Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, kadın öğretmenlerin iş-aile hayatının uyumlu hâle getirilmesi için uygulanacak politikaların, gelecek nesillerin yetiştirilmesi açısından taşıdığı önem kadar ailenin güçlendirilmesi için de elzem olduğunu söyledi.


 

Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (EBSAM) hazırladığı “Kadın Öğretmenlerin Çalışma Hayatı: Tespitler ve Öneriler” raporunu kamuoyuyla paylaştı.

İnsanın, kişiliğini inşa etmeye yönelik en büyük eylemi olan eğitimi, insanların birbirleriyle ilişkisinden, iletişiminden ve etkileşiminden beslenen akli süreçlerin hâkim olduğu ve ahlaki sonuçların hedeflendiği faaliyetler bütünü olarak kabul ettiklerini ifade eden Yalçın, “İnsana, dünyaya ve hayata dair her işe, olguya, işleyişe ve ilişkiye yön veren, yöntem ve içerik oluşturan süreç ve sonuçların her biri ya doğrudan ya da dolaylı olarak eğitimin ürünü ve birikimidir. Eğitimi, tam da bu yüzden hem bilim hem de hizmet noktasında vazgeçilemez, ertelenemez, yok sayılamaz, devre dışı bırakılamaz, alternatifi oluşturulamaz konumda görüyoruz. Eğitimde geriye düşenin ahlakta, adalette zirveye ulaşması; bilimde öne çıkması, teknolojide önde olması, ekonomik ve diplomatik düzlemde fark oluşturması imkânsız hedef hükmündedir. Öğretmenlik, bu durumun da etkisiyle insanlığın en kadim ve önemli meslekleri arasında yer almaktadır” dedi.

Toplumdaki rolü itibarıyla birçok önemli görevin üstlenildiği öğretmenlik mesleğini icra eden kadınların, aynı zamanda annelik rolüyle toplumsal değerlerin aktarıldığı ve sosyalleşmenin sağlandığı en eski okul olan ailenin de merkezinde olduğuna dikkat çeken Yalçın, “Kadın öğretmenlerimizin bir yandan görev ve sorumluluklarına ilişkin sınırları genişleterek eğitim-öğretimin kalitesini nasıl artırdıklarını, kadın yöneticilerimizin özveriyle iş yükünün üstesinden nasıl geldiklerini; diğer yandan çeşitli faktörlerin etkisiyle görevlerini yerine getirirken veya iş-aile uyumunu sağlamaya çalışırken hangi zorluklarla karşılaştıklarını yakından inceleme fırsatını bulduğumuz çalışmanın öğretmenlerin huzur ve mutluluğuna katkı sağlayacak politikaların geliştirilmesine vesile olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

Yalçın, öğretmenlik mesleğinin geliştirilmesine, öğretmenlerin mali, sosyal ve özlük hakları ile sahip oldukları fırsatların artırılmasına yönelik çabalarının bir yansıması olan bu çalışmada, Ankara, İstanbul, İzmir, Trabzon ve Diyarbakır’da 65 kadın öğretmen, müdür ve müdür yardımcısı ile derinlemesine mülakatlar yapıldığını, nicel araştırma için ise 12 ilde, 332 okulda 2 bin 717 kadın öğretmen ve yöneticiye anket uygulandığını kaydetti.
 


 

Katılımcıların çoğunluğu kadın olmanın meslek açısından avantaj sağladığını düşünüyor

Araştırmada katılımcıların çoğunluğunun, kadın olmanın meslek açısından avantaj sağladığını düşündüğünü belirten Yalçın, şöyle devam etti: “Katılımcılara göre kadın olmak, öğretmenlik mesleğine anaçlık, şefkat, duygusallık, empati, detaycılık, özveri, adanmışlık, öğrenci ve veli ile daha iyi iletişim kurma gibi birtakım artı değer katmaktadır. Araştırma kapsamında katılımcıların işe ilişkin zorlayıcı faktörler olarak belirttikleri en önemli hususlar şu şekilde sıralanabilir: Öğrenci disiplinsizliği (zorlayıcı olarak gören katılımcıların oranı yüzde 81), ders dışı iş yükü (yüzde 77), maaş seviyesi (yüzde 77), veli ilgisizliği veya baskısı (yüzde 67) ve ortalama sınıf mevcudu (yüzde 63).”

Yalçın, iş-aile uyumu açısından kadın öğretmenlerin yüzde 54’ünün hem ev hem de iş sorumluluklarını üstlenmelerinin kendilerini yıprattığını ifade ettiklerini dile getirdi.



 

Yüzde 71’i yönetici olmak istemiyor

“Araştırmaya göre öğretmenler, öğretmenliği yöneticiliğe tercih etmektedir. Araştırmaya katılan kadın öğretmenlerin ise yüzde 71’i yönetici olmak istememektedir” diyen Yalçın,  “Nitel araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda, katılımcılara göre kadın öğretmenlerin yönetici olmaları konusunda yaşadıkları zorluklar; aile sorumluluklarının yerine getirilmesinin zorlaşması nedeniyle iş-aile uyumu açısından yaşanan sorunlar, küçük yaş grubunda çocuğa sahip olmak, iş yükünün fazla olması, tam zamanlı çalışma düzeni ve yöneticilik yapan öğretmenler için özlük haklarında farklılaşma olmaması şeklinde sıralanmıştır” ifadelerini kullandı.



 

Yüzde 68’i yine öğretmenlik mesleğini seçeceğini dile getiriyor

Araştırmaya katılan kadın öğretmenlerin çoğunluğunun işlerinden memnun olduklarının ve işlerini sevdiklerinin görüldüğünü dile getiren Yalçın, “Bugün seçme olanağı olsa katılımcıların yüzde 68’i yine öğretmenlik mesleğini seçeceğini ifade etmektedir” dedi.



