Aytunç Altındal'ın “Bir Türk Casusunun Mektupları” adlı kitabından küçük bir alıntı yapıp sonra aklı putlaştıran, bilimci, deneyci, rasyonalist, pozitivist putperest yobazlara döneceğim. Rahmetli, çoğu yazarlarımız gibi laf olsun torba dolsun kabilinden ayaküstü eğlencelik yazılar kaleme alan, cebini dolduran sıradan bir yazar değildi.Lafı dinlenir, yazdığı okunur sağlam bir araştırmacıydı.

Der ki;cahil eğitilebilir ama yobaz eğitilemez. Yobaz eğitimli olduğu halde bilgisiz ama keskin kanaatlere(optinions) sahiptir.Her konuda kanaatlerini dışa vurmak ihtiyacını duyar ve kendi bilgisizliğini çoğunlukla yanlış kullandığı kelimelerle açıkladığını sanır. Yobaz radikaldir. Hiçbir karşı görüşü, anlatımı ve veriyi dikkate almaz kendi ezberini tekrarlar durur.

Yobaz demogogdur. Eleştirileri dinlemez ve eleştirenleri eline geçirdiği ilk fırsatta en gaddar yollardan cezalandırarak kendisinin ne denli büyük ve yanılmaz olduğunu göstermeye çalışır. Dogmatik ve saplantılıdır.Kendine göre gerçeklik olarak kabul ettiği şablonları her konuya ve duruma göre uygular. Gerçekte aklın ve bilimin yüceliğine sorgusuz sualsiz iman etmiş bir zavallıdır o!

Tam da burada Feyerabend'e kulak verelim. Ona göre bilim dedikleri şey de zatenbulunmaz hint kumaşı değildir. Bilim, yalnızca insan tarafından geliştirilmiş olan pek çok düşünme biçimlerinden sadece biridir. Bir yanıyla din veya ideoloji, öbür yanıyla parapsikoloji, astroloji, falcılık gibi uygulamalardan biridir. Bilimin akılcı ve deneysel olma gerekçesiyle yürüttüğü üstünlük savı da yersizdir. Bilim de tüm diğer arayışlar gibi üstünkörü ve temelde irrasyoneldir. Yahudiler İsa'yı nasıl çarmıha gerdilerse, bilim de diğer bilgi üretme biçimlerini öyle çarmıha germektedir.

AgüstComte'ninaklı putlaştırdığı bir dönemdebilimsel verileri mutlak kabul eden ve bilimi din haline getiren bağnaz bir zihniyethâkim oldu. Pozitivistlerkıt akıllarıyla bilime, akla, deneye aykırı olan hemen her şeyi reddederek farklı hakikatlerin yolunu daha baştan tıkamışlardı.

Bugün de hemen her şeyi akıl ve bilimin öncülüğünde çözebileceklerine dair sarsılmaz inançları bir baskı unsuru olarak hala güncelliğini korumaktadır.

Ama âlemde işler öyle yürümüyor. Max Planck'ın kuantum fiziği kuramına kadar dünyada Newton fiziği temel alınıyordu mesela. Kuantum beş duyu ile kavranan âlemi altüst eden bir kuramdı.Haliyle o güne kadar kitüm ezberler bozuldu.

Albert Einstein bile önceleri direndiama bir netice elde edemedi. Newton fiziğinin maddelerin katı, sert, ölçülebilir ve birbirindenbağımsız nesneler olduğu varsayımı yıkılmıştı. Yani bu her şeyi gözlemleyen, deneyen akılcı arkadaşların eline aldıkları katı bir maddenin gerçekte öyle olmadığı anlaşıldı. “Objektif gözlem bile kendi içinde objektif değildir” demeye başladılar.

Bir ara sosyal medyada meraklı bir grup genç dünyanın aslında yuvarlak olmadığını NASA'nın bizi yanılttığını ispat etmek maksadıyla bir dizi çalışma paylaştı. Aman Allah'ım, sen misin paylaşan! Günlerce linç edildiler, alay konusu oldular. Yakın bir zamanda bu sefer de AK Parti Gençlik Teşkilatı'ndan olduğunu öğrendiğimiz bir genç arkadaş benzer şeyler söyleyince olanlar oldu.

Ne kriptoFETÖ'cülüğü kaldı, ne yobazlığı ne aptallığı… Yemediği hakaret, uğramadığı iftira kalmadı. Yobazlığı tescilli Cumhuriyet Gazetesi, eğitimli yobazlardan Ertuğrul Özkök ve mahalleden birkaç kişi bu fırsatı anında değerlendi. Belli ki dünyanın kendi etrafında döndüklerinisanıyorlar.

Açıkçası bendünyanın yuvarlak ya da düz olmasıyla ilgilenmiyorum. Sorunumuz farklı görüş beyan edenlere karşı gösterilen bu gaddarca tutum. Ne yani birileri çıkıp dünyanın şekliyle alakalı farklı görüşler, teoriler ortaya atamaz mı?Bunu beyan edenleri artık FETÖ'cü mü ilan edeceğiz. Oysa asıl yobazlık farklı görüşlere kapalı olmak ve bilim denilen şeye sorgusuz sualsiz iman etmektir. Bu tür eğitimli yobazlar “hayatta en hakiki mürşit bilimdir/fendir, başka hakikat arayanın canı cehenneme” diyorlar.

Ne var ki bilimin ve aklın yanılmaz olduğuna iman eden putperest yobazlar artık bugün komik kalıyor. Fakat beni üzen asıl mesele, farklı görüşlere olan toleransımızın maalesef gittikçe azalması ve görüşlerini beğendiğimiz kişileri de kolaylıkla FETÖ'cü ya da başka kötü sıfatlarla itham etmemiz...

Bergson'a dediler ki sen aklı/akliyeciliği yıktın fakat bunu yine akılla yıktın. Cevap muhteşem; “Ben aklı, akılla yıktıysam demek ki aklın nihai gayesiacziyetini itiraf etmekmiş.

Ufuk Çoşkun/Milat