Önce PTT Messenger…

Sonra Soyağacı uygulaması…

Farkında mısınız?

Devlet iki haftada iki farklı bilişim projesini halka açmaya karar verdi, ikisinde de çuvallama yaşandı.

Neden peki?

Neden para, eleman ve imkan sorunu olmayan devlet kurumları, açık alan projelerinde yerle yeksan oluyorlar…

Acaba kaç tane kapalı devre bu tarz proje çöp oldu, paralar havaya uçtu?

Kaç tane iri laflarla başlayan çalışmalar hüsran ile sonuçlandı.

Kamuya açık olmayan bilişim projelerini biz bilemiyoruz ama iki tane büyük bütçeli iş daha başlangıcında çökerse ve kendi içinde büyük skandallar yaşanırsa kamudaki bilişim aklından ciddi olarak şüphe etmek gerekiyor.

Türkiye'deki en sorunlu ve çaresiz alanlardan birisi kamu ve bilişim…

Ne yazık ki siyasi karar vericilerin iyi niyet beslemekten öte müdahil olamadığı tamamen teknik beyinlere emanet edilen ve sürekli sorun yaşanan bir alan…

Devasa bütçelerin döndüğü, büyük paraların ödendiği ama karşılığında fayda-verimlilik analizi yapıldığında çöküşlerin yaşandığı “öğrenilmiş çaresizlik” alanı…

Peki, ne oldu bu iki projede, onu hatırlatalım.

PTT'nin  “yerli ve milli whatsup” diye tanıttığı ve “biz ürettik” dediği messenger yazılımın bir Amerikan şirketinden satın alındığı ortaya çıktı.

Daha da önemlisi bu skandal ortaya çıkınca büyük bir panikle kurumsal yalan söylendi.

“Biz hiç link vermedik, indirilen program başka bir uygulamaya ait” mealinden büyük bir yalan.

Oysa bu satırların yazarı da dahil pek çok kişi doğrudan PTT Messenger sitesindeki linklerden mobil ve masaüstü versiyonlarını çoktan indirip incelemişlerdi.

Nitekim internette program inceleme videoları bolca mevcut.

Proje sahipleri Başbakan ve Bakanlar Kurulunu işin içine soktukları için o kadar paniklediler ki, ertesi gün hemen linkleri kaldırıp bu yalanı ortaya attılar.

Şu an durumu soğutmaya çalışmakla ve kamuoyu dikkati üzerlerinden gitsin diye dua etmekle meşguller.

Peki, biz PTT yönetimine soralım, bu proje için ne kadar bütçe ayrıldı, ne kadar yatırım yapıldı?

Bunu da kamuoyu ile paylaşsınlar, toplum da öğrensin…

Soyağacı fiyaskosuna gelince…

E-devlet üzerinden vatandaşlar kendi soyağaçlarına ulaşabileceklerini öğrendiklerinde siteye hücum ettiler…

E-devlet yazın internete, size ne büyük laflar getirecektir önünüze.

İddialı cümleler, müthiş teknik analizler….

Sanırsınız ki aşılamaz kaleler, geçilemez sıradağlar…

Ama halka açık ilk popüler işte yerle yeksan oluveriyorlar…

Yöneticilerin önüne büyük bütçeler koyup iddialı laflarla devletten para çıkışına neden olanlar, en küçük bir ilgi alakada sitelerinin çökmelerini engelleyemiyorlar…

Milli Eğitim Bakanlığı, ÖSYM gibi sınav sonuçları açıklanan kamu sitelerinin sürekli kilitlendiği ve zaman zaman çöktüğü haberlerini bolca okursunuz…

Tüm bu fiyaskoların altında beynini yabancı yazılımlara ipoteklemiş teknik zeka var ne yazık ki…

“Öğrenilmiş çaresizlik” yaşanıyor bu alanda…

Üniversitelerin ilgili bölümleri ne yazık ki yaygın Amerikan bilişim şirketlerine pazarlamacı yetiştiriyorlar, yazılımcı ya da bilişimci değil…

Adam üniversitede Amerikan şirketlerinin ürünlerini öğreniyor, iş hayatında onları uyguluyor, hayatı boyunca onlardan ekmek yiyor…

Ve bu adamlar büyük teşviklerin verildiği bilişim sektöründe musluğun başında…

Yerli ve milli bir projeye destek verirler mi?

Yol acarlar mı?

Adamın ekmek kapısı “yerli ve milli olmayan” ürünler…

Adamın bilgisi sadece bunlarla sınırlı…

Kendi bilgisi dışında olabilecek bir ürün geldiğinde işini biteceğini, maaşının ya da koltuğunun gideceğini düşünüyor…

Ülkenin, vatanın, toplumun çıkarlarından ona ne?

Kamudaki bilgi işlem departmanı diye konumlandırılan bölümlerin tek işlevi trafik polisliği ve kablo takıp sökmek…

Donanım ve yazılım ile ilgili neler alınacağına karar vermek ve bunların kurulması ve kullanıcıların eğitilmesinden ibaret…

Ki, bu hizmetlerin çoğunu da hazır alıyorlar.

Teknik bir sorun olduğunda da zaten ürünün temin edildiği firmalardan yine ücreti karşılığında hizmet alıyorlar…

E, peki en küçük bir belediyede bile onlarla kişi istihdam edilen bilgi işlem servisleri ne yapar?

Sadece işsizlere iş bulma amacını taşıyor…

En küçüğünden en büyüğüne kadar, hatta işi bilişim alanında destek vermek olan kurumlar bile ne yazık ki bu kafayla dolu…

Sen, ben, bizimoğlan kapalı kapılar ardından büyük bütçeli işler kotarılıyor…

Kullanıcı sayısı sınırlı olduğu için aksaklıklar göze çarpmıyor…

Ama ne zaman koca bütçeler harcanarak ortaya çıkan herhangi bir hizmet halka sunulunca cila dökülüyor, yaldızlar kazınıyor, altından buram buram yetersizlik, çapsızlık, iş bilmezlik, boşa para harcanmışlık çıkıveriyor…

E, güzel bir söz var malum, “El bilmem neyiyle gerdeğe girmek” diye…

El yazılımı, el donanımı, el projesi, el ürünü ile halkın önüne çıkarsan, benzin konulması unutulan devrim arabası gibi dımdızlak kalıverirsin ortada…

Yazık ki, ne yazık…

Bu kafa yüzünden Türkiye her yıl yaklaşık 100 milyar dolarlık “bilgi ve teknoloji” ithal ediyor…

Sanıldığı gibi en büyük ithalat kalemi enerji değil, “bilgi ve teknoloji”…

Tayyip Erdoğan “yerli ve milli” diye kendini paralasın dursun…

Ekmeğini yerli ve milli dışı ürün ve hizmetlerden yiyenler onu tınlarlar mı?

Gönlüm aksini söylemek isterdi ama ne yazık ki aksi kabak gibi ortada…

Yenisöz Gazetesi