657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 10.maddesi, ‘Amir konumundaki devlet memurlarının görev ve sorumluluklarını’ düzenlemiştir. Bu hükme göre; “Amir, maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranır. Amirlik yetkisini kanun ve diğer mevzuatta belirtilen esaslar içinde kullanır.”

Aynı kanunun 7.maddesi ise devlet memurlarının tarafsızlığını düzenlemiştir. Bu hükme göre de; “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.”

Bu hükümlerden ilki, sadece amir konumundaki devlet memurlarını ilgilendirdiği halde, ikincisi, bütün devlet memurlarını ilgilendirmektedir.

Mevzuat böyleyken, son yıllarda artarak devam eden uygulamalara bakıldığında, bu hükümlerin geçerliliğini yitirdiği, adeta kadük hale geldiğini söyleyebiliriz. Konuyu daha anlaşılır hale getirmek için Milli Eğitim Bakanlığının çeşitli uygulamalarından birkaç örnek vermek gerekirse;

-Öğretmen atamalarında daha önce uygulanan KPSS ve özel alan puanlarına göre yapılan atamalar, 2016 yılından itibaren mülakat puanına göre yapılmaya başlanmıştır.

-Şube müdürü atamalarında daha önce ÖSYM sınavı sonucu ve hizmetiçi eğitim puanına göre yapılan atamalar, Bakanlığın yaptığı yazılı sınav ve mülakat puanına göre atamaya dönüştürülmüştür.

-Okul müdürü ve müdür yardımcısı atamaları, yazılı sınav sonucuna göre yapılırken, mülakat puanıyla yapılan atama sistemine dönüştürülmüştür.

Bu üç kademe eğitim yöneticisinin mülakatla seçilmesi ve il-ilçe milli eğitim müdürlerinin de direkt Bakanlık tarafından atanması, eğitim yöneticilerinin objektif olarak seçilmesinin ve liyakatli eğitimcilerin görevlere gelmesinin önünü kapatmış, belli bir görüşe ve belli bir sendika üyeliğine sahip olanların ezici çoğunluğa sahip olduğu bir eğitim yöneticisi kadrosu ortaya çıkmıştır. Yapılan çeşitli araştırmalarda, okul yöneticilerinin % 83’ünün belli bir sendikaya üye olduğu bilinen bir gerçektir.

Durum böyle olunca; sendikaları ayrıştıran ve kendi görüşüne yakın sendikalara öncelik veren; bazı sendikaların açılış, yemek vb. toplantılarına katılan ancak başka sendikalarla görüşme için randevu vermeyen il-ilçe milli eğitim müdürleri; öğretmen ve okul yöneticisi atamalarında tarafsız davranamayan mülakat komisyonu üyesi şube müdürü ve il milli eğitim müdür yardımcıları; okullarda, başarı belgesi ve diğer ödüllendirmelerde, öğretmenler arasında, ödüle layık başarılı öğretmenleri seçmek yerine, kendi sendikasına üye öğretmenleri seçen, sınıf oluştururken, öğretmenleri, sendika üyeliklerine göre ayrıştıran okul müdürleri, kısacası, maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranmayan, görevlerini

Yerine getirirken çeşitli nedenlerle öğretmenler arasında ayrım yapan eğitim yöneticileri ortaya çıkmıştır.

Bu durum, hem mevzuat açısından suçtur, hem de okul iklimini olumsuz yönde etkileyen, öğretmen motivasyonunu bozan adaletsiz ve hakkaniyetsiz bir durumdur. Bu tür haksızlıklar, aynı zamanda, eğitim sistemini temelinden dinamitleyen en önemli unsurdur.

Amir konumundaki devlet memurlarının mevzuatta belirtilen adaletli ve hakkaniyetli bir şekilde, bütün çalışanlara eşitlik ve tarafsızlık bilinciyle görev yapması sağlıklı bir okul, sağlıklı bir eğitim sistemi ve sağlıklı bir toplum için vazgeçilmez ilkelerdendir.

Abdullah DAMAR