Yazımıza başlık olan ifade, çevre bilincini oluşturmak için, geç kalmış bir adım olarak atılan poşet parasından mülhemdir.

Bu harika ironi yine, sözü ve yüreği güzel can dostumuza ait. 25 kuruş deyip geçmeyin.

Bir anda plastik poşet tüketimini % 90 oranında deyim yerinde, bıçak gibi kesen bir uygulama oldu. 

Ucuz sirke baldan tatlı mı bilmem ama, DYK (Destekleme Ve Yetiştirme Kursları) bedavadan daha ucuz, yani değersiz.

Dershaneleri kapatırken doğacak ihtiyacı karşılamak için, ara çözüm olarak ortaya atılan ve açıldığı ilk günden itibaren maalesef yüzde 70-80 başarısız bir uygulama oldu DYK. Dönem başında 600 öğrenci ile başlayan bu kurslar, 60 öğrenciyle dönem sonunu zor getirdi.

Vatandaş, yıllık 5 bin ila 15 bin lira hatta daha fazlasını ödeyerek çocuklarını özel öğretim kurumlarına (dershanelere) gönderirken, DYK’ya ücretsiz göndermedi. Gönderenler de hiç bir ücret ödemedikleri bu kursların takipçisi olmadı. Yani hem veli hem öğrenci bu kursları asla ciddiye almadı.  

17-25 Aralıktan önce alevlenen, bugün hâlâ son hızla devam eden dershaneler meselesi, nice kararlı ama yanlış adımlarla kapatılmaya çalışıldı.

Dershane meselesinin başladığı o günlerde,  Türkiye'nin en büyük sivil toplum kuruluşu olan Eğitim Bir Sen “Dershaneler Kapatılmamalı, kapanmalıdır.” Demişti. Dershanelere olan ihtiyacı ortadan kaldırmadan, bu konuda atılacak hiç bir adım işe yaramadı, bundan sonra da yaramayacaktır. 

Eğitimi “öğütüme” dönüştüren mevcut sınav sisteminin ortaya çıkardığı ihtiyacı özel öğretim kurumları yasal çerçevede karşılamaya çalışırken, ülkeye ciddi bir istihdam ve katma değer sağlamaktadır.

Bu, yanlış ama ısrarlı kapatma hevesi, dershanelere duyulan ihtiyacın merdiven altında ve yasa dışı yollardan karşılanma arayışlarını beraberinde getirecektir. Yanlış anlaşılmasın, biz eğitimciler olarak dershanelerin kapatılmasına karşı değiliz. Aksine bunu en çok biz istiyoruz.

Çünkü bizim hayal ettiğimiz eğitim sisteminin odağında, bir üst eğitim kurumuna yerleştirme konusunda sadece bir eleme aracı olan sınavdan kurtarılmış bir okul vardır. Bu konuyu köşemizden bir yazı dizisi olarak uzun uzun anlatmaya çalışmıştık. 

Mevcut sınav sisteminde, okul dışı özel öğretim kurumlarını kapatmak için atılan her adımın karşısına, alternatif adımlar hep çıkacaktır. Bu durum büyük bir bataklıkta sivrisinek avlamaktan öteye kesinlikle geçmeyecektir.

Sivrisineği bırakın bataklığa bakın demeye lüzum var mı? Bilmiyorum. Bu zorlamalar mevcut özel öğretim kurumlarını illegal yollara sevk edecek, özel derslere duyulan ihtiyacı kat kat arttıracaktır. Bu da en çok,  FETÖ’DEN ihraç edilen ve işsiz kalan öğretmenlerin işine yarayacaktır.

O halde alternatif, kalıcı ve kesin çözüm nedir? Diye bir soruyu işin mutfağında olan biz eğitimcilere soran olursa, cevap vermeye hazırız. Bu iş için değil elimizi, yüreğimizi taşın altına koymaya ve bu problemi çözmeye hazırız. 
Bu konuda tavsiye niteliğinde bir kaç hususu dile getirmek isteriz. Bizim görevimiz söylemek ve uyarmaktır. Eleştirip çözüm önerileri sunmaktır. Şikayet edip söylenmek değil. 

•    Öncelikle, sadece sınava hazırlamak için açılmış olan bu kurumlara duyulan ihtiyacı ortadan kaldıracak adımlar atmak gerekir. Bu hemen olup bitecek bir iş değil elbette. Eğitim sistemimizde bir eleme aracı olmanın dışında başka hiçbir rolü olmayan seçme ve yerleştirme sınavları tamamen kaldırılıp, yerine öğrencinin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bir eğitim modeli geliştirilmeli, yine bu doğrultuda alternatif seçme ve yerleştirme sistemleri kurulmalıdır. Yeni sisteme geçiş döneminde, okul dışı eğitim kurumlarının mevcut ihtiyacı karşılamalarına izin verilmelidir. 

•    Yine bu geçiş döneminde Destekleme  Ve Yetiştirme Kursları devam etmeli, öğrenciden sembolikte olsa ücret alınmalı ve bu ücretler okula gelir olarak aktarılmalıdır. Böylece hem okullara kaynak sağlanmış olacak hem de kurslar öğrenci ve veliler tarafından ciddiye alınacaktır.

•    Sınav cenderesinden kurtarılmış yeni eğitim sisteminde, öğrencilerin özel ilgi ve yetenekleri doğrultusunda okullarda, okul dışı kurumlarda sosyal kültürel ve meslekî beceriler kazanacağı ortamlar oluşturulmalıdır. Okul dışı eğitim kurumlarının vereceği özel beceri gerektiren eğitimin denkliği, okul tarafından kabul edilmelidir. Bu konuda sadece özel okullar değil, diğer özel öğretim kurumları da teşvik edilmelidir.

•    Her kademe de tüm eğitim kurumları ülkemiz ve dünya ölçeğinde gerçek ihtiyaca cevap verebilecek şekilde planlanmalı ve istihdam sorununa kalıcı çözüm üretebilmelidir. Bunun için tüm paydaşların sürece katkı sağlamasına fırsat verilmelidir.

Ahmet Aydınsoy

Eğitim Bir-Sen Ankara 3 Nolu Şube Başkanı