Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, öğretmeni hor gören, toplumdaki saygın yerini yok etmeye yeltenen anlayışın merkezde, taşrada, okulda, sınıfta ve koltukta yerinin olmamasını önemsediklerini ve değerli bulduklarını belirtti. Yalçın “Sorunlar çözüme kavuşturulmalı, kazanılmış haklara saygı duyan anlayış hayat bulmalıdır” dedi.

Ali Yalçın, sendikacılık, emek tarafının sorunları, eğitim gündemi ve Eğitim-Bir-Sen’in kamu yönetiminden talepleriyle ilgili Diriliş Postası’na açıklamalarda bulundu. Hacı Sarı’nın sorularını cevaplayan Yalçın, sorunların çözüme kavuşturulması ve kazanılmış haklara saygı duyan bir anlayışın hayat bulması gerektiğini ifade ederek, hakça paylaşım ve adil bir dünya istediklerini söyledi.

Yalçın, öğretmeni hor gören, toplumdaki saygın yerini yok etmeye yeltenen anlayışın merkezde, taşrada, okulda, sınıfta ve koltukta yerinin olmamasını önemsediklerini ve değerli bulduklarını, bu anlamda ellerinden geleni yapacaklarını vurguladı.

Eğitim çalışanlarına verilene dair tek ve net göstergenin 3600 ek gösterge olduğuna dikkat çeken Yalçın, “Artık bu konu tartışılmaktan, paylaşılmaktan, talep, teklif konusu yapılmaktan çıkarılmalı; 1 Ocak 2019’dan geçerli olmak üzere, eğitim çalışanlarına 3600 ek gösterge verilmeli ve maaşlara yansıtılmalıdır. 3600 ek gösterge konusunda tüm kamu görevlilerini memnun edecek bir uygulama istiyor ve bekliyoruz” şeklinde konuştu.

EĞİTİM-BİR-SEN TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SENDİKASI

Eğitim-Bir-Sen, neredeyse her iki eğitimcinin birinin üye olduğu bir sendika konumundadır. Eğitim-Bir-Sen’in sendikal pozisyonunu nasıl açıklayabilirsiniz?

Eğitim-Bir-Sen, çok sıkıntılı bir dönemde, 1990’lı yıllarda kurulmuştur. Mehmet Akif İnan ve arkadaşları, 1992’de, özelde eğitim çalışanlarının genelde ülkemizin, milletimizin ve insanlığın dertlerini dert edinerek; insanı, hak ve özgürlükleri merkeze alarak sendikal yolculuğu başlatmış, bütün mazlum ve mağdurların haklarını savunmayı amaçlamıştır. Kaldırımın taşı, esnafın camıyla bir sorunu olmayan bu anlayışla sendikacılıkta beyaz bir sayfa açan Akif İnan’ın mirasını öncülerimizden devralarak daha ileriye taşımanın gayreti içerisindeyiz. Sendikacılığa getirdiğimiz bu soluk; emekten, millî iradeden yana oluşumuz, yasakların kaldırılmasını sağlamaya yönelik mücadelemiz, sesimizle birlikte sözümüzü yükseltmemiz sonucu elde ettiğimiz kazanımlar, eğitim çalışanları tarafından takdir görmüş, bu teveccüh 15 Mayıs mutabakatlarına katlanarak yansımış ve Eğitim-Bir-Sen’i önce genel yetkili sendika, sonra Türkiye’nin en büyük sendikası ve sivil toplum kuruluşu yapmıştır.


Eğitim-Bir-Sen, alın terini akıl teriyle harmanlayan aksiyoner bir teşkilata sahiptir. Sendikanın, sendikacılığın, sendikalılığın risk olduğu, sakıncalı damgası yemeye gerekçe yapıldığı bir dönemde yola çıkan kurucu genel başkanımız Akif İnan, kalemiyle sendikacılığa fikir, kelamıyla sendikal alana hoşgörü, ahde vefasıyla emek mücadelesine platform oluşturmuştur. Eğitim-Bir-Sen, herkes için ‘hepimiz sendikacıyız’ iradesini yansıtan bir çoğulculuk; hayat hakkından düşünme özgürlüğüne, ifade hürriyetinden hakkı savunma cesaretine, insanı ve onurunu koruyan, yücelten, her konuyu, her kavramı sendikacılığın asli kavramı ve muhataplık alanı olarak görüyor ve görmeye de devam edecektir.