 

Öneriler

Ali Yalçın, raporda yer alan önerilerden bazılarını şöyle sıraladı: “Kadın öğretmenleri en çok zorlayan faktörlerden iş-aile uyumunun sağlanması için özellikle küçük yaş grubunda çocukları olan kadın öğretmenler için kreş, daha büyük yaş grubunda olan ve tam gün eğitim veren bir okula gitmeyen çocuklar içinse etüt imkânları yaygınlaştırılmalıdır. Kreş imkânlarının yaygınlaştırılması, aynı zamanda ailenin güçlendirilmesini sağlayacak, çocukların bilişsel ve sosyal gelişimlerini olumlu yönde etkileyecek ve sosyal eşitsizliklerle mücadeleye katkıda bulunacaktır.

Kadın öğretmenlerin doğum sonrasında kullandıkları raporların azaltılması için ücretli doğum izni süreleri uzatılmalı ve çoğu öğretmenin tam zamanlı çalışmaması nedeniyle süt izninin kullanımı açısından yaşanan aksaklıklar giderilmelidir. Bu bakımdan, ücretli izin sürelerinin yeniden düzenlenmesi ve emzirme izninin kullanımıyla ilgili şartların iyileştirilmesi sağlanmalıdır.

Aktif çalışma hayatına ara vererek erken çocukluk dönemindeki bakım sorumluluklarını yerine getirmek isteyen kadın öğretmenler için doğum sonrası ücretsiz izin süresi 3 yıla çıkarılmalıdır.

Kadın öğretmenleri ve yöneticileri zorlayan temel faktörlerden bir diğeri olan öğrenci disiplin sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak üzere söz konusu sorunların neler olduğu, hangi tür okullarda ve hangi sosyo-ekonomik şartlarda oluştuğu, hangi öğrencilerin risk grubu içinde yer aldığı gibi hususlar kapsamlı şekilde araştırılmalıdır. Bu tür araştırmalardan elde edilecek sonuçlar, sorunun daha doğru anlaşılmasını ve çözüme giden yolda daha gerçekçi veriler elde edilmesini sağlayacak, aynı zamanda eğitim-öğretimin kalitesinin artmasına da katkı sunabilecektir.

Gerek öğretmenler gerekse yöneticiler açısından zorlayıcı faktörler arasında yer alan, çeşitli evrak işleri, bilgi işlem sistemine yapılan girişler ile özellikle proje okullarında düzenli olarak yürütülen projelere ilişkin iş yükü şeklinde tanımlanan ders dışı iş yükü azaltılmalıdır.

Öğretmenlik bir kariyer mesleği hâline getirilmelidir. Yöneticilik için kadro, sorumluluk ve görevlere ilişkin net bir tanımlama yapılmalıdır. Bu bağlamda, gerek etkili bir yönetim gerekse etkili bir öğrenme ve okul atmosferi için profesyonel okul yöneticiliği yaklaşımı benimsenmelidir.

Yöneticiliğin kadın öğretmenler tarafından daha fazla tercih edilmesi için yapılabilecek iyileştirici düzenlemelerden bir diğeri, yöneticilerin maaş düzeylerinin ve özlük haklarının artırılmasıdır.

Sınıf mevcudunun fazla olmasının öğretmenlerin iş yükünü artırması ve bu durumun da eğitimin kalitesi açısından olumsuz sonuçlar doğurması nedeniyle sınıf mevcudunun fazla olduğu bölgelerde ve akademisyen başarı düzeyinin düşük olduğu okullarda sınıf mevcudunun azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

Okul öncesi öğretmenlerini kesintisiz ders saati nedeniyle yaşadıkları sorunların çözümü için yardımcı eleman istihdamı artırılmalıdır. Okul öncesi eğitimin fiziki kapasitesine destek olmak, verilen eğitimin kalitesini artırmak ve bu alanda görev yapan kadın-erkek tüm öğretmenlerin yıpranma düzeylerini azaltmak amacıyla öğretmen ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra yaklaşık 100 bin destek personeli istihdam edilmelidir.” 
 


 

Aydın: Taleplere cevap vermeyen politikalar revize edilmelidir

Eğitim-Bir-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, raporun, kadın öğretmenlerin ve yöneticilerin çalışma hayatındaki durumlarının daha iyi noktalara taşınması amacına hizmet etmesi temennisinde bulunarak, şunları söyledi: “Bu bağlamda, kadın öğretmenlerin çalışma hayatındaki durumlarının geliştirilmesi ile aile ve toplumsal yapımızın güçlenmesi bakımından son derece önemli bir hedef olan iş-aile yaşamı dengesinin sağlanması için uygulanabilecek politikalara katkı sağlanmasının amaçlandığı bu çalışmanın, bundan sonra yapılacak benzer çalışmalar için de faydalı olacağı kanaatindeyim. Eğitim sektöründe kadın öğretmenlerin sayısının önümüzdeki dönemde de artacağı öngörüldüğünde, kadın öğretmenlerin taleplerine cevap vermeyen politikaların revize edilmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, kadın öğretmenlerin iş-aile uyumunu artırmaya ve çalışma hayatında karşılaştıkları sorunları çözmeye yönelik başarılı politika ve uygulamalar küresel düzeyde de izlenmelidir.”

 

Raporu hazırlayan araştırmacılardan Sema Bölükbaş, raporun detaylarına ilişkin bir sunum yaptı.

 

Rapora Erişmek için tıklayınız