Önümüzdeki yıldan itibaren 5. sınıf öğrencilerinin yabancı dil ağırlıklı bir eğitim alması yönünde bir düzenleme, Millî Eğitim Bakanlığı’nın gündemindedir. Eğitim-Bir-Sen olarak, öngörülen düzenlemenin olası risk ve sakıncalarına, konu ilk gündeme geldiği andan itibaren dikkat çekmiştik. Son zamanlarda konuya ilişkin hazırlıkların devam ettiği yönünde yapılan resmi açıklamalar üzerine bazı hususları Bakanlığa hatırlatmakta fayda görmekteyiz.
 

Türkiye’de yabancı dil öğretiminin iyileştirilmesi konusu, sadece ders saatlerinin artırılmasıyla ilişkili olarak ele alınmamalıdır. Çünkü Türkiye’nin halen yabancı dil öğretimine ayırdığı toplam süre, ilkokul düzeyinde Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasının birazcık altında, ortaokul düzeyinde ise Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasındadır.
 

5. sınıflardaki yabancı dil saatlerinin 3’ten 18’e çıkarılması için ihtiyaç duyulan yeni yabancı dil öğretmen sayısı toplam 46 bin 500’dür. Ancak, bu kadar yabancı dil öğretmeni adayı Türkiye’de mevcut değildir. Ayrıca, bu kadar yerli ya da yabancı öğretmenin ulusal veya uluslararası kaynaklardan bulunması ve atamasının yapılması durumunda, diğer branşlardan halen atama bekleyen 400 bini aşkın öğretmen adayının mağduriyeti söz konusu olacaktır. Ani bir değişiklikle yeni öğretmen alımlarının sadece belli bir alana yoğunlaşması makul bir yaklaşım olmayacaktır. Ayrıca, böyle bir yaklaşım, diğer bazı alanlardaki öğretmen ihtiyacının yeterince giderilememesi sonucunu doğurabilir.
 

5. sınıfın yabancı dil dersi ağırlıklı hale getirilmesi durumunda, diğer branş öğretmenlerinin toplam ders saatleri azalacağından, birçok branşta ani bir şekilde öğretmen fazlası söz konusu olabilecektir. Dahası, söz konusu türden bir uygulama, ciddi endişeleri beraberinde getirmektedir. Özellikle küresel inovasyon yarışında bütün ülkeler fen bilimleri, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarına ağırlık verirken veya bu alanların eğitiminin iyileştirilmesine yönelik reformlar yaparken, Türkiye’nin, öğrencilerin öğrenmeye en açık oldukları bir dönemde bütün okullarında yabancı dile ağırlık vermesi tartışmaya açıktır.
 

Sistemin diğer öğelerinde herhangi bir değişiklik yapılmadığı takdirde, bütün 5. sınıfların yabancı dil ağırlıklı hale getirilmesi kararının başarı şansı düşüktür. Yabancı dil öğretiminin niteliğinin artırılması için tek başına öğretim süresini artırmaktan daha ziyade, dersin işleniş tarzı, müfredat, öğretmen niteliği ve sınav sistemleri gibi hususlar birlikte değerlendirilmelidir.
 

Yabancı dil ders saatlerinin artırılması yönünde bir politika izlenecekse, hazırlık mahiyetinde bir sınıftan ziyade, eğitim sisteminin altyapısını zorlamayacak şekilde ilgili ders saatlerinde küçük artışlar yapılması tercih edilmelidir. Örneğin, beşinci sınıfta yabancı dil öğretimini üç ders saatinden dört-beş ders saatine çıkarmak, sistemin altyapısını zorlamayacağından ve diğer dersleri çok daha az etkileyeceğinden daha uygulanabilir bir politikadır.
 

Yukarıda sıralanan risk ve sakıncalar dolayısıyla 5. sınıfın yabancı dil ağırlıklı hale getirilmesi düzenlemesi, çok ciddi sorunlara gebedir. Eğitim politikaları yapılırken, öngörülen düzenlemelerin altyapısının ne kadar hazır olduğu, düzenlemenin pedagojik olarak ne tür riskleri barındırdığı ve ilgili tarafların görüşlerinin neler olduğu gibi hususlar muhakkak dikkate alınmalıdır. Aksi halde, yaklaşık 10 yıldır uygulanan, ancak bugüne kadar istenen memnuniyeti bir türlü üretemeyen ve en sonunda vazgeçilen eğik yazı uygulamasının akıbeti, 5. sınıfın yabancı dil ağırlıklı hale getirilmesi uygulaması için de muhtemeldir.
 

Eğitim sendikası olmanın bilinci ve sorumluluğu ile hareket ederek bu hususları Millî Eğitim Bakanlığı’na hatırlatmayı tarihi bir görev addediyoruz.
 

Konuya ilişkin daha önce yayınladığımız 5. Sınıfın Yabancı Dil Ağırlıklı Hale Getirilmesi: Zorluklar, Riskler ve Alternatifler başlıklı Odak Analiz’e (Ekim 2016) şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.