İnsanlığı kölelik sisteminden modern kölelik sistemine geçiren kapitalizmin kurallarına göre parası olan son sözü söylüyor, parası olan yönetiyor. Parası olmayan ise boğaz tokluğuna efendilerine hizmet ettiği sürece ödüllendiriliyor, hizmette kusur olursa cezalandırılıyor.

Atlar tepişir eşekler ölür kuralını ticaret savaşlarında kendine bir hamle kuralı gören ABD’nin Cumhuriyetçi Başkanı Trump, Fillerin tepişmesinde ezilecek çimenleri hiç de umursamıyor. Varsa yoksa İsrail’in, Evangelistlerin, ABD’nin çıkarları. Trump’ın pervasızlığı birilerini rahatsız etmiş olacak ki, simgesi eşek olan Demokrat Bayan Clinton’un özel emaillerini yayınlayarak ABD başkanlık yarışında Trump’ı başkan seçtiren Amerikan derin devlet yapısı şimdiler de ise Trump’ı azil süreciyle köşeye sıkıştırmanın yollarını arıyor.

ABD siyasetinde Cumhuriyetçiler genelde sertlik yanlısı, Amerikancı, silah ve savaşlardan beslenen kimseler olarak bilinir. Demokratlar ise dünyayı para ile, ticaret ile yönetmeyi düşünen, kazanacakları para ve karlarından başka gözleri hiçbir şey görmeyen tiplemeler. Trump’a gelince Askeri seçenekleri her zaman elinde bulundurmak isteyen ve silahın kaba gücüyle dünyaya düzen vermeye çalışan bunu yaparken de doları, ticareti aleni bir silah olarak kullanan bir başkan. Başkanın dünya ticaret kurallarını alt üst eden girişimleri en çok da ABD firmalarını korkutuyor. F35 projesinde Türkiye ile ortak olan, Türkiye ve Trump’ın vergi koyduğu, ambargo koymak istediği ülkelerde işleri olan şirketler tatlı karlarından vaz geçmemek için Trump’ın elinden tacını, tahtını almanın yoluna koyuldular. Bizim için önemli olan dünyaya ve İslam coğrafyasına haydutça saldıran Trump ile sinsi sinsi sömüren demokratlar arasında hiçbir fark yoktur.

Başkanı, Kudüs’te İsrail tarafından gözaltına alınan bir Türk kızını serbest bırakılmasına yardımcı olması karşılığında Başkan Erdoğan’dan beklediği ajan papaz Brunson’un serbest bırakılmaması çok kızdırmış. O yüzden Türkiye’ye tehdit üstüne tehditler, yaptırım üstüne yaptırımlar. Papazı bırakmazsanız sonuçlarına katlanırsınız tehditleri.

Trump’ın Türkiye Cumhuriyeti’ni bir muz devleti gösterme adımı Başkan Erdoğan’ın onurlu, dik duruşuyla geri tepti. ABD’nin abartıldığı kadar büyük bir devlet olmadığı, gücünü ancak korkaklara geçirebilen kağıttan bir kaplan olduğunu ortaya çıkardı. Trump, ABD Bankalarında 800 milyar dolarlık servetine el koyma tehdidiyle Suudi Arabistan’ı bir çırpıda kölesi haline getiriverdi. Petrolü dolarla satmak zorunda olan, 50 bin dolarlık satışların üzerindeki ticaretlerinde ABD’den izin alma mecburiyeti gereği petro dolarları ABD bankalarında değerlendiren Suud Kralı 800 milyar doların bir anda pul olmaması için, Kudüs’ü de satıyor, PKK’ya mali destek de veriyor. İsrail ile kapıları da aralıyor. ABD Başkanının tehditleri karşısında Putin, Merkel gibi liderler alttan alarak ses tonlarını yükseltmemelerinin en büyük sebebi ABD’de bulunan bloke olabilecek mal varlıklarıdır. Türkiye’nin böyle bir kaygısı olmadığı için Başkan Erdoğan yüksek tonla tepki göstererek Dünya mazlumlarının sesi olmayı sürdürüyor.

Brunson demişken, öyle bir papaz ki, Kudüs ve çevresine yapılacak haçlı işgali ve saldırılarına sosyolojik taban oluşturmak için 13 kayıp Yahudi kolunu arama faaliyetlerinde sadece Suruç’ta 750 kişiyi evangelist hristiyan yapmış. Tüm güneydoğuda rakama bakarsanız bunların inanlı ayağıyla maaşa bağladıkları kişilerin sayıları on binleri geçiyor. Maaşlı inanlılar ABD’nin hizmetinde Musul ve Kerkük petrollerini Akdenize ulaştıracak terör koridorunu inşası için gerekli tabanı oluşturuyor. Tıpkı Kuzey Irak’ta önce Saddama karşı savaştırmak için maaşa bağlanan, paravan devlet yapısını kurmak için ABD’nin Guam adasında eğittikleri gibi.

Haçlılar açısından Kudüs düşmeden ve güvenlik altına alınmadan bu savaş bitmeyecektir. Bu plan da öyle 3 -5 günlük veya yıllık plan da değildir. Musul ve Kerkük’ün bizden kopartılması için Şeyh Said’e İngiliz Binbaşı Noel’in kataloglarını gönderdiği silahlarla ayaklanması bu işin bir parçası değil miydi? Ha keza Şeyh Said’in adamı Şeyh Abdülkadir’in İstanbul’da görüştüğünü zannettiği İngiliz mümessilinden Musul, Kerkük, Süleymaniye hattında kurulacak bir devletin Akdeniz’e açılma garantisi istemesi, ABD’nin Irak ve Suriye’de bugün ne yapmak istediğini bizlere göstermiyor mu? 

Özdemir Bey’in Musul, Kerkük, Süleymaniye harekatında İngilizlerin hava taarruzları karşısında çok kayıp verdiğini gören Mustafa Kemal’in, Kayseri’de uçak fabrikasını tamamladıktan sonra tekrar Hatay, Musul, Kerkük dosyalarının kapağın aralamak istemesi. Hatay’ı diploması ile Türkiye’ye bağlamasından ardından, ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ feryatlarıyla zehirlenerek öldürülmesi bu savaşın daha bitmediğinin işareti değil mi?

Hepimizin bildiği gibi mesele İslam dünyasının başı olan Anadolu ile gövdesi olan Kudüs ve Mekke ve Medine’nin bulunduğu gövdesini bir birinden ayırma projesidir. O gün İngilizlerin beceremediğini bugün Trump’ın başını çektiği koalisyon yapmak istemektedir.  İslamın şanlı sancağı Başkumandan Recep Tayyip Erdoğan’ın omuzlarındadır. Bizans karşısında Alparslan’ın ordusuna Malazgirt’te zafer kazanması için Bağdat’ta hutbe okutarak dua eden İslam Halifesi gibi, Kudüs başta olmak üzere İslam topraklarının Yahudi-Haçlıların kirli çizmeleri altında kalmaması için bütün İslam dünyası Erdoğan’a dua etmektedir. Sağcısı, solcusu, Müslümanı, Atatürkçüsü, liberali top yekun kölelik düzenine karşı olan herkesin Erdoğan ve Türkiye’nin arkasında durması, Haçlı evangelistlerin iştahlarını kursaklarında bırakacaktır. Vesselam.

İsmail ZELVİ / MİLAT