Değerli öğretmen arkadaşlarım,
1990’lı yılların ortalarından beri eğitimde bilgisayar teknolojilerini kullanmaya çalışıyorum. İlerleyen yaşım ortaya çıkacak ama ülkemizde projeksiyon ile ders işleyen ilk nesil öğretmenlerden olduğumu söylemem gerekiyor. O zaman bilgisayar teknolojilerini kullanmak hem imkânların sınırlı olması hem de cihazların çok pahalı olması sebebiyle oldukça zordu. Ama bilgisayar ekranını perdeye yansıtarak ders işlemek de benim hayallerimi süslüyordu.

O yıllarda okulumuza kaliteli bir projeksiyon cihazı temin etmiştik. Pahada çok değerli olduğu için okul müdürümüz onu çelik para kasasında muhafaza ediyordu. Ben de derslerimde kullanmak istiyordum ama müdürümüz “olmaz” diyordu. “Neden?” diye sorduğumda “O çok değerli bir cihaz, sadece özel günlerde kullanacağız” cevabını veriyordu. Ama benim de hayallerim vardı. Derslerde kullanmak üzere okul müdüründen projeksiyon cihazını almak için bir taktik geliştirdim. Bıkmadan usanmadan her sabah kapısını çalıp “Günaydın müdürüm, bugün projeksiyonu istiyorum” diyordum. O da bana gülümseyerek “Günaydın ama olmaz” diyordu. Bu ritüel birkaç ay böyle devam etti. Hiç unutmuyorum, bir Çarşamba günü sabahı aynı şekilde cihazı ondan isteyince “Gel bir çay içelim” dedi. Ben oturunca o da gülümseyerek, “Karadenizli ısrarına yenildiğimi kabul ediyorum, haftada bir gün projeksiyonu sana vereceğim” dedi.

Dünyalar benim olmuştu. Özel bir derslik yok, dizüstü bilgisayar yok, seyyar perde yok ama heyecan ve istek var. Taşınabilir bir perde ile uzun bir ara kablo aldım. Bilgisayar kasası bir koltuğumun, kablo ve perde diğer koltuğumun altında, bir elimde çantam diğer elimde projeksiyon sınıf sınıf dolaşarak derslerimde kullanıyorum. Teneffüslerim sistemi kurmak ve kaldırmakla geçiyor ama çok keyif alıyorum. Çünkü dersler farklı bir formata dönüşüyordu. Teknoloji henüz yaygın olmadığı için öğrencilerin de çok ilgisini çekiyor. Bu arada okulun içinde bu materyal ve cihazlarla dolaşırken tatlı takılmalar da olmuyor değil. Bazı öğrenciler ve öğretmen arkadaşların yarı şaka yarı ciddi, ben yanlarından geçerken “Teknomanyak” dediklerini duyuyorum. Çok güzel günlerdi, geçti gitti.

Eğitimde teknolojinin işimi çok kolaylaştırdığını, özellikle 2000’li yılların başında öğrencilerin dikkatini çekmek, derse ilgiyi artırmak ve öğrenmeyi kolaylaştırmak için bir araç olarak kullandığımı ve bunun işe yaradığını söylemeliyim. Fakat derslerimde dijital teknolojiyi gereğinden fazla kullanmamaya, ölçüyü aşmamaya ve en önemlisi teknolojiyi pedagojinin önüne geçirmemeye çok dikkat ettim. Bunu da başardığımı düşünüyorum.

Akıllı telefon ve internetin yoğun olarak kullanılmaya başladığı 2010’lu yıllardan itibaren, derslerde dijital teknolojiyi kullanmanın artık öğrencilerin dikkatini eskisi kadar çekmemeye başladığını ve teknoloji bağımlılığının artmakta olduğunu gözlemlemeye başladım. Bunun üzerine bilgisayarla ders işlemeyi yavaş yavaş azalttım.
Öğretmenliğimin son yıllarında, öğrenci merkezli yüz yüze etkinlikleri, grup çalışmalarını, işbirliği yaparak öğrenmeyi ve sosyal duygusal becerilerin gelişmesine yönelik çabalarımı artırmaya çalıştım. Bu süreçte değiştirdiğim yaklaşım ve yöntemlerin işe yaradığını, daha keyifli, öğretici ve hayata hazırlayıcı dersler ortaya çıktığını düşünüyorum.

Koronavirüs salgını sebebiyle, okullardaki eğitime ara verildiği şu günlerde, uzaktan eğitim eskisinden daha yoğun bir şekilde gündemimize girdi. Ben de öğrencilerin eğitim öğretimden uzaklaşmaması, okulla ve öğretmenleriyle bağlarının kopmaması için iyi bir fırsat olduğunu düşündüğüm için uzaktan eğitim ile ilgili paylaşımlarda bulundum ve bazı teknolojik araçları da yazılarımda tanıttım.

Bilgisayar ve internet teknolojileri ile öğretmenlerin öğrencilerine ulaşması konusunda fikrimde bir değişiklik olmadı. Ancak bu günlerde zorunluluktan dolayı yoğun olarak başvurduğumuz uzaktan öğretimin, karantina günlerinden sonra da çok gerekli olmadığı durumlarda kullanılma ihtimalinden kaygı duyduğumu itiraf etmeliyim. Çünkü öğretmen ve öğrencilerin göz göze gelerek, gönlü gönle değdirerek, nefes nefese birbirini hissederek sınıfta kurdukları etkileşimin, işledikleri dersin yerini hiçbir uzaktan eğitim uygulaması tutmayacağını çok iyi biliyorum.

Evet, öğretmen öğrenmeyi kolaylaştıran kişidir. Etkili öğretmenler öğrenmeyi kolaylaştırma işlevini belli ölçülerde dijital teknolojiyi kullanarak uzaktan da yapabilirler. Ancak bunu normalleştirmeleri, yüz yüze eğitimin yerine koymaları veya öğrencileri teknoloji bağımlısı haline getirecek kadar aşırı kullanmaları doğru değildir.

Eğitimde dijital teknolojinin, iyi insan yetiştirme yolunda ne kadar katkı sağlıyorsa o kadar kullanılması dileklerimle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Muhammet YILMAZ
Eğitimci-Yazar