarak devam ederler. Çünkü örnek aldığı öğretmeni her an yakınındadır ve zorlandığı bir işte çözemediği bir sorunda öğretmeninden yardım alması oldukça kolaydır. Öğretmenlerimizi itibarsızlaştırdığımızda en çok da öğrencilerimizin hayallerine kastettiğimizi unutmayalım, çünkü öğretmenini örnek almaktan vaz geçen bir nesil kimleri ve neyi örnek alarak yetişecek cevabını bulmakta oldukça zorlanacağımız bir konudur.

Bir yandan Televizyon dizileri ile sosyal medya ve diğer teknolojik araçların olumsuz yönde kullanılması ile kafası karışan çocuklarımız toplumumuzun temel değerlerine yabancılaşırken, diğer yandan sürekli değişen sınav sistemleri ile önünü görmekte zorlanan gençlerimizin son kalesi olan anne- baba sıcaklığıyla onları hayata hazırlamaya çalışan öğretmenlerimizi olumsuz bir şekilde afişe edilmesi çocuklarımızın geleceğini olumsuz etkilemektedir.

Öğretmen ile öğrencisi arasındaki bağ dışarıdan gözlemleyen birinin bir çırpıda anlayabileceği türden bir ilişki değildir. Günün büyük bir kısmında eğitim öğretim ekseninde beraber geçiren öğretmen ve öğrenci diyaloglarını özellikle de sınıfta ki birkaç dakikalık bölümüne bakarak değerlendirmek oldukça sakıncalı sonuçlar doğurabilecek yanlış bir yaklaşımdır.

Herhangi bir meslek grubunda çalışan bir kişinin işlediği bir suç veya yaptığı olumsuz bir fiilden dolayı, haberi yapılırken o meslekten hiç bahsedilmemesi isminin verilmemesi -ki doğru olan budur-  ama aynı fiilin bir öğretmen tarafından yapılması halinde şahsın isminden önce öğretmenlik vasfının ön plana çıkartılarak bizzat manşetlerde ‘’öğretmen’’ adıyla alakalı olumsuz bir manşet atılarak ardından rencide edici görüntülerin dönmesi kişiden çok kutsal öğretmenlik mesleğinin yıpranmasına sebep olmaktadır.

Öğretmenlik mesleğinin hata kaldıramayacak önemli bir iş olduğu ve bu mesleği yapanların sonuna kadar işlerini en iyi şekilde yapmak için çabalamaları gerektiği nasıl herkesin üzerinde uzlaştığı bir gerçek ise; birkaç olumsuz örneği bütün eğitim camiasına mal ederek büyük puntolarla ve uzun uzadıya görüntülerle sürekli toplumun gündeminde tutmak aynı derecede büyük bir yanlıştır.

Eğitimci ve eğitim ortamları üzerindeki bu olumsuz algı sarmalının basının eliyle sürekli ısıtılıp gündeme getirilmesi ikinci aşamada öğretmene şiddeti beraberinde getirmektedir. Öğretmenler ile ilgili olumsuz haberlerin öğrenci ve veliler tarafından yoğun bir şekilde izlenmesi veya izlettirilmesi sonucunda eğitimciye duyulan güven zedelenerek insanların kendi öğretmenlerine de şüphe ile bakmalarına neden olmakta ve en ufak bir anlaşmazlık ve iletişim aksaklığında iş şiddet boyutuna çekilerek öğretmene kötü muamelenin önü açılmaktadır.

Devlet memuru olan öğretmenlerin basına demeç vermelerinin yasak olması kendileri hakkında yapılan haberlere cevap verememeleri ayrı bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Böyle durumlarda basının yaptığı haberin olumsuz taraflarının hafızlarda yer edinmesi neticesinde, öğretmenlerin kendilerini savunamamaları,  haklarındaki iddialar iftira olsa bile maalesef insanlar tarafından bu şekilde hatırlanmalarına sebebiyet vermekte bu durum bütün hayatlarını olumsuz yönde etkilemektedir.

Her ne kadar mağdur eğitimcilerin bu iddialara cevap verme ve  ‘’Tekzip’’ etme hakkı olsa da bu hak çoğu zaman kullandırılmamakta ve ya çok görünmeyen bir yer ve saatte yayınlanıp etkisi, görünürlüğü en aza indirgenerek kamuoyuna duyurulmaktadır. Bu durum; hakkında olumsuz haber yapılırken her türlü teknolojik yenilik kullanılarak herkesin duyması sağlanırken, cevap verme veya tekzip etme metinlerinin sessiz sedasız yayınlanan eğitimcileri ayrıca üzmektedir.

Bu tür durumlarda mahkemeye başvuran öğretmenler ise uzun süren yargılamalardan sonra gerçeğin ortaya çıkması için çalışırken mahkeme sürecinde yıpranmaları ve bu telaş içerisinde asıl işleri olan eğitime yeterince konsantre olmalarına engel olmaktadır.

 

Eğitim öğretimin ana aktörü ve vazgeçilmez unsuru olan öğretmenin hakkı olan toplumsal değere kavuşması ve bu sosyal kabulden doğacak motivasyon ile öğrencilerine daha çok faydalı olabilmesi için başta eğitim camiasının bileşenleri olmak üzere bütün kesimlerin üzerlerine düşen görevleri hassasiyetle yerine getirmeleri gerekmektedir.

Biz özellikle bu yazımızda basının eğitim ile ilgili sorunlarından bahsettiğimiz için basın ve öğretmen ekseninde basının yaptığı haberleri ile eğitim öğretimi olumlu anlamda yönlendirecek çalışmaların yapılması gerektiği üzerinde durmaya devam edeceğiz.

Yayınlanan dizilerde eğitim yuvalarının gösteriminde mutlaka işin uzmanı eğitimci, psikolog ve pedagogların danışmanlığına başvurulmalı ve toplumun eğitim anlayışında olumsuzluklar oluşturacak sahnelerin gösterimi engellenirken, öğrencilerin ve öğretmenlerin izleyenler üzerinde olumlu etki bırakacak sahnelerle toplum düzeyinde eğitim ve öğretim işlerinin saygınlığı ve değerliliği artırıcı faaliyetlerin önü açılmalıdır.

Öğretmen ve okullar ile ilgili haberler yapılırken işin aslının araştırılması ve bizzat olayın içinde yer alan eğitim, yönetici, öğrenci ve velilerin olayla ilgili görüşlerinin alınması ve edinilen genel bilgiler ışığında  toplumun geleceği olan öğrenci ve öğretmenlerimizin haber sonrasında yaşayacakları olumsuz durumlar ve bunların yansımalarının hesaba katılarak haberleştirilmesi yerinde bir karar olacaktır.

Eğitİmci ve öğrenciyi dikkate alarak ve işin ehemmiyine binaen toplumsal değerleimiz bağlamında, geleceğimiz olan çocuklarımız ve onların öğretmenlerini motive edici haberler yapan basın yayın kuruluşlarımıza ayrıca teşekkür etmekte en önemli görevlerimizden diye düşünüyorum.

Ve tekrar söylemek gerekirse;öğretmenini örnek almaktan vaz geçen bir nesil kimleri ve neyi örnek alarak yetişecek cevabını bulmakta oldukça zorlanacağımız bir konudur.