DAVA RUHU OLAN BİR TEŞKİLAT

6. Olağan Genel Kurulunuzu yaptınız, bu konuda neler söylemek istersiniz?

Başta Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay olmak üzere, genel kurulumuzu onurlandıran siyasi parti liderlerine, milletvekillerine, sendika başkanlarına, sivil toplum kuruluşu temsilcilerine, uluslararası emek örgütü yöneticilerine ve teşkilatımıza teşekkür ediyorum. Sendikamız, yeni ufuklardan yeni umutlara yolculuğunu sürdürecek. Bundan sonra önümüzde vizyon belgesinde ifade ettiğimiz, altını özenle çizdiğimiz bir hedef skalası var. Geçen dönem ortaya koyduğumuz hedeflerin üstüne çıkarak, vizyon belgesinde yazanlardan belki de daha önemli faaliyetlere imza attık. Dava ruhu olan, başladığı noktadan bugüne kadar çizgisinden sapmayan, istikametini yitirmeyen bir teşkilatız. Bu istikameti aynen sürdüreceğiz. Yeni dönemde daha da kavileşecek, güçlü hâle gelecek, hem üye sayısını artırma hem de sendikalı-sendikasız herkesi ‘sen yoksan bir eksiğiz’ diyerek herkesi Eğitim-Bir-Sen çatısı altında toplama hedefimize ulaşmak için ter akıtacağız. Adaylara, kongredeki heyecan ve nezaketleri için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, en temel anlamda kamu otoritesinden ne istiyorsunuz, hak arama mücadelenizde temel prensibiniz nedir?

Hakça bir paylaşım, sorunlarını çözüme kavuşturmuş bir Türkiye ve bir adil bir dünya istiyoruz. Kapitalist dünya sisteminin oluşturduğu krizlere karşı köklü çözümlerin ancak emek kesimi tarafından bulunabileceğine olan inancımızla bu alanda mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. Biz, tekelci kapitalist sisteme; 26 kişinin servetinin dünya nüfusunun yarısının gelirine eşit olmasını sağlayan bu sisteme karşıyız. Hakça bir paylaşım ve adil bir dünya istiyoruz. Sendikacılığımızla da bu umuda, bu ufka yürüyoruz, birlikte koşuyoruz. Biz sendikacıyız; bir işyerini, bir ilçeyi, bir ili, bir ülkeyi, dünyadaki bir bölgeyi, kıtayı ve nihayet bütün dünyayı adalete mekân kılan her eylemle yeniden diriliriz. Çünkü biz insanlığın hayrına, kapitalizmin şerrine çalışıyoruz. Biz emeğin hakkı, emperyalizmin defi, Siyonizm’in defni için çalışıyoruz.

OKUL YÖNETİCİLERİMİZİN HAKKI, HUKUKU KORUNMALI

Efendim, öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili beklentilerinizi okuyucularımızla paylaşır mısınız, zira öğretmenlik meslek kanunu öğretmene destek kanunu olsun talebiniz eğitimcilerden çok büyük destek aldı.

Biz, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu öğretmene destek kanunu olarak görmek istediğimizi hem kamuoyuyla hem de yetkililerle paylaştık. Okul yöneticilerimizin hakkını, hukukunu koruyan bir düzenlemenin hayata geçmesi, mevcut yöneticilerin birileri tarafından hedef gösterilmesine izin verilmemesi yönündeki çağrımızı defalarca dile getirdik, getiriyoruz. Öğretmeni hor gören, toplumdaki saygın yerini yok etmeye yeltenen anlayışın merkezde, taşrada, okulda, sınıfta ve koltukta yerinin olmamasını önemsiyor ve değerli buluyoruz. Bu anlamda elimizden geleni yapıyor, yapacağız.


Sayın Başkan, kamuda sözleşmeli istihdama karşı olduğunuzu biliyorum, bu konuda bir çalıştay yapacağınızı duyurdunuz…

Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının tüm uyarılarımıza rağmen yeniden öğretmen istihdamında esas alınması, 632 sayılı KHK ile sonlandırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması sürecinde var olan sorunları yeniden açığa çıkarmıştır. Sözleşmeli öğretmenlik, kabul edilmiş hatanın tekrarı, geçmiş sıkıntıları unutmanın, aynı kısır döngüyü yeniden kurup birçok değeri heba etmenin, öğretmenlerin işi ile eşi arasında tercihe zorlanmasının, haklı taleplere, geçerli mazeretlere duyarsız kalmanın adına dönüşmüştür. Sözleşmelilik, öğretmenin eşinden, çocuklarından ayrı olması nedeniyle iç huzurunun da iş huzurunun da olmadığı bir uygulamadır. Öğrencisine hizmet azmiyle ailesine hasreti aynı anda taşımak anlamına gelen sözleşmeli öğretmenlik, anayasal hakları sınırlamakta, aile bütünlüğünü bozmakta; eşleri, çocukları anne babalarından ayrı bırakmaktadır. Öğretmenlerimiz, zorunlu hasret yükümlülüğünden; eğitim sistemi ise yaşanan sorunlar nedeniyle sözleşmelilik yükünden kurtulmalıdır. Öğretmenliğin-öğretmenlerin itibarını zedeleyen sözleşmeli öğretmenliğe derhal son verilmelidir.

Bu konudaki kararlılığımızın göstergesi olarak, “Kamuda Sözleşmeliliğe Son” şûrası düzenliyoruz. Şûrada sözleşmeli istihdamı masaya yatıracak, kadroya geçiş talebimizi bir kez daha dile getireceğiz.

