Yaşadığımız kur krizi nedeniyle Türk Lirası yüzde 30 oranında değer kaybetti. Ocak ayı enflasyon rakamlarına göre yıllık enflasyon yüzde 20.35 olarak belirlendi fakat reel enflasyonun yüzde 40 seviyelerinde olduğu herkesin malumu. Marketlerde tüm ürünlerde en az yüzde 50 oranında artış yaşandı. 2018 yılı içerisinde doğalgaz yüzde 30 civarında zamlanırken elektriği de artık yüzde 55 daha pahalı kullanıyoruz. Hayat, ulaşımdan akaryakıta, temel gıdadan kitaba kadar yüzde 50’nin üzerinde pahalanırken memurun toplu sözleşme gereği alacağı ücret artışı 2019 için yüzde 4+5 belirlenmişti.

Alım gücü düşen, maaşı eriyen dar ve orta gelirli memurun çilesi bununla da bitmiyor. Yıllardır dile getirdiğimiz ancak herhangi bir iyileştirmeye gidilmeyen acımasız vergi dilimi uygulaması ile memura verilen komik yüzde 4+5 oranındaki artış da kat kat fazlasıyla geri alınmaya devam ediyor.

Bilindiği gibi mali sistemimizde gelir vergisi uygulaması artan oranlı olarak uygulanıyor. Vergi dilimi yüzde 15’den başlayarak yüzde 20, 27, 35 şeklinde yukarıya doğru artıyor. Bu da bir çalışanın Nisan ayında yüzde 20, Eylül ayında da yüzde 27’lik dilimine girmesine dolayısıyla da sene başında aldığı maaşın Aralık ayına geldiğinde inanılmaz şekilde kan kaybına uğramasına yol açıyor. Bu yıl belirlenen rakamlara göre toplam kazancınız 18.000 TL’ye ulaşınca yüzde 15’den yüzde 20’lik dilime geçiliyor. Geliriniz 40.000 TL’ye ulaşınca da ödeyeceğiniz vergi oranı yüzde 27’ye çıkıyor. 
Somut maaşlar üzerinden örneklendirirsek söz konusu facia net olarak anlaşılacaktır.


UYGULAMA İLE ÖĞRETMENİN AYLIK KAYBI 400TL
Mesela ek dersiyle birlikte Ocak ayında eline 4000 TL. geçen bir öğretmen Mayıs ayında 18.000 TL. gelire ulaşmış olacağından yüzde 5 daha fazla vergi vererek 3770 TL. maaş alabilecektir. Aynı öğretmen Eylül ayında 40.000 TL. barajını geçeceğinden Ekim ayında kesinti yüzde 27’ye çıkacak ve maaşı 3450 TL’ye düşecektir. Yani yıl içinde alacağı artış yüzde 4+5 olan öğretmen, vergi dilimi operasyonu ile her ay ortalama 400 TL. kayba uğramaktadır.

Vergi dilimi zulmünün diğer bir boyutu da kazanç dilimlerinin enflasyonun altında artmasıdır. Yıllar bazında bakacak olursak; yüzde 15 oranında gelir vergisi kesilen brüt kazanç dilimi üst sınırı 2015 yılında 12.000 TL, 2916’da 12.600 TL, 2017’de 13.000 TL, 2018’de 14.800 TL olmuştu. Görüldüğü gibi her yıl çok komik artışlar yapılırken bu yıl yüzde 20 civarında bir artışla 18.000 TL’ye çıkarıldı. Diğer yıllara kıyasla artış iyi gibi gözükse de aslında yine enflasyonun altında kaldı. Ayrıca ilk dilimde nispeten iyi gözüken artış ikinci dilimde düşük tutuldu ve asıl operasyon orada yapıldı. 34.000 olan ikinci dilim yüzde 17’lik artışla 40.000 TL’ye çıkarıldı. Resmi enflasyonun yüzde 20.3 olduğu ortamda üç puan düşük artış yapılarak çalışandan göz göre göre üç puan çalınmış oldu. Kaldı ki 2019 yılı başından itibaren vergi, ceza ve harçlar yüzde 23.73 oranında artırılırken vergi diliminin kazanç sınırı sadece yüzde 17 artırılarak aslında 7 puana yakın bir kayıp söz konusu oldu.

ŞİRKETLERİN SİLİNEN BORÇLARINI MEMUR ÖDÜYOR!
Normalde yüzde 15’lik vergi dilimine esas gelir vergisi matrahının asgari ücretin 12 ay ile çarpılmasıyla elde edilmesi gerekiyor. Asgari ücretlinin yıllık geliri kadar kazanıldığı zaman vergi diliminin artması yani asgari ücret 2 bin TL olduğundan ilk dilimin 24.000 TL olması icap ediyor. Ancak devlet orta gelirli memuru ağır vergi yükü altında ezmeyi tercih ederek toplam vergi gelirlerinin yüzde 53’ünü çalışandan tahsil etmektedir. Dev şirketlerin affedilen vergi borçları da orta gelirli memurdan alınan vergilerle telafi edilmektedir.


İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN!
Açlık sınırında yaşayan asgari ücretli ile en düşük ücretli memur grubunda yer alan öğretmenin geliri arasındaki makas her geçen gün daralıyor. Üst gelir grubu ile açılan makasın daralması için feryat ederken böyle devam ederse birkaç yıl sonra öğretmenler asgari ücret almaya başlayacaktır.

Büyük şirketleri vergi aflarıyla ihya ederken memurun, en fazla yüzde 15 ödemesi gereken gelir vergisini yılın ilk birkaç ayından sonra önce yüzde 20 sonra da yüzde 27 olarak ödemek zorunda bırakıyorlar. Hükümet, Toplu sözleşmelerde kılı kırk yarıyor zam vermiyor. Çalışanı enflasyona ezdiriyor. Refahtan pay koklatmadığı gibi her geçen sözleşmede biraz daha fakirleştiriyor. Bu kıyıcı zamların ve vergi yükünün altında ezilen orta sınıfın alım gücü ve refah seviyesinin düşmesi, bordrolu çalışana bu kadar yüklenilmesi uzun süredir kırılgan yapıda olan ekonomiyi daha da olumsuz etkileyecektir. O yüzden ‘’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!’’ ilkesini hatırlatıyor ve dar gelirli insanların daha fazla yoksullaşmasının önüne geçilmesini istiyoruz.

Özgür Eğitim-Sen olarak;

Sabit oranlı olan ‘’Kurumlar Vergisi’’ gibi çalışandan alınan ‘’Gelir Vergisi’’nin de sabit oranlı olması gerektiğini düşünüyoruz. Kamu görevlilerinin üzerindeki ağır vergi yükünün hafifletilmesini, vergi diliminin yüzde 15 olarak sabitlenmesini veya ilk dilim vergi matrahının en az iki katına çıkarılmasını, brüt asgari ücret miktarı kadar olan bölümünden vergi alınmamasını talep ediyoruz. Sosyal adaleti yok sayan vergi dilimi adaletsizliğinin bir an önce giderilerek orta gelirli kamu çalışanlarının vergi dilimi düzenlemesi ile uğradıkları hak mağduriyetlerinin giderilmesini istiyoruz.

Bekir BİRBİÇER
Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi