Başkanlar Kurulu’nda, aşağıdaki maddelerin kamuoyuyla paylaşılmasına karar verildi:

 

-31 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen mahalli idareler seçimleri milletimizin hukuka bağlılığını, siyasete güvenini ve demokrasiye verdiği önemi bir kez daha tescillemiştir. Demokratik sürecin milletin lehine işlemesi adına seçim sonuçlarının siyasi taraflar başta olmak üzere, toplumun tüm kesimlerince uzlaşma ve müzakere kavramları merkeze alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Seçim sonuçları, yerel politikaların belirlenmesinde toplumun bütün kesimlerinin muhatap alındığı, taleplere duyarsız kalınmadığı, sorunların tespitinin ve çözümlerinin ortaya konulmasının uzlaşma zemininde ele alınması gerekliliğine işaret etmektedir.

-Küresel güç olduğu iddiasındaki emperyalist yönetimlerce Kudüs, Golan Tepeleri, Venezuela, Doğu Türkistan, Suriye, Sudan, Yemen örneklerinde tezahür eden insan haklarının ayaklar altına alınmasını; büyük mücadeleler ve acılar pahasına elde edilmiş uluslararası hukuk düzeninin yok sayılmasını, saldırgan devletlerin, hukuk ve hak tanımazların, demokrasiyi kendi çıkarlarına keyfî yorumlayanların cezalandırılması yerine ödüllendirilmesini şiddetle kınıyoruz. İnsan haklarının dokunulmazlığına ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir uluslararası düzen yeniden tesis edilmelidir.

-Daha önce bazı ülkelerde yaşanan, son olarak Yeni Zelanda’da Cuma günü camilere yapılan vahşi bir saldırı sonucunda 50 kardeşimizin şehadeti, birçok kardeşimizin yaralanmasıyla bir defa daha gündeme gelen İslam karşıtlığını ve Müslüman düşmanlığını lanetliyoruz.

-Ülkemiz dâhil pek çok ülkenin maruz kaldığı küresel ve kitlesel göç sorununun, Batı’nın emperyalist ve sömürüye dayalı ikiyüzlü politikalarının sonucu oluşan iç savaş, insan hakları ihlalleri, ekonomik krizler, yoksulluk ve açlığın tezahürü olduğunun bilincindeyiz. Mazlumun ve mağdurun yanında olmanın medeniyet değerlerimizin temelinde yer aldığı gerçeğinden hareketle, insan ve Müslüman olmanın gereğini milletçe yerine getirmeye çalışıyoruz. Sendika olarak, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da tüm mazlum ve mağdurlar için, acının ve gözyaşının renginin aynı olduğu şuuruyla çaba göstermeye devam edeceğiz.

-Anlayışın, insani değerlerin ve insana saygının itibar kaybettiği bir dünyada, şiddetin korkutucu boyutlarda artarak genel bir ifade ve ilişki biçimine dönüştüğü bir ortamda eğitimciler, şiddetin en büyük mağduru olmaya devam etmektedir. Başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere, bütün eğitim camiası, siyasiler, mülki idareler, aydınlar, gazeteciler ve aileler bu konuda büyük bir aile olduğumuz şuuru ve duyarlılığı ile sorumlu davranmalı; caydırıcı ve toplumu şiddetten uzaklaştıran hukuki ve idari tedbirler bir an evvel ele alınmalıdır.

-Eğitim çalışanları için toplu sözleşme masasına taşıyacağımız tekliflerin, mali hakların iyileştirilmesinin yanı sıra, ülkemiz eğitim sisteminin kalitesini ve sürdürülebilirliğini artıracak mahiyette olduğunun bilinmesini istiyoruz. Bu nedenle, toplu sözleşme sürecinin, ‘bütçe disiplini’ ve ‘mali yeterlilik’ esareti altına alınmadan, tekliflerimizin maliyetinden ziyade mahiyetinin konuşulduğu bir anlayışla sonuçlandırılması gerektiğini ifade ediyor; kamu işvereni sıfatıyla toplu sözleşme masasına teklif sunacak olan siyasi iradenin, toplu sözleşmeyi refahın adil paylaşımı için fırsat olarak gördüğünü ispatlayacak bir anlayış ve içerikle hareket etmesini bekliyoruz.