Sayın Başkan, 3600 ek gösterge ile ilgili talebinizde gelinen nokta hakkında bilgi verebilir misiniz? ‘Zamanlama kadar kapsam da önemli’ vurgunuzla neyi ifade etmeye çalıştınız?

Eğitim çalışanlarını; hizmetliden memura, mühendisten avukata, şeften şube müdürüne bir sistemin uyumlu özneleri olarak görmek istiyorsak, haklarda eşitlik, sorumlulukta paydaşlık ilişkisi kurmak zorundayız. Eğitim çalışanlarına verilene dair tek ve net gösterge 3600 ek gösterge olmuştur. Artık bu konu tartışılmaktan, paylaşılmaktan, talep, teklif konusu yapılmaktan çıkarılmalı; 1 Ocak 2019’dan geçerli olmak üzere, eğitim çalışanlarına 3600 ek gösterge verilmeli ve maaşlara yansıtılmalıdır. Yeni, büyük, güçlü Türkiye’ye daha hızlı ilerlemenin yolu, eğitimciyi mutlu etmekten, eğitimcilerin terini değerli hâle getirmekten geçiyor.

3600 ek gösterge konusunda tüm kamu görevlilerini memnun edecek bir uygulama istiyor ve bekliyoruz. ‘Zamanlama kadar kapsam da önemlidir’ derken, çalışma barışına katkı sağlayacak herkesin memnun olacağı bir 3600 düzenlemesi beklediğimizi ifade ediyoruz sendika olarak.

ÖĞRETMEN ÇOCUĞU DRAMI ARTIK SON BULMALI

Efendim, 6. Olağan Genel Kurul neticesinde seçilen yönetimi tebrik ediyoruz. Son olarak taleplerinizle ilgili ana başlıkları ifade edebilir misini?

Eğitimcilerin gelir vergisi yükü azaltılmalı, ek dersten vergi alınmamalıdır. Özel hizmet tazminatları yükseltilmeli, mahrumiyet bölgelerinde ilave mali ve sosyal haklar getirilmelidir. Çalıştığı şehir büyük, aldığı maaş düşük eğitim çalışanı fotoğrafı olmamalıdır. Sözleşmeli personel uygulaması eğitimde de kamuda da sona ermeli; eğitime güvenen toplum, eğitimcisine iş güvencesi vermelidir. Çocuğunu özleyen öğretmen, annesinden babasından uzak öğretmen çocuğu dramı artık son bulmalıdır. Hafta sonu öğretimi için verilen artırımlı ek ders ücreti, hafta içi eğitim veren öğretmenlere de verilmelidir. Üniversitedeki idari personel, ikinci grup görülmemeli, görevleri de maaşları da motivasyonları da yükseltilmelidir. Akademik personel, fikren özgür, madden rahat, idari açıdan katılımcı olmalı, olabilmelidir. Türkiye, son yıllardaki sessiz devrimlerine yenilerini eklemeli, kılık ve kıyafet dayatmasını sona erdirmelidir. Kazanılmış haklara saygı duyan anlayış hayat bulmalı; yardımcıları, üst yöneticileri yanıltmamalıdır.

Son sorum üniversitelerle ilgili. Üniversite personelinin birçok sorunu bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Örgütlenmeden, mücadele verilmeden hiçbir sorun çözüme kavuşturulmaz. Üniversite personelinden bu anlamda biraz gayret göstermelerini, örgütlü gücümüze hem üye olarak hem de birikimleriyle katkıda bulunmalarını bekliyoruz. Akademisyenlerin de idari personelin de sorunlarının farkındayız ve bunları çözmek için çaba harcıyoruz, bir kısmının da çözümünü sağladık. Akademik personelin daha fazla bilimsel çalışma yürütebilmesi için ücretlerinde artış yapılmalı, girmek zorunda oldukları ders yükü ve ders saati azaltılmalıdır. Akademisyenlerin, daha fazla bilimsel çalışma ve araştırma yapmaları için mali ve sosyal haklarında iyileştirme yapılarak idari kadrolarda görevlendirilme uygulaması kaldırılmalıdır. Geliştirme ödeneğinde akademik ve idari personel ayrımı yapılmamalı, uzmanlara ve idari kadrolarda çalışanlara da geliştirme ödeneği verilmelidir. İdari personele yer değiştirmelerinde muvafakat uygulaması yerine YÖK gözetim ve denetiminde üniversite içi ve üniversitelerarası mazerete ve isteğe bağlı yer değişikliği hakkı verilmelidir.

Akademik ve idari personelin, öğretmenin, şefin, memurun, hizmetlinin; bütün eğitim çalışanlarının sorunu sorunumuzdur. Sorunlara çözüm bulmaya, çözüm odaklı sendikacılık yapmaya devam edeceğiz.

Kaynak: Ali Yalçın: Eğitimcilerin sorunları çözüme kavuşmalı