MEB 13 Ocak 2018 itibariyle, MEB Personelinin Görevde Yükselme, Ünvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Ataması Hakkında Yönetmelik’te yaptığı değişikliklerle ilçe milli eğitim müdürlerinin atanma şartlarını değiştirdi. Daha önce okul müdürleri de ilçe milli eğitim müdürü olabilirken yapılan değişiklikle bu makama atanabilmek için iki yıl şube müdürlüğü yapmış olma zorunluluğu getirildi. Fakat 31 Ocak 2018 tarihinde Türkiye genelinde yaptığı pek çok ilçe milli eğitim müdürü atamasını bu yönetmeliğe aykırı şekilde gerekli şartların taşınmasını gözetmeksizin yaptı. Yapılan atamaların keyfi olduğu ve hukuka aykırılığı günlerdir kamuoyunda tartışılmasına rağmen MEB’den ne bir açıklama ne de bir geri adım geldi. Keskin bir suskunlukla geçiştirilmeye çalışılan hukuksuz atamaların yol açtığı mağduriyetleri dile getirme ve eğitim bürokrasisi içindeki kirlenmeyi gündemleştirme bağlamında konuyu tekrar kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.

Yapılan skandal hükmündeki atamalardaki keyfi ve hukuksuz uygulamaları Ankara Altındağ İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kadrosundan alınarak tenzili rütbe ile sınıf öğretmeni kadrosuna görevlendirilen Şefika Biçer üzerinden anlatırsak olayın vehâmetini daha net olarak görmek mümkün olacaktır.

Şefika Biçer geçtiğimiz yıl Altındağ İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevinden alınmış, açtığı davayı kazanarak geri dönmüş ancak kısa süre sonra Ankara İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olarak görevlendirilmişti. 31 Ocak 2018’de yapılan atamalarda ise normal prosedür gereği muadili bir makama görevlendirilmesi veya araştırmacı kadrosuyla merkeze çekilmesi gerekirken usullere aykırı şekilde tenzili rütbe yapılarak ilkokul öğretmeni kadrosuna görevlendirildi.

Atamadaki ikinci usulsüzlük ise yerine atanan kişinin yönetmelikte belirtilen şartları taşımamasıdır. Yönetmeliğe göre atanacak kişinin yazılı sınavı kazanarak iki yıl şube müdürlüğü görevinde bulunması şartını taşıması gerekirken yeni ilçe milli eğitim müdürü ortaokul müdürlüğü görevinden gelmektedir. Yani görevden alma da yapılan atama da yönetmeliğe aykırı şekilde gerçekleşiyor.

Bir kamu görevlisini görevden alabilirsiniz ancak hakkında herhangi bir soruşturma dahi olmamasına rağmen cezalandırma amaçlı tenzili rütbe uygulayamazsınız. Arka planda cereyan eden bir hesaplaşmanın son halkası izlenimi veren bir atama silsilesinin hukuk devletinde yaşanıyor olması tek kelimeyle skandaldır.

Tuhaf gerekçelerle yapılan sınav sistemi değişiklikleri ve çok büyük sorunlara yol açabilecek öğretmen performans değerlendirme sistemleriyle eğitimdeki tıkanıklığı gidermeye çalışıyor izlenimi veren MEB, eğitim bürokrasisinde yaşanan bu ve buna benzer skandal uygulamalarla büyük bir itibar kaybına uğratılmaktadır. Kamuoyunda ‘’her şey yolunda ve eğitimde çok başarılıyız’’ algısı yaratılmaya çalışılırken değişmeyen bürokrasi içindeki güç savaşımı ve paralel yapılanmalar eğitimin geleceğine dair umut vermiyor. Devleti hukuk devleti olmaktan çıkarıp çadır devletine dönüştüren, keyfiliğe alan açan ilişki, iş ve işlemler sadece kurumları itibarsızlaştırmakla kalmayacak, kişilerin de ahlaksızlaşmasının önünü açacaktır.

Meselenin en üzücü yönü ise zulüm olarak nitelendirebileceğimiz bu türden uygulamaları en son 28 Şubat sürecinden hatırlıyor olmamız. Yıldönümü vesilesiyle gündemde olan 28 Şubat sürecinin gözü dönmüş cuntacıları bile yaptıkları mezalimi hukuk kılıfına uydurma gereği hissederken o günlerde inançlarından ötürü bu türden adaletsizlik ve haksızlıklara uğramış mağdurların bugün benzeri uygulamaları yapıyor olmaları gerçekten üzücü ve umut kırıcı.

Kazandığımızı sandığımız bir savaşı düşmanımıza dönüşerek kaybetmişiz de haberimiz yokmuş. Vicdanı, merhameti, ilkelerimizi, değerlerimizi, kul hakkına karşı kılı kırk yaran hassasiyetimizi hangi hedefler için yolda terk ettik! Zalime karşı verdiğimiz mücadeleyi, zulme engel olma uğrunda ödediğimiz bedelleri ne çabuk unuttuk. ‘’Adaletli davranın! Takvaya en yakışan budur. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.’’ ilahi düsturu ne zaman bizim için önemli ve caydırıcı olmaktan çıktı.

Bir an önce içimizdeki ayrık otlarından arınamaz, bulundukları kadroları zulüm mekanizmasına dönüştüren makam sevdalılarından ayrışıp, yaptıkları hukuksuzlukların hesabını soramazsak ileride uğrayabileceğimiz haksızlıklara karşı hukuk mücadelesi yapmaya yüzümüz olmayacaktır. Alnımızda bir kara leke gibi hep bugünlerde veremediğimiz imtihanımız karşımıza çıkarılacaktır.

Özgür Eğitim-Sen olarak ilçe milli eğitim müdürü atamaları üzerinden, eğitim bürokrasisi içindeki usul kaide tanımayan, mevzuata aykırı işlem yapmaktan sakınmayan, kendini denetimden azade gören, pervasız ve cüretkâr yapılanmaların varlığına dikkat çekmek istiyoruz. Gündemi eğitimden veya ülke ve ülke çocuklarının geleceğinden ziyade farklı motivasyonlarla örülü olan odakların MEB içindeki nüfuzlarının kırılması, yapılan usulsüzlüklerin, yaratılan mağduriyetlerin giderilmesi noktasında milli eğitim bakanı ve müsteşarın acilen inisiyatif almasını; bir milyon öğretmen, 18 milyon öğrenciyi idare eden Bakanlığın denetim dışı odaklanmaların yatağı haline gelmesine izin vermemesini ve hukuksuzluklardan hesap sormasını umut ediyoruz.

 

ÖZGÜR EĞİTİM-SEN YÖNETİM KURULU