“İşte Babil’e karşı ve Leb-Kamay’da oturanlara karşı helak edici bir yel uyandıracağım…“ Eski Ahit, Yeremya, 51;1-4

ABD, Kuveyt’e giren Saddam’a mani olmak için başlattığı harekâtın adını işte bu ayetten almıştı; “Çöl Fırtınası Harekâtı.” Küresel çetenin parlamentosu olan BM’yi de yanına alan ABD, büyük koalisyon güçleriyle birlikte günlerce bomba yağdırdı. Suudi Arabistan ise bugün de olduğu gibi savaşın 60 milyar dolar olan giderlerinin 36 milyar dolarlık kısmını üstlenmişti.

Savaş sonrası planlandığı gibi kuzeyde Kürtler, güneyde Şiiler Saddam’a başkaldırdı. Bağdat, kuzeyden gelen ayaklanmaları tam bastıracakken ABD yeniden devreye girdi ve ülkenin kuzey ve güney bölgelerini 36. paralelin kuzeyini ve 32.paralelin güneyini güvenli bölge ilan etti. Aynı zamanda bölgenin rahmine Kürdistan tohumunu da ekmiş oldu. Sonrasında Çekiç Güç’ün bölgeye gelmesiyle Kuzey Irak’ta bir Kürt Bölgesi oluşturuldu. Bu süreçte PKK terör örgütü de palazlandırıldı.

ABD, Kürtlere güvenli bölge sağladıktan sonra 1992 yılında ilk Kürt Parlamentosu’nun açılışını yaptı. CIA ise Kürt kuruluşlarına, ajan ve muhbirlerine para aktarmakla meşguldü. Bir taraftan da Kürt istihbarat servisi Asayesh’i kurdular.

Küresel projenin adım adım hayata geçirildiği ikinci büyük operasyon, Irak’ı özgürleştirme operasyonu(!) olarak bilinen 2. Körfez Savaşı’ydı. ABD, bilhassa Türkiye’yi bölgede etkili olmaktan uzak tutmak istiyordu. Anlayacağınız küreseller, bildiğimizin aksine Türkiye’de tezkerenin geçmemesini istiyordu. 15 Ekim 2005 tarihinde Kürt bölgesini Irak’ın ilk federal bölgesi olarak tanıyan Anayasa’nın kabul edilmesiyle ABD, bu bölgede kendine müttefik(!) bir yapı oluşturmuş oldu!

1 Mart tezkeresini kısaca hatırlatalım. Bilindiği gibi Erdoğan başından beri tezkerenin geçmesini arzu ediyordu. Ne var ki AK Parti, Erdoğan’a değil CHP’ye kulak verdi. Bugün Erdoğan’ın karşısında yer alan tüm muhalif yapılar o gün de tezkere konusunda birlik olmuş ve Cumhuriyet tarihinin en büyük koalisyonunu oluşturmuşlardı. Bugün aynı kesimler referandumu destekliyor!

Tezkereden tam 13 yıl sonra Erdoğan; “Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım. Karşı olanlar bunu söylemeliler. Birileri gizli kulisler attı. Maalesef kendi arkadaşlarımızın yanlışıyla baş başa kaldık” demişti.

Hani Gül’ün “Bir gecede saçlarım ağardı” dediği tezkere! Öyle ki kendi ifadesiyle rüyalarında, Türkiye’den kalkan savaş uçaklarıyla Irak’ın bombalandığını ve her tarafa saçılmış çocuk cesetlerini görüyor ve kan ter içinde uyanıyordu. Tezkere reddedildi ancak Irak’ta 1 milyondan fazla sivil masum insan öldürüldü. Çocuklar katledildi, kadınların ırzına geçildi. İncirlik kullanıldı. Kürdistan projesi adım adım hayata geçirildi. Ve Irak bölündü. Kısacası tezkerenin reddi pek işe yaramadı.

“Tayyip Beyin yakın çevresiyle 1 Mart tezkeresinden ötürü ciddi gerilim yaşadınız şimdi ne yapacaksınız” sorusuna “benim olduğum yerde onlar konuşamaz” şeklinde cevap veren Davutoğlu da tezkere için ter dökenlerdendi. AK Parti’nin kurucu üyesine “ Abi ne olur Irak’a girmeyelim” şeklinde kulis yapanlardan biriydi. Gül’ün danışmanının “Erdoğan’ın liderliği zedelendi ama Türkiye’nin itibarı yükseldi “dediği tezkere gerçekten ülkemizin itibarını yükseltmiş miydi?

Oysa Türkiye, Kuzey Irak’ta sınırdan 20 bin asker ile 20-30 km ilerleyecek batıdan doğuya PKK kamplarını da içine alan bir bölgede belli üs bölgeleri oluşturacaktı. Üstelik PKK terör örgütünün bölgedeki etkisini de büyük ölçüde kıracaktı. Ne var ki bu olmadı.

Tam tersi Barzani, Türkiye’ye kafa tutmaya başladı. Hatırlayın o vakitler “Türkiye Kerkük’e karışırsa biz de Diyarbakır’a karışırız” deme cesaretini gösteriyordu. Kısacası Kürdistan projesinin temelleri 1. Körfez Savaşı’nda atılmıştır. Bugün Türkiye, aynı hataya düşmemek için Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde kendi bekasını tehdit edecek Kürt devleti projesine karşı çıkmaktadır. ABD ise önceliğini Suriye’ye verdiği için şimdilik Kürdistan referandumuna karşı.

Kürt devleti inşa etme projesinin temel hedefi Türkiye’dir. Türkiye’nin kuzeyden ve güneyden kuşatılma projesidir bu! Küresel sistem dünya imparatorluğu yolunda engel olarak gördüğü Türkiye’nin direncini kırmak istiyor. Kaldı ki kurulacak Kürt devleti asla Kürtlerin olmayacaktır. Kısacası bu referandum Kürtlerin lehine değil İslam âleminin aleyhinedir.