Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Esen:- 'Toplu sözleşme masasından toplu sözleşme yasasına kadar her alanda etkili medya gücünü, ahlaki bir zeminde kullanmanın önemini tekrar vurgulamak, küçük hesaplar yerine kamu görevlilerini, ülkeyi ve insanlığı düşünerek erdemli bir zeminde yol almak bize, Memur-Sen'e, bu ülkeye ve bütün dünyaya kazandıracaktır'

Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Esen, 'Toplu sözleşme masasından toplu sözleşme yasasına kadar her alanda etkili medya gücünü, ahlaki bir zeminde kullanmanın önemini tekrar vurgulamak, küçük hesaplar yerine kamu görevlilerini, ülkeyi ve insanlığı düşünerek erdemli bir zeminde yol almak bize, Memur-Sen'e, bu ülkeye ve bütün dünyaya kazandıracaktır.' dedi.

Memur-Sen Konfederasyonunca, konfederasyonun genel merkezinde 'Toplu Sözleşmenin Dünü, Bugünü ve Yarını' paneli düzenlendi.

Panelin 'Gazeteci Gözüyle Çalışma Hayatı ve Toplu Sözleşme' başlıklı son oturumunda, Milli Gazete Ankara Temsilcisi ve TV5 Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Yılmaz, Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Esen, Anadolu Ajansı Türkiye Haberleri Yayın Yönetmeni Hasan Öymez ve Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Bostancı konuşmacı olarak yer aldı. Oturumun moderatörlüğünü Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar yaptı.

Avşar, yaptığı açılış konuşmasında, iletişim fakültelerinde insan haklarının bilinmesi, öğrenilmesi konusuna önem verdiklerini, bu sebeple müfredatlarında insan hakları, dersine yer verdiklerini belirtti. Avşar, 'İleride medyada sorumluluk üstlendikleri zaman, sizleri haberleştirirken, çalışma hayatına ilişkin haberler yaparken, sosyal politikaya ilişkin görüşlerini, yorumlarını ifade ederken en azından doğru bir terminolojiyle doğru bir yaklaşımla hareket etsinler, insan haklarını bilsinler ve saygılı olsunlar. Bu çok arzuladığımız bir şey.' diye konuştu.

- 'Algı yönetimi dijital çağda hayati bir meseleye dönüştü'

Mehmet Emin Esen ise medyanın dijitalleşmesiyle insan hayatına giren önemli kavramlardan bir tanesinin 'algı yönetimi' olduğunu söyledi. Algı yönetiminin kadim bir mesele olduğunu, dijital çağda daha hayati bir meseleye dönüştüğü vurgulayan Esen şöyle devam etti:

 


'Zırvanın hakikat, hakikatin zırva olarak sunulması, erdemin itibarsızlaştırılması, tezviratın gerçeğin yerini alması artık bu devirde içten bile değil. Dolayısıyla yapılan iş ne kadar erdemli olursa olsun onun algı suikastı ile itibarsızlaştırılmasına da imkan vermemek, kazanım değeri muhafaza etmek de artık işin kendisi kadar önemlidir. Toplu sözleşme masasında toplu sözleşme yasasına kadar her alanda etkili medya gücünü, ahlaki bir zeminde kullanmanın önemini tekrar vurgulamak, küçük hesaplar yerine kamu görevlilerini, ülkeyi ve insanlığı düşünerek erdemli bir zeminde yol almak bize, Memur-Sen'e, bu ülkeye ve bütün dünyaya kazandıracaktır.'

Esen, Memur-Sen basın ekibi olarak bu ahlaki ilkelerden hiçbir zaman taviz vermeden yollarına devam edeceklerini ifade etti.

- 'Neyin haber olamayacağının iyi tespit edilmesi gerekiyor'

Hasan Öymez de sendikal mücadele ve medya ilişkisinin toplu sözleşmeyle kısıtlanmasının sendikal mücadeleye zarar verdiğini ya da kazanımlarının çok sınırlı kalmasına yol açtığını düşündüğünü söyledi.

Ücret pazarlığının sendikal hayatın önemli bir unsuru olduğunu, ancak konunun sadece ücret pazarlığı ve sadece toplu sözleşme sürecinin yürütüldüğü yaklaşık bir aylık süreyle medyada yer bulmaması gerektiğini vurgulayan Öymez, 'Bu anlamda medyayla ilişkiler kapsamında çok ciddi bir strateji geliştirilmesi gerekiyor. Medyada neyin haber olabileceği, neyin haber olamayacağının iyi tespit edilmesi gerekiyor.' dedi.

Hangi medya organında hangi tür haberlerin yaptırılabileceğinin iyi analiz edilmesinin ve kuvvetli bir algı yönetimi gerektiğini kaydeden Öymez, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Ancak her şey sadece algıdan ibaret değil. Algıyı güçlü bir gerçeklik üzerine bina etmek gerekiyor. Güçlü bir gerçeklik üzerine bina edilirse algı hedefte başarılı olacaktır. Sadece ücret pazarlığıyla sınırlı kalmayacak bir sendikal hayata vurgu yapıldığı zaman bunun medyada yer bulması ve dolayısıyla medyanın gücünün çarpma yetkisiyle birlikte yetkili konfederasyon olarak burada bugün Memur-Sen'in veya tümden bakarsak çalışma hayatının aktörlerinin, işverenler ve kamu karşısında eli daha güçlü olacaktır.'

- 'Paranın, bilginin ve medyanın kontrolü arasında korelasyon var'

Mustafa Yılmaz da küresel bir medya kurgusu içinde bulunulduğunu söyledi. Programlarının tamamının bir sistem tarafından kurgulandığını vurgulayan Yılmaz, 'Bunların arkasına geçtiğinizde karşınıza hep aynı firmalar, aynı karakterdeki şeyler çıkıyor. Çünkü medyanın kontrolü gerçekten önemli. 3 şeyin kontrolü gerçekten önemli. Paranın, bilginin ve medyanın kontrolü. Bu üçü arasında müthiş bir korelasyon var.' ifadelerini kullandı.

Medyanın toplumun büyük bir çoğunluğu üzerinde etkili olduğuna işaret eden Yılmaz, 'Türkiye'de 'prime time' dediğimiz akşam saatlerinde televizyon izleme oranı yüzde 76. Bunun rakamsal karşılığı 56 milyon insan, bir şekilde televizyon etkisine, mesajlarına, sunumlarına maruz kalıyor. Yine aynı araştırmada iki ve üzeri televizyon olan ev sayısı yüzde 70'in üzerinde. Bu yüzden, küresel sistem, parayı kontrol edenler, medyanın kontrolüne özel bir önem veriyorlar.' diye konuştu.

- 'Kitleler, sosyal medyayı daha çok kullanıyor'

Mustafa Bostancı da kitlelerin sosyal medya kavramı üzerinden örgütlendiğini, bu yolla iletişim kurduğunu anlattı. Geleneksel medyanın gücünü kaybettiğini, sosyal medyanın güç kazandığını vurgulayan Bostancı, 'Sendikaların hedeflediği kitleler ve yeni nesil, sosyal medyayı çok daha fazla kullanıyor.' dedi.

İletişim teknolojilerinin sendikal süreçleri de etkilediğini ifade eden Bostancı, yeni bir bir sendikacılık modeline gidildiğini ve 'dijital sendikacılık' kavramının ortaya çıktığını kaydetti.