Yine bu köşemde 3 Ocak 2018 tarihinde “AF DEĞİL YENİDEN YARGILAMA” başlıklı yazımla, 28 Şubat darbe yargısıyla haksız bir şekilde mahkûm edilmiş ve 18 yıldır cezaevinde olan Zülküf Yüce’nin karaciğer kanseri olmuş yaşlı annesi Zülfüye YÜCE’nin “Bir yandan 18 yıldır içerde olan oğlum çürüdü, öte yandan da evliliği için aldığım eşyalar çürüdü. Ağrı kesici bile kullanmamış ben, bu olaydan sonra 5 defa açık ameliyat oldum. Artık yürümekte bile zorlanıyorum, oğlumu görecek takadım ve dayanacak gücümüz kalmadı. Allah rızası için kavuşturun bizi evlatlarımıza.” şeklindeki isyanını ve feryadını kaleme almıştım. Vicdan sahibi kaç kişi duydu bilmem ama işte o acılı Zülfüye anne var ya yazımın yayınlandığı gün olan 3 Ocak 20018 tarihinde evlat ve yürek acısıyla hayata gözleri yumdu. Çok büyük bir üzüntü ve kederdi benim için. Nasıl bir tesadüftü aman Allah’ım? İsyanını, feryadını ve çaresizliğini gazetede kaleme aldığım gün, hayata gözlerini yumdu. Zülfüye anne, İslami hassasiyeti nedeniyle 28 Şubat mağduru olan yüzlerce anneden sadece biriydi.

TRAJEDİ HALEN DE DEVAM EDİYOR

28 Şubat zulmü mütedeyyin insanlar üzerinden adeta buldozer gibi geçti. 28 Şubat’ın çaldığı hayatların hesabı hakkıyla sorulamadığı gibi hâlihazırda 20 yılı aşkın süredir cezaevlerinde tutulan 600’e yakın hükümlü ve bu hükümlülerin aileleri yönünden söz konusu darbe halen de hayat çalmaya ve trajik bir şekilde can almaya devam ediyor. 28 Şubat mağdurları için hükümetler, siyasi iktidarlar, yargı mensubu değişse de mağduriyetlerinin tam olarak giderilmediğini gördük. Cezaevlerinde kimisi hayatını kaybetti, kimisi kanser oldu, kimisi sakat kaldı. “Damdan düşenin halini en iyi damdan düşen anlar.” Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan, sırf dindar olduğu için bu zulmün mağduru olmadı mı, şiir bahanesiyle cezaevine atılmadı mı? Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’ın bu mağduriyetlerin giderilmesi konusunda “nasıl bir yol ve yöntem olabilir” şeklinde bir çalışma yapılması için talimat verdiğini ve bu yönde oluşan ciddi bir kamuoyu baskısı ve talebine de duyarsız kalmadığını çok iyi biliyoruz.

GÜNLERCE SÜREN OLMADIK İŞKENCELER

Kendileri dışında hiçbir dini cemaat ve cemiyeti Müslüman görmeyen Fetöcü yapı, elindeki devlet imkânlarıyla, emniyet ve yargı organlarıyla kendilerinden olmayan dindarları tuzaklara düşürdüler, kumpaslara getirdiler, işkencelerle, sahte ve uydurma delillerle hepsini tek tek tasfiye yoluna gittiler. İslami hassasiyeti olanları terörle özdeşleştirip, ortamı terörize ediyorlardı. İnsanlar 28 Şubat’ın o karanlık ve çileli günlerinde sırf dinini yaşadığı ve değerlerini savunduğu için terörist ilan edildiler. 28 Şubat döneminde gencecik insanlara işlemedikleri suçları kabullenmeleri için günlerce süren olmadık işkenceler yaptılar. Cinsel organlara verilen elektrik işkencesi en zalimane olanıydı. Tetik düşürme, Filistin askısından tutun da poşetle boğmaya çalışmaya kadar bir sürü işkence. Bütün savunma ve düşünme yeteneklerini büyük ölçüde kaybeden insanlara, gözleri kapalı bir şekilde atılı suçu kabullendiklerine yönelik hazırlanmış, düzmece ifadeler imzalattılar.

YENİDEN VE ADİL YARGILAMA DİYORLAR

İslami hassasiyeti nedeniyle 28 Şubat mağduru olan, farklı yapı ve gruplardan oluşan yüzlerce insan cezaevlerinde, aftan öte “yeniden ve adil yargılama”istiyorlar. “Bizler de bu ülkenin evlatlarıyız, Ergenekon ve Balyoz davaları gibi Fetö mağduruyuz, adalet istiyoruz” diyorlar. 15-25 yıl arasında değişen sürelerde cezaevlerinde olanlar var. İster siyasal İslamcı, ister aşırı dindar deyin fark etmez bu camia “son on yılda en kritik ve en zorlu dönemlerde hep risk aldı. “Dindardır sesi çıkmaz, açlık grevine yatmaz, acısını bağrına basar ülkesini dünyaya şikâyet etmez, sokaklara dökülüp anarşi, kaos ve terör uygulamaz. Allah’a iman eder, devlete başkaldırmaz, vatana ihanet etmez”diye bir ön kabul var. Ancak Allah aşkına daha ne kadar sürecek bu zulüm, bu acı bekleyiş? Çeşitli gruplarla, uydurma terör yapılarıyla zoraki bir şekilde irtibatlandırılan insanları mahkûm eden hâkim-savcıların büyük çoğunluğunun Fetö’den ihraç edilmesi kurulan kumpasın en büyük delilidir. Kumpas kuran Fetö’cü polis, hâkim ve savcılarla kumpas mağdurları şu an yan yana koğuşlarda kalıyorlar.

ADLİ KAYITLAR İŞE ALIMLARA ENGEL OLUYOR

Bir de 28 Şubat darbe yargısının o acı tecrübeleri ve sıkıntıları bugün bile kamu idarelerinde veya özel sektörde dahi istihdam noktasında sıkıntı oluşturabilmektedir. Geçmiş eski adli sicil ve arşiv kayıtları “ömrü hayat boyunca” işe alımlarda engel olmaktadır. Bu mağduriyetlerin sayısı on binleri geçiyor. Bu mağduriyetlerin de giderilmesi, insanların geçmiş acılarını unutması, toplumsal barış ve toplumsal uzlaşıya katkı sunması, mağdur olan insanların topluma yeniden insani bir hayat standardı ile kazandırılması için geçmiş eski kayıtların özellikle arşiv kayıtlarının silinmesi, tarihin karanlık sayfasına atılması ve herkesin itibarının iade edilmesi büyük fayda sağlayacaktır. Zaman uzlaşma ve helalleşme zamanı.

Av. Ercan EZGİN / MİLAT