-Kamu görevlilerinin ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkıları ve emekleri, çalışma hayatına ve kamu çalışma ilişkilerine yansımalı; yardımcı hizmetler sınıfı çalışanları ek göstergeden yararlandırılmalı, tüm kamu görevlilerinin ek göstergeleri en az 600 puan artırılmalı, başta 3600 ek gösterge olmak üzere, verilen sözler ivedilikle yerine getirilmelidir.

-Ayrımcılığa ve haksızlıklara neden olan, personeli eşi ile işi arasında tercih yapmaya zorlayan sözleşmeli personel istihdamına son verilmeli, kamuda kadrolu memur statüsü esas alınmalı ve bundan sonra tüm atamalar kadrolu yapılmalıdır.

-Öğretmenlik mesleğinin statüsünün ve itibarının güçlendirilerek niteliklerinin geliştirilmesinin ön şartının öğretmenlik mesleğinin bütün yönlerini kapsayan sistematik bir düzenleme niteliğinde bir meslek kanunu olduğu bilinciyle; öğretmene destek olacak, resmî ya da özel eğitim kurumu ayrımı olmaksızın haklarını güvence altına alacak ve sorumluluklarının sınırını çizecek Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili adım ivedilikle atılmalıdır.

-Mevcut eğitim kurumu yöneticilerinin müktesep haklarının korunduğu, tecrübe ve birikimlerinin eğitimin verimliliğine ve okulların niteliğine yapacağı katkının dikkate alındığı bir eğitim yöneticiliği düzeninin kurulması elzemdir.

-Ülkemizin ve milletimizin ekonomik ve sosyal kalkınma mücadelesinde başat rol oynamasını arzu ettiğimiz üniversitelerimizin kendilerinden bekleneni karşılamaları için, iş güvencesini esas alarak akademik ve idari personeli birlikte kucaklayan katılımcı bir yükseköğretim kanunu çıkarılmalıdır.

-Uluslararası rekabetin vazgeçilmez bir şartı olan bilimsel bilgi üretimi için akademik personel sayısı artırılmalı, özlük haklarının korunduğu ve geliştirildiği bir akademik çalışma hayatı tesis edilmelidir.

-Üniversiteleri başarıya ulaştıran ruhun akademik ve idari personelin birlikteliği ve uyumu olduğu gerçeğinden hareketle, idari personelin yükseköğretim tazminatı, geliştirme ödeneği gibi temel bazı mali ve sosyal haklardan faydalandırıldığı, üniversitelerarası merkezi yer değişikliği ve görevde yükselme haklarının tanındığı, üniversite yönetiminde görüş ve önerilerinin dikkate alındığı, ayrımcılığa maruz bırakılmadığı, özgür ve akademik düşünceyi sınırlayan rektör yetkilerinin azaltıldığı üniversiteler görmek istediğimizi bir kez daha deklare ediyoruz.

-Eğitim ortamlarının verimliliğinin artırılması, kurumlarımızın daha nitelikli olması için büyük bir emek ve gayret ortaya koyan şef, memur ve hizmetlilerimiz başta olmak üzere, genel idare hizmetleri, yardımcı hizmetler sınıfı ve teknik hizmetler sınıfı çalışanlarının çalışma şartlarının iyileştirilmesi, emeklerinin karşılığını eksiksiz alması, daha nitelikli bir hizmet üretebilmeleri için sorunlarının çözülmesi eğitim sisteminin geleceği açısından büyük bir önem arz etmektedir.

-Barınma hizmetiyle birlikte eğitim, öğretim faaliyetleri de icra eden Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’nün bütün varlığını ve faaliyetlerini eğitim alanı içerisinde sürdürdüğü dikkate alınarak, eğitim-öğretim ve barınma hizmeti birbirinden ayrı ve farklı olarak görülmemeli; Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ana hizmet birimi hâline dönüştürülen Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolu kapsamında kalmalıdır.

-Kamu görevlilerinin kılık ve kıyafet özgürlüğü hakkı yasal güvence altına alınmalıdır. Hâlâ devam eden kısıtlama ve yasakların kaldırılması için başlattığımız serbest kıyafet eylemi kararımız, kamu görevlileri kılık-kıyafet özgürlüğüne kavuşuncaya kadar devam edecektir.

-Eğitim-Bir-Sen olarak, hak, özgürlük ve emek mücadelemizi yeni zeminlere taşıyarak; üyelerimizin, eğitim çalışanlarının haklarının korunup geliştirilmesi, ülkemizde demokratik zeminin güçlendirilmesi, emeğin saygınlığının ülkemizde ve dünyada artırılması için sendikal yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdüreceğiz.