Genel Başkan Ünal açıklamasında şunları söyledi:

“Din, bir ihtiyaçtır, fert ve toplum açısından olmazsa olmazdır. Önemli olan; dinin doğru anlatılması, dinin kurallarının gerçek ve düzenli bir şekilde öğretilmesinin teminidir. Bu sebepledir ki, din işlerinin teşkilat yapılanmasının, ciddi ve disiplinli bir şekilde oluşması elzemdir.

 

Ülkemizde din işleri, geçmişten günümüze çeşitli adlar altında kurulan teşkilatlarla yürütülmüştür.

3 Mart 1924 tarihinde kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasal bir kurum olarak yurt içi ve yurt dışında, kendisine verilen görevleri en iyi şekilde yerine getirmenin gayreti içerisindedir.

 

Diyanet İşleri Başkanlığı’na “laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinme” gibi özel bir görev yüklenmiştir. Anayasal bu tanımın ışığında Diyanet İşleri Başkanlığı; “İslâm dininin inanç, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” göreviyle de yetkilendirilmiştir.

 

Diyanet’in kurumsal yapısının yanında, yöneticileri ile çalışanları, toplumun bazı kesimlerince zaman zaman tartışma konusu haline getirilmiş veya getirilmeye çalışılmaktadır. Çoğunlukla bu tartışmalara, Diyanet İşleri Başkanlığı’na fazla ödenek aktarıldığı gerekçesiyle, bütçe görüşmeleri dönemlerinde daha çok şahit olmaktayız. Diyanet kurumunun, maddi getirisinin olmadığını dile getirenlere az da olsa şahit olmaktayız. Bütün bunların eksik ve yanlış bilgilendirmeden veya farklı niyetlerden olduğu gözlenmektedir.

 

Günümüzde, sosyal medyanın yaygın, ilkesiz ve bilgisiz bir şekilde kullanılması neticesinde, eleştiri sınırlarını zorlayıcı ifadelere de rastlanmaktadır.

 

Diyanet İşleri Başkanlığı, son günlerde, yeniden günlük kısır tartışma alanı içerisine çekilmek istenmektedir. Kurumu tartışılır hale getirmenin iyi niyetli olduğunu söyleyemeyiz. Toptancı bir anlayışla, Kurumu hedef alan yaklaşımlar asla ve asla kabul edilemez. Yanlış uygulamalar, hatalı söz ve davranışlar varsa, elbette eleştirilebilir ve eleştirilmelidir. Yapılan hatalar ve eksiklikler şahsi olarak değerlendirilmelidir. Bu eleştirilerin de ölçüsü, yol göstericiliği ve bir ahlakı olmalıdır.

 

Kurumu eleştireyim niyetiyle, yıpratma ve toplum nezdinde küçük düşürme çabaları, ne bunu yapanlara, ne de ülkemize bir fayda sağlamaz. Aksine bölünmeye ve ayrışmaya yol açar.

 

Eksik ve yanlış bilgilendirme var ise bu giderilebilmelidir. Konu, kaynağından ve doğru olarak öğrenilmeli, ona göre de davranılmalıdır.

 

Ülkemizin en güzide kurumlarının başında gelen, Diyanet İşleri Başkanlığımızın, her düzeydeki yöneticilerine ağır sorumluluklar düştüğü muhakkaktır. Bununla birlikte, önemli görev üstlenen çalışanlarımızın tamamının da bu sorumluluk altında olduğu unutulmaması gereken bir gerçektir.

 

Bunun yanında; Diyanet çalışanlarının üye oldukları sivil toplum kuruluşları, özellikle de sendikalar kendilerini bu sorumluluktan ayrı göremezler,  görmemelidirler.

 

Sendikal yapıyı bir araç olarak gören Türk Diyanet Vakıf-Sen, Diyanet İşleri Başkanlığımızın varlığına, bütünlüğüne ve kurumsal yapısına zarar vermeden çalışmalarını sürdürmektedir. Doğrunun yanında, yanlışın karşısında olarak, daha önce paylaştığımız bazı konuları tekrarlamakta fayda görüyoruz:

 

1.      Devletimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, milletimizin gözbebeğidir.

Diyanet, milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinmiştir. Din görevlilerimiz, herkesin hocası olma gibi bir özelliği taşımaktadırlar. İstiklal ve istikbalimiz için şanlı Kurtuluş mücadelemizde, halkımıza öncülük yapan hocalarımızın duygu ve düşünceleri, bugün de Diyanet görevlilerimizde diriliğini korumaktadır.  
Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği, beraberliği, geleceği ve huzurunun temin ve tesis edilmesi için, yurt içinde ve yurt dışında, kısaca her yerde ve şartta, cefakâr görevlileriyle büyük bir özveri içerisinde vatandaşlarımıza hizmet etmektedir.
Kurumları yok ederek, yıpratarak veya hizmetlerini yok sayarak bir yere ve sonuca varılamaz. Esas olan, kişilerin varsa eksiklikleri veya hatalarının giderilmesinin temin edilmesidir.
Cumhuriyetimizin en önemli kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın varlığına yönelik olumsuz söz ve davranışlar asla ve asla kabul edilemez.
Diyanet karıştıranların veya farklı niyetleri olanların, bu güzide Kurumumuz hakkında gerekli bilgiye sahip olmadıklarına şahit olmaktayız. Bu sebeple, Kurum yetkilileri şeffaf, samimi ve herkesin anlayacağı bir şekilde ve kucaklayıcılığı unutmadan gerekli bilgilendirmelerde bulunmalıdırlar.
Kurumumuzun üst düzey yöneticileri başta olmak üzere, her düzeydeki yetkilileri, söz, davranış ve uygulamalarında, milletçe bütünleşme ve huzurlu bir gelecek anlayışını unutmadan hareket etmelidirler.
Kur`an ve Sünnete dayalı, doğru bilgiyi esas alarak, dünü bilen, günümüz şartlarını anlamış, gelecek hedefleri olan, topluma önderlik, öncülük, rehberlik ve örnekliği olan Diyanet çalışanlarının içerisinden, özellikle idareci ve din görevlilerinin yetiştirilmesi önem arz etmektedir.
Günlük siyasi mülahazaların dışında ve üzerinde kalarak; bütün iş ve işlemlerde, ehliyet, liyakat, istişare, bilgi, güvenilirlik, sadece Türk Devletine sadakat ve milletimize hizmet etme anlayışı hakim kılınmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sadece Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin değil, coğrafyamızda bulunan dost ve kardeş ülkelerimizin de örnek aldığı ve alacağı bir kurum olduğu unutulmamalıdır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”