Milat yazarı Seyit Mehmet Ali Deniz Diyanet ile YÖK tehlikenin farkında mı? başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Osmanlı'nın ardından temelini ateizm/İslam karşıtlığı üzerine kuran yeni laik devlet, İslami eğilimlere karşı oldukça agresifti. Bu tutumun bir sonucu olarak dindar kesim devlete mesafeli dururken bürokrasiye de fazla yönelmedi.

Dindar kesimden azad edilen devlet kadroları haliyle 1990'lı yıllara değin sol ve ateist jargonlu tiplerin egemenliğine terkedildi.

CHP'nin 1950'den sonra tek bir seçim kazanamamasına rağmen güçlü olması da zaten bürokrasiye olan hakimiyetinden kaynaklanıyordu.

90'lı yıllardan sonra işin rengi değişmeye başladı. Dindar kesim, devletten dışlanmanın ezikliği içerisinde hapsedildiği sivil alanda hızla toparlanırken ciddi anlamda ekonomik bir güce de ulaştı.

Ekonomik gücün yanında Müslümanlar, rejimin kendilerine kurduğu barikatların tamamını kısa sürede klonladılar.

28 Şubatçıların bile tepkisini çekecek şekilde Müslümanlar ekonomiden bürokrasiye, sendikadan derneklere,  dergi, gazete, televizyon derken sahip olmaya başladıkları medya ile hayatın ve devletin tüm alanlarında varlıklarını ciddi anlamda hissettirdiler.

Artık bürokrasiye hakim olan eski CHP'liler bardak olmuş tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de dindarlık zirveye oturmuştu.

Devletsiz bir adım bile atılamayacağını Müslümanlar geçte olsa fark etmişti. Ama devlette var olmakla birlikte bir sorun vardı.

Kim, nerede, nasıl ve ne kadar kadro alacaktı? Kısacası kim kime hükmedecekti?

Sivil alana hapsedilmiş Müslümanların çözüm arayışı pansuman tedbir olarak zamanında cemaatleri ortaya çıkarmıştı.

90'lara kadar her şey tıkırında ilerliyordu. Al gülüm ver gülüm hesabından cemaatlerin keyfi gıcırdı. Hatta öyle ki kafası çalışan adamlar cemaat için tehlikeli görüldüğünden birçok cemaat, okuma yazma bilmeyen mümkünse en az okumuş kimseleri tercih ediyordu.

90'lardan sonra her alana hakim olan devlet anlayışı, cemaatlerin sahip olduğu bin müntesibin devletin kontrolü altında bulunan bir camideki imam kadar değer ve ağırlığının olmaması durumunu ortaya çıkardı.  

Artan nüfus, iş/sağlık/emeklilik sigortasının öneminin anlaşılması, toplumda eğitim kalitesinin artmasına bağlı iş bulma ve iş kurmada unvan ile birlikte ek yeteneklere ihtiyacın baş göstermesi, devletin insan kaynağında çıtayı yükselterek üniversiteli genç istihdamına yönelmesi gibi nedenler haliyle cemaatleri yeni arayışlara itti.

Bu arayışın bir sonucu olarak bürokrasiye hakim olmanın önemini kavrayan iki organize güç piyasada ağırlığını hissetirmeye başladı.

Siyasi alanda Refah Partisi…

Cemaat cephesinde de Fethullahçılar…

Milli Türk Talebe Birliği ve bu geleneğin devamı olan Refah Partisi Müslümanların her alanda eşit bir şekilde devletin tüm kadrolarında söz sahibi olması gerektiği iddiası ile siyasi alanda ‘ben de varım'  deyip meydana çıktı. Refah Partisi'nin çalışmaları kısa sürede meyvesini verdi ve “parya” muamelesi gören Müslümanlar yeni elde ettikleri statülerle biraz sonradan görmelikle birlikte “efendi” olmaya ve “efendilik” taslamaya başladılar.

Refah Partisi'nin açtığı o çığır, Ak Parti olarak varlığını devam ettirirken bu gün bu gelenek kim ne derse desin Türkiye ve dünya Müslümanları açısından bir denge unsurudur. Rahmetli Erbakan'ın ümmetçi bakış açısı bu yapıyı içine kapanık cemaatleşmekten korumuş, kucaklayıcı bir şekilde dış dünyaya açmıştı.

Refah Partisi bu atılımı, gençlik kuruluşu olan Milli Gençlik Vakfı ve Avrupa Milli Gençlik Vakfı üzerinden bilim ve alime önemle gerçekleştirmişti.

Cemaatlerin aksine bu hareket kitap, alim, yayınevi, medya, üniversite sınırlaması getirmeden tabanını okumaya ve devlette yer tutmaya teşvik etti.

Rejimin “Küfür devletinde memur olup müşrik olmaktansa dağda çoban olmak yeğdir” anlayışını ters yüz eden bu hareket, 28 Şubat'a tosladıysa da arkada biriken eğitimli gençliğin karşısında 28 Şubat barikatı daha fazla direnç gösteremeden yıkıldı.

(Cemaatler, Diyanet ve YÖK kısmı bir sonraki yazıda…)

Seyit Mehmet Ali Deniz / MİLAT

kamu haber, kamuajans, Kamudan haberleri ve gelişmeleri  Ajanskamu farkıyla aktarmaya devam edeceğiz.

Ajans kamu Haber/ www.ajaskamu.net