Erdoğan varsa ümit var

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya, Çin ve ABD ziyaretlerinin ardından yurda döndü. Bilhassa ABD ziyareti tüm dünyanın merakla beklediği ve üzerinde en çok konuşulan ziyaretlerden biri oldu. Eskiden bu tür resmi ziyaretlerde yüreğimiz ağzımıza gelirdi. Ülkemizi temsil eden siyasetçilerin ezik halleri, hem kendilerinin hem de milletimizin şerefini ve onurunu iki paralık eden tavırları, içimizi burkardı. 

Türkiye'nin yönetimini küresel sisteme devreden, küresel baronların emir erliğini yapan haliyle müstemleke valisi gibi muamele gören bu aciz, omurgasız siyasetçiler içeride fakirlik içinde kıvranan fedakâr Anadolu insanına hakaret etmenin, aşağılamanın, ayar vermenin, zavallı dindar öğrencilerin hak ve hukuklarını gasp etmenin adını da “siyaset” koymuşlardı. Anadolu insanı karşısında kurt, küresel baronların karşısında kuzuya dönen bu aşağılık zihniyeti kökten değiştiren bir lider oldu Erdoğan. Küresel baronların önünde bir kez olsun eğilmeden her türlü operasyona, kirli ittifaklara ve ihanetlere göğüs gererek milletiyle birlikte istiklal mücadelesi vermeyi tercih etti. Bu bakımdan nereye gitse çok şükür gururumuzu ve şerefimizi yükseltiyor. 

ABD ziyareti esnasında liderlerin kaşlarından, gözlerinden, el hareketlerinden analiz koparmaya çalışan uzmanlarımız ne yazık ki işin esasına bir türlü gelemedi. Oysa üç kutuplu dünyanın liderleriyle “devlet başkanı” sıfatıyla görüşmeler yapan Erdoğan, Türkiye'de gerçekleşen köklü sistem/zihniyet değişikliğini uluslararası kamuoyuna teyit ettirdi/sağlamlaştırdı. Türkiye'deki mevcut rejimin ilelebet koruyucuları konumunda olan küreselciler, referandum sürecinde bunun elden gitmemesi için olağanüstü bir performans sergilemişti. Öyle ki hatırlarsınız akıl-mantık sınırlarını zorlayan bir direnç ortaya koydular ancak millet engelini aşamadılar. Ne yaptılarsa eski Türkiye düzeneğini muhafaza edemediler. 

Erdoğan'ın birbirinden önemli ve farklı başlıklar altında yaptığı ziyaretleri bir de bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Erdoğan ABD'ye gitmesin diyenlerin de asıl niyeti buydu. Farkında mısınız? Batı yakasında epeydir “Diktatör Erdoğan” şeklinde manşet, haber, yazı vs göremiyoruz. Bundan sonra da görmeyeceğiz. Çünkü bundan sonraki mücadele ve kavga farklı bir zeminde ilerleyecektir. Bu bakımdan analizcilerimizden beklentim Suriye üzerinden yaptıkları ezberleri artık tekrar gözden geçirmeleridir. 

Erdoğan'ın yokluğunda içeride FETÖ tahliyeleri gibi bir takım vahim hadiseler cereyan etti. Bu aynı zamanda -Allah korusun- Erdoğan olmadığında neler yapabileceklerine dair bize bazı ipuçları da verdi. Diğer taraftan bilhassa Kavurmacı'nın tahliyesindeki sessizlik, kayıtsızlık, umursamazlık FETÖ ile sahici anlamda mücadele ettiklerini ifade eden bazı kesimlerin maskesini düşürdü. Gördük ki ortada bir avuç cesur, samimi ve derdi vatan olan insandan başka kimse yokmuş! 

Bu yazı kaleme alınırken tarihi kongreye saatler kalmıştı. Erdoğan'ın 19 Mayıs'ta gençlere yaptığı konuşmadan anladığım kadarıyla yeni dönemde gençlere ciddi sorumluluklar verilecek. Ne var ki yıllardır eğitim aracılığıyla tarihi bağlarından kopartılan gençlerin artık bundan böyle sağlam, köklü, yerli bir müfredatla eğitilmeleri gerekmektedir. Bunu fazlasıyla hak ediyorlar. Bu sebeple Türkiye'nin birinci gündem maddesi yerli bir eğitim sisteminin tesis edilmesi olmalıdır. 

MKYK'da ya da kabinede kimler yer alır ya da almaz açıkçası beni fazla ilgilendirmiyor. Bu mesele siyaset ustası Erdoğan'ın sahasına giriyor. Ben Erdoğan'ın ülkemiz için çizdiği istikamete ve vereceğim mücadeleye bakarım. Bu vakitten sonra artık hiçbir güç bizi bu mücadeleden alıkoyamaz. Tek ümidim derdi makam-mevki olan, mühim kırılma anlarında sessiz kalarak acziyet gösteren omurgasız insanların yeni dönemde yer almamasıdır. Çünkü mahalle pazarına tezgâh açan bu kurnaz tüccar tıynetli insanların ülkeyi bir adım ileriye taşıyacağına ihtimal dahi vermiyorum. 

Türkiye bu vakitten sonra FETÖ terör örgütü gibi projelerle dünyayı her geçen gün felakete doğru sürükleyen küresel tefeci sistemin işleyiş şeklini bilen ve ona göre tedbir alarak vatan savunması yapan “her kesimden ahlak vicdan sahibi insanlarla” yola koyulmalıdır. YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleri marifetiyle yanı başımızda kurulan tuzakları boşa çıkartarak ülkemizin elini güçlendirmek mecburiyetindeyiz. 

Dolayısıyla benim kongreden temel beklentim ülkede “ortak bir aklın” inşa edilecek olmasıdır. Bu topraklara yabancı, sürekli hain üreten ithal ideolojilerin yörüngesinden çıkarak buraya ait her kesimden insanı kucaklayan yerli fikirlerin hayat bulması biricik umudumdur. Çünkü bilimde, sanatta, mimaride, ekonomide ve sanayide ilerlemenin yegâne yolu budur. Aksi takdirde Allah hepimizin yardımcısı olsun. Kongreyi de bir sonraki yazıda değerlendiriz…

Ufuk Coşkun-Milat

kamu haber, kamu ajans, Kamudan haberleri ve gelişmeleri  Ajanskamu farkıyla aktarmaya devam edeceğiz.

Ajans kamu Haber/ www.ajaskamu.net